Öz'ün korktuğu gazeteci?
2004 Abant toplantılarında alınan karardan sonra (bu kararı Dijital Terör adlı kitabımda Alper Görmüş'ün Taraf Gazetesindeki yazısını örnek göstererek yazdım) "askeri vesayete son vermek için geçmiş darbe ve girişimlerini yargılama" projesine değindim.
Zekeriya'nın askerlik yapmadığını öğrendik. Bilgi edinme sayası kapsamında Millî Savunma Bakanlığı ve Askere Alma Dairesi'ne dilekçe yazdık. Önce TSK'nın emekli personelini ardından küçük rütbelilerini "kumpas" ile tutuklatan Zekeriya'nın askerliği niçin yapmadığının cevabını ne Millî Savunma Bakanlığı ne de hükümet verebiliyordu. Ne de olsa devrin Başbakanının oğlu Burak'ın da "çürük raporu" için "özel" açıklaması vardı.
Çok değerli kardeşim Av. Hüseyin Buzoğlu, yazar Ergun Poyraz'ın kitaplarından dolayı tutuklanması üzerine savunma için vekaletini almıştı. Ergun Poyraz, Erdoğan ve ailesi ile ilgili ilginç iddiaların sahibiydi. Savunması sırasında ısrarla Zekeriya Öz'ün askerlik durumunu sordu. Silivri Mahkemeleri defalarca erteleyip sonunda vaziyetini sormak için ilgili MSB'ye yazı yazmak zorunda kaldı ki o sırada Av. Buzoğlu için tutuklama kararı çıktı.
Buzoğlu ile beraber Harbiyeli olup gazi olan Av. Serdar Öztürk de Kuzey Irak operasyonlarının efsane ismi Mustafa Levent Göktaş henüz tutuklanmamıştı. Dahası ünlü "51 nolu DVD" ortada yoktu. Zekeriya Öz, devrin askeri hukuk müşavirleri ile görüşüp, TSK'nın iç hizmet kanununa göre personelini sorgulama yolları ararken, Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı Zeki Üçok ile Beşiktaş'ta kurduğu pusunun makam odasında "Karargah evleri soruşturması" kapsamında görüşmeye davet etti. Akla hayale gelmeyen iddiaların, insan zekası ile alay edişine isyan eden Askeri Savcı Üçok, sivil meslektaşı Öz'e bu iddiaların yalan olduğunu anlatırken, çekmecesinden bir DVD çıkaran Öz, ekranda bazı görüntüler seyrettirdi. Ki bu görüntüler yüksek yargı mensuplarının özel hayatlarını içeriyordu. "Her şeyden haberimiz var" sopasını aba altından gösteren Öz, bu görüntüleri aradan bir yıl geçtikten sonra Levent Göktaş'ın Ankara'daki bürosundan çıktığını iddia ettiği daha sonra adli emanette "kırık" olduğu için okunmadığını izah etmeye kalkıştığı "51 nolu DVD"yi kendi elleriyle iddianameye yazmıştı.
Öz'ün bir yıl önce "müneccim" gibi bu iddiaları iddianameye yazmasına içerleyen bir gazeteci, gemileri yakarak işin peşine düştü. Öz, bu elinde güç var iken sindirip, susturmak için o gazeteciyi "2010 medya yapılanmasına" dahil etmek için dinleme tapelerini dosyaya ekleyip, kulağına kar suyu kaçırdı. İddianamenin ek klasörlerinde yer alan tapelerde, o gazetecinin emekli orgeneral Hurşit Tolon ile konuşması yer alıyordu. Oysa konuşulan telefon o sırada ziyaretinde bulunduğu bir başka gazeteciye aitti. Ama böylesi hatalar "sehven" ile geçiştirilebiliyordu. Zekeriya Öz hemen harekete geçip, elektrik faturalarımızdan kesilen vergilerle yayın yapan devletin televizyonu ve kendisinin "hicret" ettiğini ifade eden kanalın alt yazılarında "gözaltına alındı" haberi yayınlandı. Ailesi ve çocuklarıyla çoktan konuşup hapishane bavulunu hazırlayan gazeteci, Öz'e meydan okudu. "Beni gözaltına aldırıp, tutuklattığı andan itibaren bütün Türkiye, aşkımızdan bahsedecek" mesajını yolladı. O gazetecinin "aşk" mesajı sorgu esnasında "nasıl olsa, en az iki yıl hapis yatacağım, hiç olmazsa hak edeyim" diyerek sorgu esnasında Öz'ü döverek o muhteşem karizmasını çizme kararlılığı idi... Mesaj yerine ulaştı. Öz, o gazeteciyi araştırdı. "Manyak bu adam boş verin" dedi. Peki o gazeteci kim?