Oynanan oyunu görmek!
PKK varlığının ve eylemlerinin bir tek amacı vardır. O da bugün olduğu gibi Türk ile Kürdün bir arada iç içe yaşayamayacağı bir ortam yaratmaktır. PKK açıktan Kürt ile Türk, Türkiye’de olduğu gibi iç içe değil, Irak’ta olduğu gibi yan yana yaşasın, arasında sınır olsun istiyor. DTK da ’Dilimizi eğitimde kullanamıyoruz, kültürümüz soykırıma tabi tutuluyor, statüsüz yaşamak istemiyoruz, bu nedenle kendi kendimizi yönetelim’ diyor.
Demokrasi bireylere olduğu gibi gruplara da saçmalama hakkı tanır. Ancak bölücüler bu saçmalama haklarını kullanırken hesaba katmadıkları bazı hususlar vardır. Bu da Türkiye ile Irak’ın her anlamda mukayese kabul etmez derecede birbirinden farklı olduğu gerçeğidir. Kürt ile Türk’ün Türkiye’deki sosyolojik, ekonomik, siyasal ve yapısal durumu Irak’taki, hatta İran’dakinden çok başka olmasıdır.
Türkiye’de etnik anlamda şu ya da bu yoktur; pazarla entegre olmuş, evliliklerle iç içe girmiş, mezarlarda koyun koyuna yatmış, demografik dağılımlarla kenetlenmiş, inançla bütünleşmiş, kaderi ve kederiyle ortaklaşmış bir millet vardır.
Birileri, şu şu özelliklerim dolayısıyla “bizler sizlerden farklıyız” diyebilir. Gerçekten de böyle farklılıklar vardır ve olabilir. Artı, küresel konjonktür farklılıklara bazı statüler ya da imtiyazlar öngörebilir. Bunlar da birer gerçek olabilir. Ancak farklılıkların ürettiği ayrışma, bölünme ve ötekileşme eğilimlerinin etkisi de bir yere kadar uzanır. O da benzerliklerin gücü, etkisi, cazibesi, vaz geçilmezliği ve yoğunluğuna kadar. Matematik bir kesinlikle söylenebilir ki toplumdaki yapılar arasındaki ortak alanların sağladığı benzeşme büyük eşit farklı alanların sağladığı ayrışma ise o toplumu bölmek mümkün olmaz. “Farklılık içinde birlik” söylemi bunu anlatır. Ancak bir toplumsal yapı ne kadar homojen, benzer ve birbirinin içine girmiş olursa olsun bu bütünselliği ve birlikteliği bozmak her zaman için mümkündür. Çünkü sosyal olaylar, her tehdide açıktır ve hiçbir tehlikeye karşı da bölünme dahil sigorta edilemezler.
Nitekim son terör olayları, toplumsal yapıda ciddi çatlaklara neden olmuştur. Etnik çatışma için şartlar giderek olgunlaşıyor. Bu nedenle bütün gruplar arasında farkına varılmadan oluşan hasar süratle onarılmalıdır. Yapılar arasında oluşan çatlaklar toplumsal ve yönetsel mekanizmalar tarafından onarılamazsa bir etnik çatışmaya dönüşebilir. Bugün Türkiye’de daha önce benzeri görülmemiş biçimde gemiyi azıya almış bir bölücü söylem ve propaganda var. Medyanın büyük bir bölümü bölücü jargonla konuşuyor. Elinde silahla dağlarda Mehmetçiğe pusu kuranların eylemleri masum ve makul gösteriliyor. Terörü, Türkiye’nin yaygın medyasının duayen sayılan şahsiyetleri bile neredeyse bir hak arama yöntemi olarak sunuyor. Her kanlı eylem sonrası eli silahlı katiller değil, onlara karşı operasyon yapanlar bu nedenle suçlanıyor. Barış ortamını askerin operasyonlarının bozduğunu ileri sürenler bile var!
Silvan saldırısının ardından yaşananlarla ilgili olarak gazetelere yansıyanlar durumun vahametini anlamaya yeter. Bir toplumda bir tarafın yası, diğer tarafın bayramına dönüşüyorsa orada durum ciddi demektir. Etnik fitnenin yarattığı toplumsal ayrıştırma tehlikesinin çanları çalmaya başlamıştır. Olanı biteni görmek gerekir. Oynanan oyunu görmek, oyunu bozmanın da şartıdır.