Özgürlük
İleri demokrasiye terfi eden canım memleketimdeki insan manzaralarını seyrediyorum, özgürlük alabildiğine genişlemiş. Bunca özgürlük yüzünden cezaevlerinde yatanların sayısı artınca oraları da genişletmek için yeni hapishaneler inşa ediliyor memleketimde. Özgürce dinleme yapılıyor memlekette, kimin eli kimin cebinde belli değil. Önüne geleni dinleme, itina ile arşivleyip, günü geldiğinde servise koyma özgürlüğü var. Bölücülük yapmak özgürlük sınırları içerisinde artık. Devletin polisine, askerine saldırmak, kafasına taş yağdırıp, araçlarını Molotof ile yakmak da özgürlük sınırları içinde!.. Hele basında öyle bir özgürlük var ki evlere şenlik. Masumiyet karinesi, kişi hak ve hürriyetlerinin modası çoktan geçmiş. Özel hayata dair kurallar çöpe atılmış. Soruşturması devam eden davalardaki ifadelerin pehlivan tefrikası gibi yayını da özgür. Mahkeme kararı olmaksızın yafta yapıştırmak, yargısız infaz yapmak, itibarsızlaştırma operasyonları, yalan ve yanlı haberler de özgür. Dedik ya özgürlüğün sınırı yok. Anayasa hükümlerini hiçe saymak da özgür. Vatandaşlık görevi oldan askerlik hizmeti de bir şekilde özgür bırakılıyor. Vicdani retçiler bu özgürlüğü kazanamadıysa da parası olana her şey özgür. Baban zengin, hükümete yakın ise basıyorsun parayı gitmiyorsun askere. Nasıl olsa 40 yaşına kadar seni arayıp bulacak değiller ya. Sıkı mı evinize gelip asker kaçağı diye tebligat bırakmak?.. Yandaşların ev ve iş yerlerinde arama yapmaya yürek ister. Çünkü oralar özgür alan, polis de, jandarma da giremez. Orduevleri, lojmanlar, askeri karargahlar, özel kuvvetler ve hatta seferberlik dairesindeki gizli belgeler özgürce aranabilir, ama asker kaçaklarını aramak yasak. Üstelik ileri demokrasi de insan haklarına da aykırı.
Özgürlüğe takmışken, özgürlük müptelası olan dayıma uğrayıp özgürce çay içip, sohbet edeyim dedim. 70 yaşını deviren dayım, benim yaşım kadar gazetecilik yapmış biri. Oğlunun adı Özgür Adam... Özgürce Devlet Opera ve Balesi’nde dans etmeye çalışıyor. Damadının adı Özgür Deniz. Geçim okyanusunda boğulmak üzere Özgür. Başından geçen son olaylardan sonra yaşama özgürlüğünden vazgeçen dayımı, hayata bağlayan tek şey torunu. Torunu Özgür Toprak... Toprağı boynuna alıp, özgürce oynaşıp, özgürce öpüp koklayışı var ki görülmeye değer. Özgürce yaptığı telefon konuşmaları ve özgürce kurduğu dostluklar yüzünden yargılanmakta olan dayım, ben bu satırları kaleme alırken özgürce yapılan dinleme sebebiyle özgürce savcıya ifade veriyordu.
Alem adamdır dayım, özgürlüğüne düşkünlüğü yüzünden hapis bile yatmakla kalmayıp, altı yıl da tımarhanede kalmıştır. Birinciyi bilmem ama ikinci hanımını da özgürlük yüzünden boşadı. Özgürce oturduğu evden dışarı çıkamıyor ama hasta bedenine rağmen özgürce yemek yiyip, iki pakete çıkardığı sigarasını içip, özgürce tuvalete gidebiliyor. “Özgürlük başka şey evlat, kıymetini bil” diye nasihat ederken, özgür günlerin hasretiyle hey gidi günler demeyi de ihmal etmiyor.
Sadece Ankara’da değil, özgür memleketin dört bir yanındaki özgür gazetecilerin duayeni, Özgür’ün babası, Özgür’ün kayınpederi, Özgür’ün dedesi Ünal Baba, bunca özgürlükten şikâyetçi. İleri demokrasinin fazla özgürlükler getirmesi gerektiğine dair ilginç önerileri var. www.aykiri.net sitesinde özgürlüğe dair notlar yazıyor.
Hocaoğlu’nun ardından
Türk fikir hayatındaki yaprak dökümü Durmuş Hocaoğlu’nu da savurup götürdü. Düşünce dünyamızda yerini doldurabilmek öyle zor ki. En verimli döneminde onun yıllar sonrasını gören tespitlerinden yazılarından mahrum kaldık. Türk dilini onun gibi güzel ve titiz yazabilen kaç usta kaldı ki. Hocaların hocasıydı Durmuş Hocaoğlu. Allahtan rahmet, kederli ailesine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum.