Özrü kabahatinden büyük!

Hatay’daki Apaydın kampına, “Sığınmacıların can güvenliği” gerekçesi ile CHP milletvekilleri sokulmuyor. AKP’li Hüseyin Çelik, “Deşifre olması halinde oradaki ailesinin başı belaya girecek insanlar var. Kamplardakilerin çoğu kadın ve çocuktur. Apaydın’da sadece 600 erkek vardır. Bunun da sadece 300’ü askerdir. Bu insanlar deşifre olup Suriye’deki akrabalarına zarar vermek istemiyor” gerekçesi ile savunuyor bu “engellemeyi”.
Diyelim ki, haklılar.
Öyleyse niye aynı kampı Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyelerine açıyorsunuz?
Ya onlar açıklarsa kimlerle görüştüklerini! O zaman misafirlerimizin Suriye’deki yakınlarının hayatları tehlikeye girmez mi? Yoksa sizin elinizde insanların vicdan ve ahlakını ölçen, sır saklama kapasitelerini test eden bir teknoloji var onu kullandınız da komisyon üyelerinin böyle bir şey yapmayacakları ama CHP’lilerin yapacakları sonucunu gördüğünüz için mi kampı komisyon üyelerine açmaya CHP’li vekillere de açmamaya karar verdiniz? Malum kampa alınmayan milletvekillerinin yerinde ben olsam, Hüseyin Çelik başta olmak üzere bu tür açıklamalar yapan herkesi mahkemeye verirdim. Tabii kendilerine açılmayan kampı Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyelerine açanları da.. Bir de dediler ki, “O kampa Adalet Bakanımız bile giremedi!” Hem güldüm, hem devletim adına üzüldüm, fena halde canım sıkıldı. Demek ki bu ülkenin Adalet Bakanı’na bile güveni yok o kamp sakinlerinin ve o kampın kapısını tutan görevli ve yetkililerinin.. Acaba Adalet Bakanı kendine güveni bu kadar sarsacak hangi icraatlar yaptı da bu durumlara düştü?
Neyse...
Son durum üzerine CHP Genel Başkanı Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun CHP’li üyesine, “Komisyonla birlikte kampa katılmayın” talimatı verdi. Sen misin böyle bir teminat veren, AKP’li her yetkilinin her söylediğini vahiy gibi doğru kabul eden kalemler, işte gördünüz mü, CHP dün kampa girmek için çırpınıyordu, bugün vazgeçtiler, Kılıçdaroğlu yine çark etti, niyetleri üzüm yemek değil bağcıyı dövmek makamında satırlar döşenmeye başladılar. Yani aslında “CHP’ye suçüstü” yaptık derken kendileri “suçüstü” yakalandılar.
Niye mi?
Niye olacak kendilerine “Özgür Suriye Ordusu” adı veren örgüt internet sitesinde “ana üs” olarak Türkiye topraklarını, Hatay’ı gösteriyordu. Üs olarak kullandıkları yerin telefon numarasını da yazmışlardı. Meraklıları “Goeogle” nam adlı keçi sakallı dededen bu bilgilere ulaşabilirler. İşte bahsi geçen yazar çizer dostlar bu konulara hiç değinmediler. Hatta gizlemek için ellerinden geleni yaptılar. Sen ülkene bir ülkenin isyancılarını sokmuş, bir de inkâr ediyorsun, onlar garip, mağdur diyorsun. Ama adam “Yok diyor, ben savaşıyorum, Türkiye Hatay’da bana üs verdi. Bizimle birlikte savaşmak istiyorsanız işte telefon numaralarımız, irtibat kurun, sizi saflarımıza katalım!” diye bas bas bağırıyor. Sen bunu görmez, sonra kampı ziyaret etmek isteyen milletvekillerini suçlarsan, aradan günler geçer, ortalık derlenir toparlanır ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyelerine kamplarını ancak bundan sonra açabilirsen, kusura bakma, asla inandırıcı olamazsın. Zaten çıplak gözle görülen bir gerçeği, zaten yetkililer tarafından kabul edilen bir gerçeği, böyle suçüstü hallerinde nasıl gizleyebilirsin ki?
Hem Türkiye’ye hem Suriye’ye yazık oluyor. Bu işten Haçlı Siyonistler, bu işten PKK, bu işten İsrail kârlı çıkıyor. Türkiye komşuları İran, Rusya ve Suriye ile kapıştığı ile kalıyor. Türk halkı AKP’nin bu ısrarına bir anlam veremedi, her dediğine “evet” dediği Erdoğan’a bir bu konuda “hayır” demeyi sürdürüyor.



Ayıp bir açıklama
Topraklarımız satılıyor. Ermeniler, Siyonist Yahudiler, Rumlar vatanımızın geçmişte yaşadıkları bölgelerinden harıl harıl toprak satın alıyorlar. Millet, stratejik tarih şuuru olanlar gidişattaki vahim geleceği görüyor, “Yapmayın, etmeyin” diye para ile toprak satan AKP iktidarına yalvarıyorlar..
Amma gözünü para hırsı bürüyen iktidar kimseyi dinlemiyor. Dinlemedikleri gibi milletin sağduyusu ile de alay edenler çıkıyor. Meselâ Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, “Kimse satın aldığı toprağı cebine koyup götürmüyor” diyebiliyor.
Sayın Çağlayan...
Bu millet 24 milyon kilometrekarelik bir alana hükmediyordu. Şimdi oralarda niye yokuz? Yemen’de, Balkanlarda, Afrika çöllerinde aç bîilaç cihat eden ceddimiz de, “Gelenler toprağı cebine koyup götürecek değil ya” diyebilirdi! Yunanlılar İzmir’i cebine koyup götürecekler miydi? Biz şimdi yahut bu gidişle ileride bir gün “Kurtuluş Savaşına ne gerek vardı mı” diyeceğiz?

Yazarın Diğer Yazıları