Paralel devletin harcını paralel aptallar karıyor
Perşembe günkü yazısında son yirmi beş yılın dış politikasının Güneydoğu gerçeğini ortaya koyan Servet Avcı, çok önemli bir tespiti de başlığa taşıdı, adetâ gündemin mottosuydu başlık:
‘Paralel devlet paralel aptal ister’.
Her gün gücünü ve aktüalitesini artıran ‘paralel devlet’, beklentisinin üzerinde miktarda ‘aptal’ı bulmakta hiç de zorluk çekmedi. ‘Paralel devlet’, teorisyeninden senaristine, aktöründen figüranına, köşe yazarından yorumcusuna, STK’sından kanaat önderine, İslâmcısından liberaline, solcusundan ülkücüsüne kadar mebzûl miktarda ve mebzûl çeşitlilikte ‘paralel aptal’ buldu. Muhtemelen ‘paralel devlet’ denilen ve Türkiye için ‘solunum cihazı’ndan başka bir şey olmayan bu ‘paralel ihânet’in proje mimarları bile bahse konu ‘paralel aptal’bolluğu ve bereketi karşısında şaşkındırlar.
İllüzyon misyonunu ibâdet vecdiyle hûşû içinde ifâ eden medya, mantar gibi biten ‘uzman müfrezeler’le Orta Doğu’da ‘lider Türkiye’ masalını naklediyor ekranlardan.
Dünyanın üç önemli kaynama noktasından en önemlisi olan Orta Doğu’da Türkiye’nin liderliği neye tekâbül ediyor bilinmiyor. Süper güçleri bir tarafa bırakalım, Irak’ta ve Suriye’de kendi kazdığı ‘stratejik’ siperlerin ‘derin’ liğine düşen Türk dış politikasının üzerine, daha düne kadar ricâ minnet T.C. pasaportu kullanabilen âşiret reisleri, PYD ve PKK toprak atıyor, Türkiye Orta Doğu’daki ‘stratejik çukur’a gömülüyor.
PKK ile masaya oturan, İmralı’ya resmî seferler düzenleyen AKP hükümeti şimdi de PYD ile masaya oturuyor.
Türkiye, bölünmesine izin vermeyeceğini söylerken paramparça olan Irak’tan sonra, Suriye’nin Resulayn şehrini PKK kontrol altına alıyor. Sınır karakolumuza PKK bayrağı çekiliyor ve bu durum Cizre’de, Şırnak’ta ve bölgenin başka yerlerinde zafer çığlıklarıyla kutlanıyor. Bir polisimizin PKK’lı katili kendisini gizleme ihtiyacı bile duymadan terörist cenâzesinde tabutu taşıyor.
Kandil’deki PKK elebaşları direkt olarak Başbakanı ve hükümeti muhatap alarak açıklamalar yapıyor, Türkiye’yi tehdit ediyorlar, şantaj yapıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları dâhilinde bir bölgeye ‘Kürdistan toprakları’ diyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bâzı milletvekilleri.
Devletin haysiyetinin ve egemenliğinin yatırıldığı Oslo pazarlık masasında oturan KCK yöneticisi Sabri Ok, Ankara’nın Kürt topraklarında askerî varlığını arttırdığını ve barajlar inşa etmesini sürdürdüğünü, sabırlarının bir sınırı olduğunu, az zamanları olduğunu ve ‘önderliğin’ serbest bırakılması gerektiğini söylüyor.
Her geçen gün vites büyüten BDP Eş Başkanı Demirtaş, “Mesele PKK’nın çekilmesi değil artık, mesele kânunsuz bir şekilde çekilen PKK’lıların kânunla geri dönebilmesidir, bunun yolu açılmalıdır” diyor.
“Türkiye’nin üç tarafı deniz, diğer üç tarafı da Kürdistan” diyor Hasip Kaplan.
Eylül ayında toplanacak olan ‘Kürt Ulusal Konferansı’ Türkiye tarafından cevaz buluyor, haritalar yayınlanıyor Barzani’nin çalışma ofisinden, bölünmüş Türkiye haritaları.
PKK alternatif kaymakamlar atamaya başlıyor, vergi topluyor, kimlik kontrolleri yapıyor...
Dağa çıkışlar hızla artıyor, Bülent Arınç, “Dağa çıkışlar daha nitelikli” diyor, bunun bir cinnet olduğu fark edilmiyor.
Ve bunlar gibi gün içerisinde cereyan eden pek çok hâdiseye rağmen, Türk medyasında yüzlerce uzmandan oluşan ‘müfrezeler’ dantel gibi işliyorlar kamuoyunu, “her şey daha güzel olacak” diyorlar, “Türkiye büyüyecek” diyorlar, “Orta Doğu’da lider ülke olacak” diyorlar.
Kuzey Irak’tan sonra, Suriye’nin kuzeyinde ilan edilmek üzere olan özerkliğin, Güneydoğu’da perçinlenen ‘paralel devlet’in Türkiye’yi nasıl bir mengeneye sıkıştırdığını fark etmeyecek kadar ya da bu ‘paralel devlet’in bile Türkiye’yi büyüteceğini düşünecek kadar hipnoz edilen ‘paralel aptallar’ bir bölünme sürecine taş döşüyorlar, kuvvet veriyorlar.
‘Dört parçalı Kürdistan’ın bir parçasının da Türkiye sınırlarında bulunduğundan bile habersiz bu güruh, büyülenmiş bir şekilde stratejik bir derinliğin karanlığına gömülüyor.
Devlet aklı tecennün etmiş gibi bir parkın içine hapsoluyor ve ceberut tarafını gösteriyor, aynı devlet Şırnak’ta, Cizre’de Van’da, bir gölgelik altında yaşlı, hasta, güçsüz bir kedi gibi kafasını ayaklarının altına almış uyukluyor.
Ve ‘paralel devlet’in harcını ‘paralel aptallar’karıyor.