Paralı poşette hangi pislik saklanıyor?..
Beton cehennemine dönüştürülen kentleriyle, katledilen ormanlarıyla, kirletilen suyu ve havasıyla, tahrip edilen doğasıyla Türkiye'nin nefes alınamayacak bir coğrafyaya dönüştürülmesi için dört koldan taarruz, kuşatma ve tahribat devam ediyor...
Çevreye, doğaya duyarlı ve dünyanın insana yakışır olması için de mücadele eden bir gazeteci olarak nefesimize, gıdamıza, bedenimize-sağlığımıza yönelik her saldırıya isyan etmeden duramadık... Çünkü dünya kirlendikçe insanlık tükeniyor...
Türkiye dışındaki ülkeleri, Amerika'yı -Avrupa'yı dolaştığımızda; doğanın korunmasına, güzelleştirilmesine, hava ve su kaynaklarının korunmasına yönelik çabaları gördükçe, dünyanın en güzel coğrafyalarında biri olan Anadolu'nun iç ve dış saldırılarla yaşanamaz hale getirilmesine de isyan edip durduk...
Yaban hayatın saldırı altında tutulmasına ve çevrenin kirletilmesine karşı her zaman isyan eden bir yurttaş olarak, bir taraftan toplumun bilinçlendirilmesi konusunda çaba göstermeye, diğer yandan da gaflet- dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olan ilgili kurumlara uyarılar yapmaya devam ettik... Ancak nafile!!!
Tekrar ediyoruz ki; bu güzelim coğrafya, özellikle doğası hedef alınarak hırpalandıkça Türkiye her açıdan tükenecek, insanımız her alanda kaybedecek...
Çünkü Anadolu kirlendikçe tarım yok olacak, işsizlik artacak, kültürel tarih yıpranacak, turizm duracak ve ülke her açıdan erozyonla sarsılırken, gelecek nesillere sağlıklı yaşam alanları da kalmayacak...
DENİZE 144 TON PLASTİK!..
Türkiye'nin tahribatla büyütülen tek meselesi doğanın, kentlerin, havanın, suyun yağmalanması ve kirletilmesi değil...
Dün de bu köşede vurgulamıştık; yok edilen tarım bazı bölgelerde yaşamak için çırpınırken, Ukrayna -Rusya gibi ülkelere ihraç edilen sebze ve meyvenin "zehirli" diye defalarca iade edilmesi ve sonra halka yedirilmesi ile ilgili suskunluk devam ediyor…
Ancak bu kez sadece gıdanın değil, doğanın-çevrenin ve insanın da zehirleneceğini gösteren bir başka dehşet verici çarpıklıkla ilgili haberler yansıyor medyaya...
Üstelik toplumun büyük kesimi ve özellikle de ilgili bakanlıklar-bürokratlar bu haberleri yalnızca okumakla yetiniyor, duyarsız davranmaya devam ediyor!..
O haberlere dikkat çekmeden önce, geçen yıla dönelim ve çevreyle, dahası denizlerde ürkütücü kirliliğe yol açan zehirli atıklarla ilgili bir toplantıyı anımsatalım...
Geçen yıl 8 Haziran'da, "Dünya Okyanus Günü" nedeniyle Boğaziçi Üniversitesi'nde bir uluslararası sempozyum düzenlenmişti...
Bilim adamları burada bildiriler sundular, plastik sektöründen temsilciler konuştular, çevreciler görüşlerini dile getirip "tehlikeye dikkat" çektiler...
Sempozyumun özeti şuydu; Türkiye'de günde 144 ton plastik atık denize karışıyor!!!
Aynı sempozyumda uzmanların dikkat çektiği bir konu daha vardı; 2050'de dünya genelinde, denizlerdeki plastik oranı balık oranından daha fazla olacak...
Peki, neden dikkat çektik bu konuya?.. Türkiye'de, son yıllarda sadece sosyo- politik açıdan değil; ekonomik açıdan, doğal hayatın korunması, hava kirliliği, su kaynaklarının tüketilmesi ve çarpık kentleşme konusunda da büyük tahribatlar yaşandığı yetmezmiş gibi, yurt dışından gelen çöp tehdidi memleketi sarsmaya devam ediyor...
Ve ne yazık ki ülkeyi tahrip eden her meselede susmayı tercih eden yetkililer, Türkiye Cumhuriyeti topraklarının çöplüğe dönüşmesine de göz yumuyor!..
ZEHİR İTHAL EDEN TÜRKİYE!..
Gelelim son günlerdeki asıl meseleye, yani son birkaç yıldır ısrarla gündeme gelen ve özellikle Asya ülkelerinden başlayarak tüm denizleri, özellikle de Akdeniz'i bir plastik atık çöplüğü haline getiren rezaletin Türkiye'yi de sarsan son skandala...
Çevre örgütü Greenpeace'in yayımladığı yeni rapora göre, Çin yurt dışından plastik atık alımına yasak koymuş...
Çin'in yasağı henüz uygulanmadan, plastik atıklar Malezya, Vietnam ve Tayland'a yönelmiş...
Diyeceksiniz ki ne var bunda?.. Rezalet de burada başlıyor zaten!.. Çünkü geri kalmış bu ülkeler bile plastik ithalatına kısıtlamalar getirmiş...
İşte bu yüzden de ABD, İngiltere, Japonya ve Almanya'nın ihraç ettiği plastik atık akışı da hemen Endonezya, Hindistan ve Türkiye'ye yönelmiş...
Greenpeace Doğu Asya'nın, "2016-2018 dünya plastik atık ticareti verileri ve Çin'in yurtdışından atık ithalini yasaklamasının etkileri" başlıklı raporunu duyuran BBC'ye göre, 2016 yılında geri kalmış ülkelere 12,5 milyon ton atık ihraç edilmiş...
Türkiye'nin 2016 yılının başında aylık 4 bin ton olan atık ithalatı, 2018'in başında aylık 33 bin tona yükselmiş...
Bu rezalete rağmen AKP iktidarı, plastik atık ithalatı konusunda ne yazık ki herhangi bir kısıtlama getirmedi...
Ne yaptı peki hükümet?.. Cevabını herkes biliyor, milletle dalga geçercesine, sözde plastikle mücadele iddiasıyla marketlerdeki "poşet"leri paralı hale getirdi!!!
Ne kadar büyük çarpıklık değil mi; marketten taşıma işi bitince "çöp torbası" olarak kullanılan poşetleri paralı hale getirenler, ülkeye sokulan onbinlerce ton plastik atıkla Türkiye'nin çöplüğe dönüşmesine göz yumuyorlar!..
Merak ediyoruz; bu ülke neden bu kadar ihanet altında?..
Peki; Başkasının zehirli, kanserojen etkili plastik çöpünü parayla ithal eden doğa düşmanlarına çanak tutanlar daha hangi pis işlerden nemalanacaklar acaba?..