Özelleştirmede kantarın topuzu kaçtı

Başkent doğalgaz dağıtım ihalesi 16 Ağustos 2010’da yapılmıştı. İhale bedeli 1.2 milyar dolar, iki defa süre uzatılmasına rağmen ödenmedi.
Kamu altyapı yatırımlarının özelleştirilmesini alan firmalar, parayı bankalardan kredi olarak alıyor. Hem bankaya faiz ödüyorlar, hem de kâr elde ediyorlar.
Eğer dış kredi varsa, dışarıya faiz gidiyor... Özelleştirmeyi yabancı firma almışsa dışarıya hem faiz hem de kâr gidiyor.
Demek ki bu işletmeleri devletin kendisi çalıştırsa, hem hazine faiz kadar daha az borçlanacak, hem sağlanan kâr hazineye kalacak, hem de dışarıya kaynak çıkmayacaktır.
Kaldı ki, bu gibi stratejik altyapı hizmetlerinde, devlet fiyatları iktisat politikasının bir aracı olarak da kullanabilir. Konjonktüre göre ekonominin canlanmasını istiyorsa fiyatları indirir...Veya yoksulluğun çözümünde indirimli fiyatlar uygulayabilir.
Özelleştirme, bugün olduğu gibi devletin neyi varsa satmak değildir. O kadar ki diğer ülkelerin çoktan bitirdiği özelleştirmeyi,biz neredeyse devleti özelleştirecek seviyeye getirdik.
Bu günkü şartlarda, özelleştirme tüketicinin de aleyhine olmaya başladı.
Özelleştirme yapılırken tüketici yararının iyi hesaplanması gerekir. Tüketiciye yansıyacak faydanın hesabı yapılırken özelleştirilecek kamu üretici birimi hakkında aşağıdaki soruların cevapları aranır:
Özel girişimci, ürünü daha düşük fiyata üretecek mi? Bu ürün tüketiciye daha ucuza satılacak mı?
Daha yüksek üretim elde edilecek mi?
Daha iyi kalite ve ürün çeşidine ulaşılacak mı?
Daha çok yenilik yapılabilecek mi?
Özelleştirme önceki duruma göre, çalışanlara, üreticilere, ihracata ve vergi mükelleflerine ilâve yarar sağlayacak mı?
Yukarıda saydığımız beş sorunun cevabı pozitif ise özelleştirme ile tüketiciye fayda sağlanmış olacaktır. Özelleştirme etkin yapılmış demektir. Maalesef böyle olmadığını yaşayarak görüyoruz. Örneğin Et Balık Kurumları özelleşti. Millet et yiyemez oldu. Özelleşen fabrikalar durdu. Et üretmek yerine kur düşük olduğu için ithalata başladılar. Türkiye’de hayvancılık bitti.
Bir ülkenin kalkınması için her şeyden önce kaynaklarını en verimli ve en etkin şekilde kullanması gerekir.
Prensip olarak, sosyal fayda ve sosyal maliyeti olan kamusal ve yarı kamusal mal ve hizmet üretimi fiyat açısından stratejik mal üreten doğal tekellerin devlette olması, buna karşılık özel fayda ve maliyeti olan özel malların da piyasa tarafından üretilmesi halinde, toplam fayda maksimize edilmiş olur. Bu anlamda devletin ayakkabı ve ceket üretmesi doğru olmaz... Ancak altyapıyı özelleştirmesi de yanlış olur.
Özelleştirme anlayışı, aynı zamanda sermayenin tabana yayılmasını da öngören bir anlayıştır. Bizde ise kamu kurumları blok satış yoluyla yapılıyor. Halka arzlar çok sınırlı kalıyor.
Sonuç olarak AKP iktidarı özelleştirmede kantarın topuzunu iyice kaçırdı.

Yazarın Diğer Yazıları