Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Paris’in gerçeğine doğru

Hiçbir insanın ölümüne “Oh! Öldü!” denilmez. Ne olursa olsun ölen insandır. Paris’te üç PKK’lı kadın başlarına kurşun sıkılarak öldürüldü. Paranın toplayıcısı, saklayıcısı idiler, kasaydılar deniliyor. İlk akla gelen para konusunda bir kavga, bir nizâ, bir ihtilaf olabilir amma ne olursa olsun ölen insandır. Biz suçlu ile değil, suçludaki insanla ilgiliyiz.
Bu konu şu veya bu sebeple Türkiye’nin gündemine oturdu. Önemsiz değil ama en az bu kadar önemli pek çok gündem maddesi unutuldu gitti. Halbuki çok acı, çok düşündürücü, utandırıcı olaylar yaşadık. Zonguldak/Kozlu’da ağır ihmal sonucu göçük altında kalan sekiz işçi, AVM inşaatında naylon çadırda yanan işçilerimiz göçükte ölenler, çadırda yananlar hep aynı kaderi paylaştılar. Bir minibüs dolusu kadın emekçi yağmur sularında boğulmuştu, unutulup gittiler.
Ya şehitlerimiz; mezarlıkta albayrak altında yatanlar. Artık gelincik kümeleri gibi çoğaldı. Otobüs dolusu, silahsız, korumasız Mehmetler, PKK’nın nişan tahtası gibi ölüme terk edilmedi mi? Kamunun hafızası niye bu kadar zayıf?
Birisi PKK’nın kurucularından olan örgüt mensubu üç kadın öldürülmüş. Acı bir olay değil mi? Ya onların öldürdükleri, ölümüne sebep oldukları! Topladıkları bağış ve diğer paralarla aldıkları silahlar kaç insanımıza kan kusturdu?
Temmuz 2008’de Güngören’de çöp kutularına yerleştirilen iki bombanın peş peşe patlatılması sonucu ölen 17 kişi, yaralanan, 154 kişi, patlamadan sonra çevreye dağılan kopmuş insan parçaları ve yaralıların çığlıkları benim hatırımda. Ya sizin?
Teröristlerin içinde 25 yolcu bulunan İETT otobüsüne molotofkokteyli atmasıyla yüzü, elleri ve bacakları yanarak hayatını kaybeden 17 yaşındaki Serap Eser’i unuttunuz mu? Ve daha nice içimizi parçalayan katliam...
Gidenlerin, yanarak, göçük altında, PKK kurşunlarıyla şehit olanların başlarına gelen “gök ekin biçilir gibi” ölümlerin sebebini, bizim bundaki sorumluluk payımızı hiç düşündük mü?
“Efendim, bunlar hükümetin, iktidarın işleridir, biz ne yapabiliriz” demek sadece sorumluluktan kaçmaktır. İktidara oy verdiyseniz işte mesuliyetiniz ortada. “Oy vermedim, karışmıyorum” demek de yine görevden kaçmaktır. Bu acı tabloyu görüp çare düşünmek ve en başta kendimizi yargılamak dururken melek olmanın kolaylığına sığınıyoruz. Bu kaçış, aklı da beraberinde götürüyor. Öfkesi aklının önünde giden, militan üsluplu kadın: “Paris’te öldürülenlerin katillerini bulmak Fransız Hükümeti’nin olduğu kadar Türk Hükümeti’nin de işidir. Ölenler Türk vatandaşıdır” diyor. Bu mantık karşısında ne diyelim? Öfkeyi, şeytanı bir kenara koyalım. Gerçekleri görerek konuşalım. Bu olayın cereyan ettiği ev, örgüt yöneticilerinin kullandığı bir mekan...Yöneticilere para kasası deniliyor. Bu sebeple Fransız emniyetinin ve istihbarat teşkilatının devamlı gözetiminde olduğu belirtiliyor. O halde, binayı gözetim altında tutan kameralar da mevcuttur. Yani katiller bir şekilde içeri giriş çıkışlarında emniyet ve istihbarat görevlilerinin gözünden kaçmış olsalar dahi kameralardan tespit edilebilir. Kapı zorlanmamış, binayı kontrol eden görevliler de olayı fark etmemiş olduğuna göre, failler büyük ihtimalle binaya daha önce de girip çıkan, öldürülen PKK’lıların tanıdıkları birileri. Demek ki itham etmeden, soğukkanlı bir biçimde beklemek lâzım.
Fransız aydınlarının, politikacılarının bir kısmı Kürt meselesiyle demokrasi sorunu olarak ilgilidir. İngiltere ve Almanya ile dış politikada rekabet halinde olan Fransa; Napolyon’dan beri kültür politikalarıyla beslenen bir “Kürtçülük Siyaseti”nin de sahibidir. Almanya’dan kaçan Kürtçüler burada rahatlıkla çalışabilmektedir.
Avrupa Birliği PKK’yı terör örgütü listesine almıştır. Ancak, kırmızı bültenle aranan kaç terörist Türkiye’ye iade edilmiştir? Avrupa’da yaşayan ve kırmızı bültenle aranan 435 PKK’lıya karşı sadece 11 adi suçlu iade edilmiştir.
Uyuşturucu trafiğinin sağladığı büyük paralar göz önüne alınarak, PKK’nın Avrupa’daki yöneticilerinin elindeki servet, maddi güç,pek çok kapıyı açan önemli bir anahtar olmuştur. Silah ticareti, uyuşturucu parası, örgüt gelirleri perdeleri açıldığında Paris’teki ölümler daha iyi görülecektir. Menfaatin her türlü ahlâksızlığı harekete geçirdiğini unutmayalım. Evet, Paris’teki dosya açılınca bunlar teker teker boy gösterecektir.
Dileğimiz bu toprağın, bu ülkenin insanlarının her türlü sapmayı bir tarafa bırakıp, birbirlerine şu üç değerle sarılmalarıdır: Allah’a mutlak bağlılık, vatandaşa muhabbet, hakikate saygı.

Yazarın Diğer Yazıları