Özür yeter mi?
Ahmet Hakan'ın "Çarşamba Sohbetleri" yerine Naci Beştepe'nin "Çarşamba İğneleri"ni tercih etmeme rağmen, konu ve konuklar ilgimi çekince okumadan geçemiyorum. "Ordudaki Fethullahçıların darbe yapma gücü sıfır" diye açıklama yapan çiçeği burnunda CHP milletvekili Dursun Çiçek, cemaatin Genelkurmay'daki miktarının da yüzde 10 civarında olduğunu belirtmiş. Adı uzun süre "ıslak imza" kumpası ile hatırlanan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'i Silivri'deki duruşmalar esnasında tanıdım. Ancak siyasete girişi ve milletvekili olduktan sonraki tavırlarını yadırgadığımı da dostça ifade etmeliyim. Sadece Çiçek değil ömürlerinin en verimli yıllarını Silivri'de geçirdikten sonra milletvekili rozeti takıp; geçmişte yaşanan acıları unutmak için sevdiklerini hayal kırıklıklarına uğratan Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'a da kırgınım. Üstelik her ikisi de gazeteci...
***
En zor zenaat olan mahpusluk, Türk edebiyatının usta kalemlerinden Kemal Tahir'in ölümsüz romanlarında tasvir ettiği gibi olmuyor artık. "Kimileri arslan gibi yatar hapiste, kimisinin de döşeği yatarmış" sözleri çınlıyor kulaklarımda. Biz dönelim Dursun Çiçek'in Hürriyet'teki röportajına...
Geçmişte ordu içinde "Ergenekoncu" damgalanmasının şimdi "Cemaatçi" olarak devam ettiğini vurgulayan Çiçek, terörle mücadele esnasında bu tartışmaların zafiyete yol açacağını belirtiyor. Doğrudur. Fakat, ordu içine sızmış bu unsurların bir an önce belirlenerek, temizlenmesi de şarttır. Sürmekte olan soruşturmalarda "somut delil" bulunmadığından dem vuran Çiçek'e canı yananlar gibi "Silivri'de somut deli var mıydı?" diye sormak yerine "sözünü ettiğiniz yüzde on rakamına nasıl eriştiniz?"i yöneltmekten yanayım. "Fethullahçılar şu anda Fethullahçı olmadıklarını kanıtlamaya çalışıyor" sözlerine gelince... Hukuk Fakültesini bitirip üzerine bir de doktora yapan Dursun Çiçek, kumpas davalarındaki sahte delil ve bazı belgelerin ordu içinde görevli bazı personel tarafından sızdırıldığını hepimizden çok iyi biliyor. Halen tespit edilemeyen bu ajanlarla ilgili Çiçek'in de somut bir şeyler söylemeyişi hazin değil mi? 7 yıl Genelkurmay Psikolojik Harekat'ta, 7 yıl da Deniz Kuvvetleri Karargahında çalışıp, üzerine akademik kariyer yapan Çiçek'in "Genelkurmay'daki bu yüzde 10'luk yapı, darbe yapabilir mi" sorusuna: "Ben buna güler geçerim. Böyle bir tehdit algılamıyorum" cevabını vermesini bir kurmay subaya yakıştırmak mümkün değil!
***
Yüzde 10'luk ihtimalin ne anlama geldiğini sokaktaki vatandaştan, Meclis'teki milletvekillerinden çok daha iyi bilen Çiçek: "AKP, her şeye rağmen biraz özür dileyerek, biraz kabullenerek mücadelede ikinci sıraya inmiş durumda. Hem siyasi olarak hem de hukuki olarak. Öbürü özür dilemiyor, hatasını kabul etmiyor" derken, cemaatin özür dilemesi durumunda hoş görü ile karşılayacağını, affedebileceğini mi söylemek istedi, bilmem. Özür ile affedilecek kadar yaşananların ucuz olmadığının altını çizmek istiyorum.
Çiçek ile beraber Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve İlhan Cihaner'e TBMM'de bu kumpas davalarından hesap sorulması için neler yaptıklarını sorup, yine de vaktin geçmediğini hatırlatmak istiyorum.