Oyum yine İmamoğlu'na...
Türkiye yarın her açıdan yaşamsal bir seçime gidiyor...
Bu seçim AKP'nin iktidarda olduğu son 17 yıldaki hiçbir seçime benzemiyor, benzemeyecek ve sonuçları iktidar için de muhalefet için de çok şaşırtıcı olacak!..
Pazar günü yapılacak seçimin sonucu, Türkiye'nin sosyo politik ve ekonomik açıdan kapısına dayandığı en önemli "dönemeç" olduğu için, İstanbul'u kaybedecek ya da kazanacak iki cephe için de sarsıcı bir sonuç olacak...
Hiç kuşkusuz 23 Haziran'ın sonucu, Türkiye'yi 17 yıldır kaosta, keşmekeşte, sefalette, yolsuzluk- rüşvet batağında, doğa yağmasının kıskacında ve yandaşçılığın bencilliğinde tutan bir iktidarın geleceğinin belirlenmesi açısından yaşamsaldır...
Ancak bu seçimin propaganda döneminde yaşanan devinim de gösterdi ki, kitlelerin "uyan"ışı ve muhalefetin üzerindeki ölü toprağının atılması açısından da, gidişat yaşamsal bir çizgiyi zorlamaktadır...
O halde 23 Haziran'ın "yaşamsal"lık açısından, iki cephedeki yansımalarına bir kez daha dikkat çekmek, saptamalar ve uyarılar yapmak da kaçınılmazdır... AKP'den başlayalım:
AKP KAYBEDERSE?...
31 Mart seçimlerinin siyaset oyunlarıyla iptal edilmesi ve o günden bu yana iktidar cephesinde İstanbul'u ele geçirme çırpınışları da gösteriyor ki, 23 Haziran AKP için bir "varlık-yokluk mücadelesi" olacak...
AKP; devletin, tarikatın-cemaatin, müteahhitin, siyasetin tüm gücünü işte bu yüzden haftalardır İstanbul'da tutmaktadır...
Çünkü AKP, 31 Mart'ta Akdeniz'den Orta Anadolu'ya, Trakya'dan Ankara'ya kadar çok önemli kentleri kaybetmesinin ardından en büyük darbeyi İstanbul'da yemiş olacak...
Yani bu darbe 17 yıldır hiç kaybetmeyen AKP'nin 31 Mart'ta yaşadığı erozyonu zirveye çıkartacak ve iktidarın o gizemli- "yıkılmaz" denilen asıl kalesinin çöküşüyle, iktidar partisi yavaş yavaş erimeye yüz tutacak...
17 yıldır yalnızca Erdoğan'ın kendi politik gücü ile ayakta tuttuğu bir iktidar, ekonomik çıkmazlar, siyasi sarsılmalar, halk arasındaki bezginlik ve geçim sıkıntısının işsizlikle birleşmesinin ardından başlayan "sosyal bunalımlar"la yıkılacak...
Çünkü 31 Mart öncesinde, hayat pahalılığının toplumun önemli bir bölümünü cendere altında tutmasına rağmen, AKP ve destekçisi MHP'nin yüzde 51'in üzerinde oy alması 23 Haziran ile ilgili bir umutsuzluk yaratsa da, "Ekrem İmamoğlu'na haksızlık yapıldı" şeklinde, geniş kitlelerde yayılan algı, iktidarı 23 Haziran seçimine giderken çok önemli oranda zayıflattı...
ANAP gibi güçlü bir partinin ve DYP gibi köklü bir siyaset kurumunun bile politik haritadan silindiği bir ülkede, 17 yıl ayakta durması mucize sayılabilecek olan AKP, 23 Haziran'da İstanbul'u kaybederse, parti tabanındaki erime- erozyon artacak ve hiç kuşkusuz iktidar toplumdaki güvenini- desteğini yitirecek, kendi içerisindeki çatışmalarla birlikte de ömrünü tamamlayacak...
Çünkü Türkiye; hiçbir partiye verilmeyen şansa rağmen, ülkeyi iç ve dış borç batağına, tarımın, sanayinin, ithalat ve ihracatın tüketildiği bir kaosa sürükleyen AKP'yi daha fazla kaldıramayacak...
İktidar İstanbul'u kaybederse; son 17 yılda yaşanan her yıkım, her bunalım ve her tehdit de gösterdi ki, AKP'nin iktidarını sürdürmesi açısından olanak kalmayacak...
MİLLET İTTİFAKI'NA DESTEK VERİN...
Peki, 23 Haziran'da, İYİ Parti'nin de desteklediği CHP adayı Ekrem İmamoğlu kazanırsa ne olacak?..
Bu sorunun yanıtı "AKP kaybederse" başlığı altında, yukarıda verilen yanıtlarla bir nebze karşılansa da, sonucun içinde yalnızca İstanbul için değil, Türkiye'nin geleceği açısından da yaşamsal veriler bulunmaktadır...
İstanbul'da, Millet İttifakı'nın kazanmasıyla AKP'yi 17 yıldır ayakta tutan bir yerel yönetim merkezinden partilere, tarikatlara- cemaatlere ve medyaya uzanan yandaş hortumlar kesilecek...
İstanbul'da belediye kaynaklarının har vurup harman savrulması önlenecek, yandaşlık çarkında çırpınan İBB halka daha doğru hizmet vermeye başlayacak, kentin içine savrulduğu çevre ve doğa yağması engellenecek ve Türkiye'nin en büyük metropolü modern bir yönetim anlayışıyla dünyanın diğer metropolleri gibi dikkat çekecek...
31 Mart sonrası, İmamoğlu'nun 18 günlük görev sırasında İBB'de deşifre olan usulsüzlükler, yasadışılıklar, ihale, yandaşlık, savurganlık örnekleri de gösterdi ki, şehrin bir başıboşluk bataklığında çırpınması engellenecek ve kent çağdaş bir metropol olma yolunda ilk adımını da atmış olacak...
Ve en önemlisi, İstanbul'un kazanılması demek, Türkiye'nin laikliğe- cumhuriyete önem veren bir siyasal iktidara kavuşması için de en önemli basamak olacak...
Hiç kuşkusuz, dinci siyaset bağnazlığında, her açıdan olumsuz etkilenen İstanbul üzerinden Türkiye'ye aydınlanma ışığı da yayılacak...
İşte İstanbul; AKP'yi var eden-17 yıldır da ayakta tutan bir kent olması açısından, Erdoğan yönetimi için ne kadar yaşamsalsa, muhalefet için de sadece İstanbul'un kurtulması değil, Türkiye'nin kurtarılması açısından da bin kat daha yaşamsaldır... Millet İttifakı bu umutlar için çırpınmaktadır...
İşte bu gerekçelere de dayanarak, yarınki seçimde oyumu bir kez daha CHP'ye ve Ekrem İmamoğlu'na vereceğim...