Özelleştirmenin artısı-eksisi?
Son bir ayda, devlet ve özel sektör arasında kaynak hareketlerine neden olacak dört yasa çıkarıldı ve çıkarılıyor.
45 yaş altında olan kamu çalışanlarına Zorunlu Bireysel Emeklilik Sigortası, ortalama tasarruf oranını artırmayı amaçlıyor.
2016 Varlık Barışı, gerçek ve tüzel kişilerce, yurt dışında bulunan para, döviz, altın, hisse senedi, tahvil ve diğer menkul kıymetlerin yurda getirilmesini amaçlıyor.
Türkiye Varlık Fonu, stratejik, büyük ölçekli ve ülkenin gelişmesine katkı sağlayacak yatırımlara uzun vadeli ve düşük maliyetli finansman oluşturmayı hedefliyor.
Özel bütçeyle idare edilen devlet kurumlarının özelleştirilmesi, kamuya yeni kaynak sağlamayı öngörüyor.
Özel bütçeyle ticari amaçlı olarak işletilen kurumlar, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'na bildirimde bulundukları takdirde satılabilecekler. Burada parantez içinde söylemek gerekir ki özel bütçeli idareler de hükümete aykırı karar içinde olamazlar.
Bu kapsama giren; "Atatürk Orman Çiftliği Genel Müdürlüğü, Atatürk Kültür Merkezi, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, Spor Toto Teşkilat Başkanlığı, TRT, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, GAP Başkanlığı, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, TÜBİTAK, Savunma Sanayii Müsteşarlığı" gibi bazı kuruluşlardır.
Benim genelde ve özelleştirme konusunda özelde iki endişem var:
1) Bir ekonomide mevcut olan kaynakların etkin kullanılması için özel ve sosyal fayda olarak toplam faydanın maksimize edilmesi gerekir. Bu da ancak ve ancak planlama ile yapılır. Yapılan dağınık uygulamalar eldeki kaynakların çar-çur olmasına da sebep olabilir.
2) Özelleştirme halk için faydalı veya zararlı olabilir.
Özelleştirmede dikkat edilmesi gereken hususlar şunlar olmalıdır:
Tüketici refahının artırılması:
Özelleştirme yapılırken tüketici yararının iyi hesaplanması gerekir. Tüketiciye yansıyacak faydanın hesabı yapılırken özelleştirilecek kamu üretici birimi hakkında aşağıdaki soruların cevapları aranır:
* Özel girişimci, ürünü daha düşük fiyata üretecek mi? Bu ürün tüketiciye daha ucuza satılacak mı?
* Daha yüksek üretim elde edilecek mi?
* Daha iyi kalite ve ürün çeşidine ulaşılacak mı?
* Daha çok yenilik yapılabilecek mi?
* Özelleştirme önceki duruma göre, çalışanlara, üreticilere, ihracata ve vergi mükelleflerine ilave yarar sağlayacak mı?
Yukarıda saydığımız beş sorunun cevabı, özelleştirilecek kamu üretici birimi için olumlu olursa, bu takdirde, özelleştirme etkin yapılmış demektir. Ekonomide kaynak kullanımında etkinlik sağlanmış olacaktır. Ve topluma yararı olacaktır. Aksi takdirde özelleştirme yapmak toplumsal faydayı artırmayacağı gibi ayrıca hem kaynak dağılımında etkinlik bozulmuş olacak hem de tüketici için ve toplum için ortaya zarar çıkacaktır.
Bugüne kadar Telekom, Et-Balık Kurumu ve benzer özelleştirmeden tüketici memnun mu? Bu soruya en iyi cevabı okuyucunun kendisi verir.
Ekonomide kaynakların etkin kullanılması.
Prensip olarak, sosyal fayda ve sosyal maliyeti olan kamusal ve yarı kamusal mal ve hizmet üretimi fiyat açısından stratejik mal üreten doğal tekellerin devlette olması, buna karşılık özel fayda ve maliyeti olan özel malların da piyasa tarafından üretilmesi halinde, toplam fayda maksimize edilmiş olur. Bu anlamda mülkiyeti devlette, bir anlamda özel mal ve hizmet üreten işletmelerin özelleştirilmesi gerekir. Ancak alt yapı hizmetlerinin sosyal faydası daha yüksek olduğu için, özelleştirilmeleri yanlıştır.
Sermayenin tabana yayılması.
Özelleştirmenin önemli bir fonksiyonu da ekonomik ve sosyal dayanışmaya katkısıdır. Bunun için özelleştirmenin blok satış yerine sermaye piyasasında halka açılması gerekir. Böyle olursa, sermaye de tabana yayılmış olur.
Sonuç: Kamunun para ihtiyacını karşılamak ve bütçe açıklarını kapatmak için özelleştirme yapmak, potansiyel imkanlarımızı bugünden çar-çur etmek olur.