Ortalamaya uymayan Türkler!
“Orta Direk”, “Sade Vatandaş” olur ama ’Ortalama Türk’olmaz. Son zamanlarda sosyolojik olmasa da polemik ürünü olan “Ortalama Türk” kavramını Türkiye’nin Başbakanı üretti. Bu kavramın içeriği hem boş hem de sorunludur. Bir kimse kendisini ya Türk hisseder ya da etmez, yani Fransız’ın, İngiliz’in olmadığı gibi Türkün de ortalaması olmaz. Bu yönü itibarıyla orta direk ve sade vatandaş gibi ekonomik ve sınıfsal nitelikli kavramlarla Ortalama Türk kavramı karşılaştırılamaz.
Ancak Başbakanın “Ortalama Türk” kavramından “etliye sütlüye karışmayan”, ’büyükler en iyisini bilir’diyen, “mütedeyyin”, zaruri ihtiyaçlarını karşılamakta dahi zorlanan düşük gelir grubundaki insanları kast ettiği düşünülebilir. “Ortalama Türk” kavramı bu anlamda Türkiye’deki sistemin beslemediği aksine ötelediği ve örselediği insan topluluğudur.
Onların aksine Türkiye’de sistemin beslediği gruplar da vardır. Onların Türk’le ve Türklükle çok da fazla bir alış verişleri yoktur. Onları, Necip Fazıl’ın “dokuz kişiye bir pul; bir kişiye dokuz pul” olarak tarif ettiği sistem besler. Siyasi ve ekonomik sistemin bunu nasıl başardığını da rakamlar gösterir.
Ortalamaya uymayan Türkler: Dolar milyarderleri!
Ortalamaya uymayan Türkler, Forbes dergisinde her yıl yayımlanan milyarderler listesinde yer alan Türklerdir. Bu Türklerdeki gelişmeleri malum dergi şöyle açıklıyor: Amerikalı Forbes dergisinin açıkladığı ’dolar milyarderleri’ listesinde 2008 yılında 35 Türk yer almış. Forbes 2008 listesindeki Türk milyarderlerinin sayısı geçen yıla göre 13 artarak 35’e ulaşırken, Türk zenginlerin toplam serveti ise 60 milyar doları bulmuş. Forbes’un 2007 listesine göre Türk milyarderlerin serveti 3.5 katına çıkarak 37.5 milyar dolara yükselmiş. Böylece Türk milyarderlerin dünya zenginleri içindeki payı yüzde 0.6’dan yüzde 1.1’e çıktı. Milyarder sayısı olarak da 2006 listesinde dünya zenginlerinin yüzde 1’i Türklerden oluşurken 2007’de bu oran yüzde 2.7 oldu. Türkiye zenginiyle dünyanın en büyük 2’nci ekonomisi olan Japonya’yı geride bıraktı. Üç yılda dünya milyarderlerinin serveti yüzde 84 artarken Türk milyarderlerin serveti 3.5 katına çıktı. Bu durum Türkiye’deki gelir dağılımındaki -varsa- adaletinin (!) kanıtıdır.
Ortalama olmayan Türk: Milyon maaşlı bürokratlar!
Ticari alanlardaki bu zalim eşitsizliğe girişimcilik, üretim, yatırım ve pazarlama gibi kavramlarla belki bir gerekçe bulmak mümkündür. Ancak bürokraside, ücretler arasındaki uçurumu açıklayacak hiçbir gerekçe kamu vicdanını rahatlatmaya yetmez. İşte rakamlar: Türkiye’de özel yasalarla kurulmuş, idari ve mali özerkliği bulunan “üst kurullar” ile özerk yapıdaki kamu kurumlarının başkan, genel müdür gibi yöneticilerinin, maaş-ücret ve yan ödemeleriyle ellerine geçen aylık ortalama gelirleri dudak uçuklattıracak düzeydedir.
Veriler, birçok üst kurul ve özerk kamu kurumu başkan ve yöneticilerinin, devletin en tepe yöneticisi konumundaki Cumhurbaşkanı’ndan daha çok maaş aldığını ortaya çıkarmıştır. Açıklanan tabloya göre, aylık ortalama gelir düzeyinde Merkez Bankası Başkanı 31 bin 831 YTL ile ilk sırada yer almaktadır. Türk Patent Enstitüsü Başkanı aylık 21 bin 534 YTL ile ikinci, Ziraat Bankası Genel Müdürü aylık 20 bin 852 YTL ile üçüncü sırada yer alıyor. Daha sonraki sıraları aylık 11 bin 714 YTL ile Halkbank Genel Müdürü, aylık 10 bin 266 YTL ile TSE Başkanı alıyor.
Ortalama Türk: Ortalama gelirin altında yaşayan insandır!
Yukarıdaki rakamları ramazan çadırlarında karın doyuran on binlerce insanın var olduğu bir ülkenin mutlu azınlıkları almaktadır. Elbette ülkedeki gelir adaletini gösteren bundan daha vahim bir tablo olamaz. Çok açıktır ki, Başbakan’ın sözünü ettiği “Ortalama Türk” bunlar değildir. Ortalama dedikleri, yaşam kalitesi bakımından insanlık ortalamasının altında yaşayan insanlardır.
Bu zalim tablonun müsebbibi garip-gureba edebiyatı yapan AKP iktidarının kendisidir. İktidar kendi ayıbını halkın gözünün içine soka soka, başına kaka kaka kömür, gıda paketi ve çek dağıtarak kapatmaya çalışmaktadır. Onun için bu ülkede yalnızca iktidarın değişmesi yetmez. Bu ülkenin düzeni de değişmelidir. Nerede, otuz yıl önce “savaşımız vurguncu düzenedir düzene” diyenler?