“Paralel devlet” paralel olduğu iddia edilen devlete karşı
İlk dalgası 17 Aralık sabahı vuran “yolsuzluk-rüşvet-kara para operasyonu” nun en önemli hedeflerinden birinin “çözüm süreci” olduğunu ileri süren AKP’liler, bu tezlerini ispat için kimi şahit gösteriyorlar tahmin edin.
PKK terör örgütünün, İmralı’da tutulan elebaşı Abdullah Öcalan’ı!
“Şahidi Öcalan olanın...” diye de devam etmek mümkün yazının bundan sonrasına ama -hoş ’dindar iktidar’ımız varken bize söz düşmez bu konularda- 40 bin insanın katlinin birinci derecede sorumlusu olan caninin “şahitliği” kabul edilir mi ki dersiniz Allah katında?
Malum insanların beğenmediği davranışlardan kaçınmış, “büyük günahlar işlememiş, küçük günahlarda ısrar etmemiş adil biri” olmak zorunda şahit dediğin. Şimdi bembeyaz kundağa sarılı o el kadar bebeğin karnındaki kurşun deliğini gözlerinizin önüne getirin; 20’lik delikanlıların, hemşire, öğretmen pırıl pırıl genç kızların parçalanmış bedenlerini... Yanmış insan eti kokusunu içinizde hissetmeyi deneyin mesela... Adil mi?
Hem hani “savaşan taraf” olduklarını tescilletmek için “barış” diye tutturmuşlardı; “terörist” değil “düşman taraf”lardı hani?
“Düşman”ın şahitliği kabul edilir mi?
***
“17 Aralık kalkışmasından kısa bir süre önceki görüşmede Öcalan, ’Paralel devlet’diye tanımladığı güçlere” işaret etmiş de...
“Bu Öcalan’ın uzak görüşlülüğünü ortaya koyması açısından önemli” ymiş de...
Vay be; ne yapsak bilemedim şimdi! Bu yüksek öngörülerinden(!) ötürü evlatlarımızın kanına giren caninin önünde saygıyla eğilelim mi? “Bilgeliği” karşısında hürmet seline mi boğalım gözü namusumuzda; vatan toprağında olan teröristi?
Ayıp be!
Hâlâ nasıl bakabiliyorsunuz bu milletin yüzüne?
***
Sırf “İmralı/Öcalan” da değil; zaten Kandil/PKK da söylüyormuş cemaatin “paralel devlet” yapılanması içine girdiğini; KCK operasyonları da hep bu “paralel devlet”in işiymiş, yoksa Erdoğan ve hükümetine kalsa gül gibi geçinip gideceklermiş!
Rahmetli anneannem “ölür müsün-öldürür müsün” derdi bu tip “akıl tutulmaları” karşısında? Hadi ben “güler misin-ağlar mısın” diyeyim, nemelazım -iktidar ve çözüm ortaklarına karşı nefret suçuna girmesin-!
Değil ya; hadi diyelim cemaat “paralel devlet”;
Yok efendim “Orta Doğu’da ayakta kalmayı başarmış bir örgüt”müş de, yok efendim “Saddam yokmuş ama PKK hâlâ varmış” da, “Bölge dengelerini ve uluslararası stratejiyi iyi okuyorlar” mış da, “Çok önemli ve bir o kadar da yerinde tespit”ler yapıyorlarmış da;
Bir “yedi dağın aslanı” ilan etmedikleri PKK’nın şehir yapılanması olan KCK ne?
Güneydoğu’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumlarına alternatif mahkeme, kolluk, ordu kuran da cemaat değil herhalde!
Toplumun zekasıyla dalga geçmeye lüzum yok;
“Alamut Kalesi”ne çevirdiğin “devlet”in içine sızanlarla savaşacaksan savaş, peşkeş çektiğini itiraf ettiğin “kale”yi imha etmeden, yakıp yıkmadan geri alabileceksen durmak yok bu millet de yolunda yürüsün seninle;
Ama zekamızla dalga geçme!
Ankara’da “paralel devletle mücadele” adı altında devletleştirdiğin çetelere karşı iktidar savaşı verirken, Diyarbakır’daki “paralel devlet”in palazlanışını gizleme!
Paralel olduğunu iddia ettiğin ama yazık ki devletin kendisi haline gelmiş memur görünümlü müritlerle olan mücadelende asıl “paralel devlet”le işbirliğine girişme!
***
İşin trajikomik tarafı;
Biz “federasyon”a sürüklenir miyiz “üniter” yapımızı koruyup kollayabilir miyiz diye tartışırken; bu tabloya göre, birbirine savaş ilan edecek kadar örgütlenmiş devletlerden oluşan bir “konfederasyon” olmuşuz bile!