Pandora’nın Kutusu açılıyor
İzmir Casusluk Davası’nın baş rolünde Bilgin Özkaynak adlı bir iş adamı var. Gençlik yıllarında sandalcılık yapmış. Turizmin gelişmesiyle beraber liman işletmeciliğine kadar işlerini büyütmüş. Sadece Türkiye’de değil çeşitli Yunan adalarında liman işletiyormuş. Tekne ile turist gezdiriyor, akıllı bir girişimci. Bileğine de yüreğine de sağlam. Kazandığı paralardan pay, komisyon vs. istemeye kalkışanlara pabuç bırakmadığı gibi siyasi baskılara da boyun eğmiyor. “Şu bakanın oğlu, bu vekilin kardeşi, filan cemaate himmet” gibi dayatmalara karşı hep dik durmuş. Bu devirde böylesi davranışın cezası ağır elbette.. Dolaylı olarak uyarılmış, ses seda çıkmayınca da “kumpas çuvalı” nın içine atılmış. Bilgin Özkaynak bilgisayar kullanmasını bilmiyor. Öğrenmek için vakti de olmamış. Ama hukuksuz aramalarda Özkaynak’a ait olduğu iddia edilen bilgisayarda “Pandora” adı verilen bir dosyanın çıktığı belirtiliyor. Ne de olsa kumpasçılar uyanık.. Malum medyanın desteği ile “Pandora’nın kutusu açılıyor!” haberleri ile kamuoyunun dikkatleri çekilecek. Bilgin Özkaynak’ı İzmir’deki duruşmalar esnasında tanıdım. Mitolojideki Baş Tanrı Zeus’un kadın yaratma fantezisiyle başlayan ve “bütün tanrıların armağanı” anlamına gelen “Pandora”nın gerçek öyküsünü tutuklanmadan bilmediği kanaatindeyim. İşin öteki boyutu ise kumpası kuranların da mitoloji bilgisi olmadığına inanıyorum. Kumpasçıların asıl amacı “algı operasyonu” olduğundan çete bana göre “Pandora” yı sadece “açtırma kutuyu söyletme kötüyü” mantığı ile hareket etmiş. Öylesine acemice hareket etmişler ki bir birleriyle hiç alakası olmayan farklı meslek ve kültürlerden gelen bir yığın insanı bu kutunun içine dahil etmişler. Oysa içinde bütün kötülüklerin bulunduğu kutunun açılmaması esastır. Açan kişinin de ihanet ile beraber bütün kötülüklere bulaşacağı esastır. Dedik ya cehalet.. Kumpasçılar “cahil cüretkarlığı” ile hareket edince kötülüklerin en büyüğüne dahil edilmiş oldular... “Kader” deyip geçilir mi? Yoksa “İlahi adalet” mi?..
Asıl askerlerin hedef alındığı “Pandora” adlı dosyanın bütün boyutlarıyla açılıp, incelenmesiyle “gerçek casus” ların kimler olduğu da belirlenecektir. Zira söz konusu bilgilerin kimler tarafından, hangi tarihte, nereden alındığı titiz bir araştırma ile ortaya dökülecektir. Çorap söküğü gibi de arkası gelecektir. Pandoranın Kutusu kimin hazırladığı, kimlerin emir verdiği, maşa olarak kimlerin kullanıldığının kanıtlanmasıyla beraber mahkeme huzuruna çıkarılmanın tam da zamanıdır. Kaldı ki “Pandora” yı hazırlayanlar bu işi ilk defa yapmıyor. İzler bizi önce Sapanca’ya götürüyor. Sapanca... Bir dönem faili meçhul cinayetlerle anılan ölüm üçgeninin içinde.. Bilgin Özkaynak’ın çiftliği de burada. Tesadüflere inanmam. Ergenekon ve Zir Vadisi aramalarının sanığı Mustafa Dönmez’in de babadan kalan çiftliği Sapanca’da.. Aramalarda kullanılan uygulanan yöntem aynı. Hukuksuzca gece yarısı gerçekleşiyor. Ve tanıkların huzurunda yapılmıyor. Dönmez’in çiftliğinde antika eşyaların çalındığı, evlere kasten zarar verildiği mahkeme kayıtlarında sabit. Özkaynak için de geçerli aynı tezgah.. Nitekim Özkaynak’ın yanında çalışan eski polis Naci Yıldız operasyonu gerçekleştiren polislerin “gizli tanık ol, yalan ifade ver,b iz seni kollarız, tutuklanmazsın” dediklerini huzurda anlattı. Dahası söz konusu polisleri teşhis edebileceğini vurguladı. Bekar olan Yıldız, polislerin önce “kadın meselesi” diyerek işi basitleştirdiğini daha sonra “casusluk” eklenince kendisine imzalatılan ifadeyi reddettiğini vurguladı.
Sözü fazla uzatmayalım.. Operasyonu yapan polislere celp emri çıkarıldı. Ancak büyük bölümü rapor yollayarak duruşmaya gelmeyecek. Gelenlerin ise “amirimizin emirlerini yerine getirdik” sözlerinin ötesine gitmeyeceğini tahmin ediyorum. Ama Pandora’nın Kutusu açılmıştır.. Sadece adil yargılanmanın gerçekleşmesi için değil, uluslararası boyutu olan kumpasın açığa çıkarılması için bu kutu asla kapatılmamalı..