Papaz krizinin asıl hedefi
Krizin ilk günlerinde bu köşede yazmıştık: Trump'ın Erdoğan'ı doğrudan tehdit eden, talimat verir gibi ifadelerine rağmen, Trump koltuğa oturduğu günden itibaren Erdoğan yönetimi "Trump iyi, çevresi kötü" algısıyla ilişkileri ele aldı. Anlaşılan o ki öyle ediyor.
Cumhurbaşkanı önceki gün şunları söyledi: "Amerika'nın attığı adım bir stratejik ortağa yakışmayacak bir adımdır. ABD, Türkiye'ye karşı ciddi bir saygısızlık yapmıştır. PKK ile FETÖ ile ilişkisi olan buradaki bir papazını savunmanın gayretine gireceksin. Trump çok büyük bir oyuna gelmiştir. Bu oyunu Trump'ın bozması gerekir".
İsmen tehdit edilecek, talimat verir gibi twit atılacak, bu düşmanca tutum sadece saygısızlık olarak görülecek! PKK/FETÖ'ye sanki sadece papaz destek veriyormuş, ABD devlet olarak bu işin içinde değilmiş gibi papazı savunmaktan vazgeç biz stratejik/model ortağız denilecek, ABD'nin PKK/YPG'ye yönelik binlerce TIR'lık, uçaklık silah yardımı unutulacak mı?
Medya/yorumcular neredeyse bütün papaz krizini sadece Evangelist tarikatına bağladı. Erdoğan da bunu dile getirdi. Bu "Trump iyi, çevresi kötü" söylemiyle birlikte ele alınarak FETÖ Türkiye'de iktidar ve liderine ne yaptıysa Evangelistler de aynısını ABD'de yapıyor algısı yaratılıp, Türkiye'deki şablon birebir ABD'ye oturtulmak isteniyor. Bu yaklaşımla papaz krizinde ABD'ye karşı doğru stratejiler geliştirmek ve ABD tarafını ikna etmek mümkün değil.
Amerikan toplumunun üçte birini oluşturduğu söylenen Evangelistler ABD siyasetinde tabii ki etkindir. Ama bu yeni değildir. Örneğin, 2003 Irak işgalinde başkan G. Bush da bunların etkisi altındaydı. Irak işgali kutsal Armageddon savaşının işareti olarak görülüyordu.
ABD iki Bakana Çarşamba günü yaptırım kararı açıkladı. Erdoğan Cumartesi günü misilleme talimatı verdim dedi ama bu yazı hazırlandığı saatlerde henüz resmi bir karar açıklanmamıştı. Tehdide/şantaja maruz kalan Türkiye en üst seviyede bile ABD'ye sert tepki ve karşılık vermekten kaçınmaktadır. Krizin çözümünü ABD inisiyatifine bırakmış gözükmektedir.
Dışişlerinin tutumu da aynı. Çavuşoğlu sürekli sorunu diyalogla/müzakereyle çözmekten, mutabakattan bahsediyor. Pompeo ile yaptığı görüşmeden sonra aynı söylemlerini sürdürdü.
Fakat Pompeo'nun Türk medyasına nedense küçük bir bölümü yansıyan açıklamaları ise krizin nasıl çözüleceğinin işaret fişekleri gibi.
ABD Dışişleri, Pompeo-Çavuşoğlu görüşmesine ilişkin "Çok sayıda konuyu ele aldılar ve yapıcı bir görüşme gerçekleştirdiler" dedi. ABD medyası diğer konuların Suriye kuzeyi ve S-400 olduğunu ifade ediyor.
Pompeo da "Yaptırım adımı çok ciddi olduğumuzun bir göstergesi... Umarım Türkiye durumu kavrar... Türkler zamana oynama döneminin bittiğini anlamalı ve Brunson'ın artık evine dönmesi gerekiyor. Türk hükümetinin tutukladığı diğer Amerikalıların da... Gelecek günlerde bunun olduğunu göreceğimizi ümit ediyorum" diye konuştu. ABD tehdit ve ültimatomu andıran söylemlerini sürdürüyor.
Çavuşoğlu ise "Çalışma ve diyalog içinde kalma konusunda mutabık kaldık, İki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmek için de, Münbiç'teki yol haritası, İdlib konusu ve PKK'ya yönelik çalışma grubunda hangi adımları atabiliriz bunları değerlendirdik" dedi. MGK ve Erdoğan'ın açıklamalarında da Menbic yol haritasına olumlu bir yaklaşım var. Menbic'e bu kadar önem atfetmenin arkasında ne var acaba?
Bütün bunları anlatmamın sebebi şu: Aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Papaz krizi bir şekilde sönümlediğinde böyle olduğu bir kez ortaya çıkacaktır.
Çünkü; yapılan açıklamalardan ziyade açıklanmayanların, iki ülkeyi karşı düşman saflara getirecek krizler yaşanmasına rağmen gerçekte ABD'nin tehlikeli bir oyun sergilediği Menbic yol haritasını ısrarla sahiplenmenin, İdlib'te Rusya ile krizin işaretleri varken burayı ABD ile görüşmenin, NATO zirvesinde güneyden gelen tehditlere karşı Türkiye'ye destek vaat edilip NATO komutanının şu aşamada Türkiye'ye ziyaretinin bir anlamı olsa gerek.
Papaz krizi suyun üstündeki kesimdir, gündem bununla meşgul edilmektedir. Ok yaydan çıkmıştır, ABD geri adım atmamıştır. Pompeo adeta garanti almış gibi konuşmuştur. Önümüzdeki günlerde tutuklu Amerikalıların gitmesi büyük olasılıktır. Karşılığında da birileri gelebilir.
Papaz kriziyle genişleten veya papaz krizini derinleştiren görünmeyen pazarlık ise Türkiye'nin içinde bulunduğu derin ekonomik krizin ve dış kredi ihtiyacını bilen ABD'nin siyasi tavizler dayatmalarıdır. Liste uzun ama Suriye kuzeyindeki yapının kabullenilmesi listenin başındadır. Menbic yol haritası da bunun anahtarıdır.
ABD ile krizde papaza değil Suriye'nin kuzeyine bak.