Oruç Reis ve savaşmadan kazanma seferi
Adı bile başlı başına bir heyecan vesilesi olan Oruç Reis gemisini, savaş gemileri eşliğinde Akdeniz’de salınırken gören her Türk evladı gibi benim de içim bir hoş olmadı değil. Hani, bir “Ya Allah” nidası duysam -ramak kalmıştı- “Allahu Ekber” diye yalın kılıç atacak haldeydim kendimi ben de…
De…
Nereye?
***
Oruç Reis sismik araştırma gemisinin, hidrokarbon araması için daha önce ilan ettiği ancak Yunanistan’la yaşanan gerilim sonrası, Almanya’nın da araya girmesiyle faaliyetlerine ara verdiği bölgeye intikal etmesi ve Yunanistan’ın bir kere daha “alarm” durumuna geçmesi akabinde oluşan iklimi konuştuk eski Donanma Komutanı emekli Oramiral Nusret Güner’le.
Zira -bana göre- ironik bir durum vardı ortada.
Şu anda sahip olduğu her ne varsa, tümünü “askeri vesayetle çarpışa çarpışa” elde ettiği kanaatinde olan ve bununla da gurur duyan iktidar “Önümüze gelene bir tekme” der gibi, kafasının bozulduğu ülkeye savaş ilan etmeye hazır bir dili benimserken, gelişmeleri asker kafası/kimliğiyle değerlendirenler ise “önce diplomasi” diyorlar ısrarlı bir şekilde.
***
BLACKSEAFOR’un ilk Komutanı olan, Harekat Başkanlığı, Harp Filosu Komutanlığı, Kurmay Başkanlığı da yapan eski Donanma Komutanı Güner, “Bu hep böyleydi, siyasiler savaş argümanına her zaman askerden daha yakındı” dedi.
Toygun Atilla’nın kaleme aldığı “Sakıncalı Amiral” kitabında da anlattığı “Kardak anısı”nı örnek gösterdi.
Başbakanlık Konutu’nda yapılan son toplantıda, Çiller ve iktidar ortaklarının tutumu “Hemen adaya çıkalım” şeklindeyken, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya’nın önerisinin “Yunanistan bir adaya bayrak diktiyse, biz de diğer adaya bayrak dikelim” şeklinde olduğunu anlatan Güner, gerekiyorsa kanının son damlasına kadar savaşmaktan kaçınmayacak olan asker için “sıcak çatışma”nın hep son ihtimal olduğunun altını çizdi.
İki ülkenin “harbin eşiğine geldiği” noktada Kardak’a çıkıldığını ancak bunun bile göstere göstere çatışarak yapılmadığını belirten Güner, şunları söyledi:
- Senin ‘Benim toprağım’ dediğin yere, Yunanistan da ‘Benim toprağım’ diyor. Ona göre ‘Onun toprağına çıkıyorsun’; gördüğü an ateş edecek. Bu yüzden, aldatma yaparak çıkıldı; helikopterler bir tarafa giderken, SAT komandoları diğer taraftan çıktı ve adaya mevzilendi. Önemli olan çatışmak değil kararlılığını göstermektir; Yunanistan da Türkiye’nin kararlılığını gördü ve Yunan bayrağı indirildi.
***
Güner’e göre bu Doğu Akdeniz için de geçerli. Türkiye’nin amacı “savaşmak” değil “kazanmak” olmalı;
“Beş tane Yunan gemisini batırmak Türkiye’ye ne kazandıracak? Yunanistan vazgeçip ‘Tamam sizin olsun’ mu diyecek? Emekli bir korgeneral demeç vermiş, “Çatışma kaçınılmaz, çatışalım” diyor. Bu kadar kolay mı bu işler! Düne kadar Suriye, Suriye, Suriye diyorlardı sabah akşam; Suriye ne oldu? Şimdi bu… Biri bizimle oyun oynuyor gibi geliyor bana. İdlip’te harekat yapılıyor, büyük kahramanlık filan; o harekatların yirmi tanesini aynı anda yapıyordu TSK… Hükümeti böyle “gaza getirmeye” çalışanları görünce, “mavi vatan” derken hedefledikleri başka şeyler var diye düşünüyorum artık! Çok akıllı, bilgili, vatansever olabilirsiniz ama hırsınızın aklınızın önüne geçmemesi de önemli. Bir işi en iyi şekilde yapma hırsının yerini, daha yukarı makam/mevki elde etme hırsı alırsa, orada tehlike vardır…”
Bu nevi çıkışların her şeyden önce TSK’ya zarar verdiği iddiasında Güner;
“Millet de diyecek ki, ‘Bak emekli asker bile çatışalım diyor, görevdekiler çatışmıyor, korkak bunlar.’ Türk Ordusu, kumpaslarla zaten yeterince kan kaybetti. Sonra 15 Temmuz oldu; içinden bir sürü haini attı, rahatladı. TSK’nın önümüzdeki 5-10 yıl için önceliği eğitim olmalı… Tabi harbe hazırlık ağırlıklı eğitimler…Yoksa, şu anda görevde olan bütün arkadaşlarımın kanının son damlasına kadar savaşacağından şüphem yok…”
***
Savaşmayalım da ne yapalım peki?
- Türkiye, Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB)’ni ilan edecek, bunu BM’ye bildirecek ve Doğu Akdeniz’de hangi ülkeler kendi MEB’i ile Türkiye’ninkinin çakıştığını düşünüyorsa, anlaşmaya davet edecek. Dar denizlerde bunu ilan ettiğinde diğer ülkelerin MEB’i ile çakışmama ihtimalin yok zaten, Mısır MEB’i de seninle çakışacak, Yunanistan’ınki de. Bizim MEB’imiz ile çakışan, ancak anlaşmak üzere çağrıda bulunduğumuz devletler anlaşmak istemiyor mu? Bizim bölgemizde arama mı yapıyor; aynısını biz de yapacağız. Onun 1 mili içinde de biz arama yapacağız. Sonrasında, savaş raddesine gelmeden başka yollar da bulunabilir; bunları diplomatlar bulacak ama bizde diplomat kalmadı, sorun bu. Cumhurbaşkanı’nın son açıklaması da, benim üç gün önce yaptığım çağrıyla neredeyse aynı şekilde, “Doğu Akdeniz’deki ülkeler bir araya gelelim, anlaşalım” mealinde. Olması gereken de bu.
***
Ya Oruç Reis hamlesi?
- Yunanistan ile Mısır’ın MEB anlaşması yapması Türkiye’yi bağlamaz. Türkiye de bu bölge ile çakışacak şekilde Libya ile anlaşma yaptı. Mısır-Yunan anlaşmasındaki alanın büyük bir kısmının Türkiye’nin MEB’i içinde olduğu açık, bu kabul edilemez. Ama diplomatik hamleler yapmadan askeri hamleler yapmak da uygun hal tarzı değildir. Netice olarak oluşan şartlar altında Türkiye’nin NAVTEX ilan etmesi ve bölgede faaliyette bulunması yerindedir. Ancak bir hamlede bulunuyorsanız, gerisini de getirmenizin çok önemli olduğunu unutmamak gerekir. Bundan sonraki hamlelerinizin inandırıcılığı için önemlidir. Aksi devletler için onur kırıcı olabilir.