Orwell haklı beyler!..
Muhtemeldir ki şu satırların, kendisini ayakta alkışlayacağı iddia edilen kişinin kaleminden döküldüğünden haberi yoktu: “Dindarların ve ahlaksızların doğal olarak birbirlerini buldukları bir gerçektir..”
Olsa idi muhtemelen konuşmacıyı o kürsüden indirirdi.
Olabilir, bilmeyebilir. Bu onun problemi. Beni dumura uğratan şey o benzetme sonrası duygu sağanağına tutulan “muhafazakârların” durumu idi.
Sahi kuzum, Orwell’i “mübarek” ve belki de ölüm anında “Lailahe İllallah!” diyen bir müsteşrik mi zannetmiştiniz?
“Dininin ve kininin davacısı bir gençlik” hâyali kuran bir arkadaşın “kitapsız” bir ecnebi tarafından ayakta alkışlanması “ütopyasına” (distopya mı desek?) ayakta selam çakmak cehaletten olmasa da anlama probleminden neşet etse gerektir...
Alkış iddiası zannımca Orwell’in “öngörü” kabiliyetine dair olmalıdır.
***
Orwell “dispotik” toplumları tanımlıyor: Herhangi bir eylemin iyiliği ya da kötülüğünü o eylemin niteliği değil, kimin tarafından yapıldığı belirler. ’Biz’im tarafımızdan yapıldığı sürece ahlaki açıdan hoş görülmeyecek hiçbir eylem yoktur.
Türkiye’den bakınca çok tanıdık geliyor değil mi?
Başka bir ülkede yapıldığı zaman “o - ha!” diyececeğimiz olaylar bizim ülkemizde olunca, hele hele “yandaşımız” tarafından yapılınca “eee... şeyy...” diye başlayan yorumlar.
Bir zamanlar kimi darbe ve “darbemsi” leri savunmak için zihnini zorlayan sahte demokratların tutumları...
Ayın 17’sinde birinci yılını “idrak” edeceğimiz olaylar sonrası gelen “günah işleme özgürlüğü” yorumları, din adamlarının “ganimet hukuku” fetvaları...
“Beyt-ül mal” anlayışını iktidar/muhalefet pozisyonumuza göre durmadan güncellememiz...
Bize dair örnekleri çoğaltmak mümkün.
***
Orwell, 1984 ve Hayvan Çiftliği’ni kitap özetlerinden okuyanların zannettiği gibi Komünist düşmanı değildi; Troçkist’ti, doğal olarak Stalin’den nefret ediyordu.
1984’ün muhatabı sanıldığı gibi sadece Stalin Rusya’sı değildi, toplumdan “kayıtsız, şartsız boyun eğme” bekleyen otoriter-totaliter devlet modelleri idi.
Orwell, kitapta “büyük birader” anlayışının ideolojik değil, “zihinsel” bir problem olduğunu anlatır: “Büyük Birader devamlılığını ve gücünü ‘yönetenler değişse de, yönetim anlayışı değişmeyecektir’düsturundan alır”
Orwell’in “Otoriter” devletlere en açık eleştirisi “Hayvan Çiftliği” ndedir. Lise yıllarımda kitabı okuyunca, bir çırpıda 12 Eylül idaresi ile özdeşleştirmiştim hikayeyi.
Hayvan çiftliği esas olarak Stalinizm’e bir tepki olsa da, hikayenin merkezinde “demokrasi” oyunu oynayan ülkeler var.
Alatlı’nın göndermesi de birilerinin zannettiği gibi 1984’e değil, “Hayvanlar Çiftliği” ne idi. Domuzların “daha eşit” olduğu düzen ile BM düzenini benzeştirip buna karşı çıkan Erdoğan’ı alkışlatmıştı.
“Teorik” olarak itirazım yok. Fakat bir “eksik” okuma gözüküyor.
Evet, Orwell’in itirazı “eşitlik” olarak dayatılan eşitliksizlere dairdir. Lâkin, evvela “içerdeki” bozulmayı adresler.
Demokrasiden yola çıkıp kendi “sınıf” egemenliğini kurmaya çalışan, zeki domuzları resmeder hikayesinde.
Hayvan çiftliği, iktidara “bütün hayvanlar eşittir” sloganı ile gelen, koltukta oturdukça semiren, zamanla “eşitlik” düsturunu kendine göre yorumlayan hayvanların yönettiği “Hayvanizm” ideolojisinin hakim olduğu bir yerdir.
Hayvanizm ideolojisi tüm hayvanların eşit, iki ayaklıların “düşman” bellendiği bir ideolojidir ve “Hayvan Çiftliği” bu ideolojinin uygulandığı tek ve örnek çiftliktir.
Çiftlik, hayvanların en zekileri olan domuzlar tarafından yönetilir. Fakat domuzlar semirdikçe, koltuğa yerleştikçe sistem zamanla bazılarının “daha eşit” hale geldiği bir sisteme dönüşür. Sonuçta domuzlar iki ayaklarının üzerinde durmaya başlar ve “eşitlikçi” yönetim totaliterizme evrilir.
Hayvan çiftliği, Farabi’nin de resmettiği “İdeal devlet”i kurmak isteyen bir gurup hayvanın sonunda mutlak “otorite” kurarak iki ayaklılara rahmet okuttuğu bir hikayedir.
Hikayenin finali de bu dönüşümü anlatır: Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor, ama birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.
“Komünist” Orwell’ın “referansını” öpüp alnına koyan “Muhafazakâr” arkadaşlar alkışa ara verip meseleyi bir de böyle okumalılar...