Otokrasi, siyasi kamplaşma yarattı
Siyasi partiler farklı düşünceleri ve ideolojileri temsil eder... Rahmetli Özal Anavatan Partisi'nin 4 eğilimi birleştiren bir parti olduğunu söylerdi fakat muhafazakârlar ve sağ daha ağır basardı. Şüphesiz darbeden sonra ilk seçimde toplumun bu birliğe ihtiyacı vardı. Bugün de bazen CHP, kitle partisi olduğunu söylüyor... Ancak hiçbir zaman din eksenli siyaset yapanlar bu partide barınmamıştır. Öte yandan AKP de ne yaptıysa Alevileri kucaklayamamıştır.
Siyaset, bir bakıma farklı düşünce ve çıkarların, ortak bir çizgide birleştirilmesi ve bu yolla ülkeyi yönetme şeklidir. Farklı düşüncelerin ortak bir noktada oluşması ise ancak ve ancak demokrasi içinde gerçekleşir.
Türkiye'de demokrasi var mı? Maalesef birçok uluslararası kurumun tespit ettiği sonuç ''Türkiye insan hakları ve demokratik özgürlükler açısından, yarı özgür bir ülkedir'' şeklindedir. AB raporlarında da dolaylı olarak otokrasiye gidiş olduğu vurgulanmaktadır.
Kadir Has Üniversitesi her yıl "Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması" yapmaktadır. Bu araştırma sonuçlarına göre,
* ''Türkiye demokratik ülke midir'' sorusuna evet diyenlerin oranı 2011 yılında yüzde 50.7 iken, 2014 yılında yüzde 34.3'e gerilemiştir.
* "Türkiye'de düşünce özgürlüğü vardır" ifadesine "Evet" diyenlerin oranı da 2011 yılında yüzde 42.7 iken 2014 yılında yüzde 27.5'e gerilemiştir. (Aşağıdaki tablo)
Bir ülkede demokrasi yoksa düşünce özgürlüğü yoksa siyasetin birleştirici gücü de zayıf demektir. Hatta yazan-çizenler, düşünenler bu düşüncelerinden dolayı içerideyse, hiç kimse düşüncelerini serbestçe ifade edemez.
Öte yandan, demokrasi ve düşünce özgürlüğü laik ortamda yeşerir. Bizde tersine laikliğin tartışılması ve laikliğin dinsizlik çizgisine çekilmek istenmesi, demokrasinin de sürekli kan kaybetmesine neden olmaktadır.
Aslında laikliğin dine karşı bir duruş olarak algılanması değil, dini tahakküme ve istibdada ve inanç istismarına karşı bir duruş olarak algılanması gerekir. Laikliğin olmadığı bir Türkiye'de demokrasinin de olmayacağı çok açıktır.
Laiklik, hem dinin siyasi amaçla istismarını önler, hem de dinin devlet işlerinden ve yönetimden uzak tutularak daha saygın kalmasını sağlar.
Kaldı ki uygulamada halkı Müslüman olan ülkelerde laiklik olmadan demokrasinin olmayacağı denenmiş bir gerçektir.
Laiklik anlayışının değişmesi, demokrasi ve özgürlüklerin baskı altında tutulmasını ve siyasal kamplaşmayı da beraberinde getirmiştir.
Ne var ki, siyasal kamplaşma toplumdan götürüyor... Beraberinde ise bütün etik değerlerin çiğnenmesini getiriyor. Söz gelimi bugün basın, Cumhuriyet döneminde hiç görmediğimiz kadar baskı altındadır. Yine aynı şekilde daha önce yaşamadığımız, kendi mesleğinden olanlar arasında da karşılıklı tehditler yapıldığına şahit oluyoruz.
Önceki gün hayatını kaybeden değerli oyuncu Levent Kırca'nın vefatından iki gün önce verdiği insanlık mesajı çok anlamlıdır;
"İnsan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların Dünyayı istila etmesi mi gerekir?
Dik durun... Adil olun, sabırlı olun.
Daha iyi bir Dünyada görüşmek ümidiyle,
Atatürk'le kalın,
Cumhuriyet'le kalın,
Hoşça kalın..."