Orta vadeli program, AKP’nin seçim programı
Devlet Planlama Teşkilatı’nın hazırladığı orta vadeli program (2011-2013) yayınlandı. Bu programa 2011 AKP’nin seçim programı da diyebiliriz. Zira temel ekonomik büyüklükler, hep seçim gözetilerek, AKP’nin popülist politikalarına uygun olarak hazırlanmıştır.
Toplam tüketim kamu ve özel tüketim harcamalarından oluşur. 2010 yılında kamu tüketimi sabit fiyatlarla yüzde 7.6 oranında bir artış gösteriyor. 2011’de yüzde 5.6 ve sonraki yıllarda keskin bir düşüş yaşıyor. Örneğin 2012’de yüzde 2.1düşüyor. Yani seçim yıllarında kamu tüketimi artıyor.
Kamu tüketimi doğrudan doğruya hükümetin kararları ile ortaya çıkar.
Bu artış, 2010 ve 2011 yılında AKP’nin seçim ekonomisi uygulayacağını ve genel seçimler nedeniyle yine susuz köylere çamaşır makinası dağıtmak gibi kamu kaynaklarını çar-çur edeceğini göstermektedir.
Bütçeden gelir dağılımı...
Bütçeden gelir dağılımını düzeltici ve yoksullara destek yardımı yapılması olağandır. Ancak bu yardımların objektif devlet yardımı şeklinde olması ve yıllara eşit şekilde dağıtılmış olması gerekiyor.
Oysaki AKP hükümeti bu yardımları sanki AKP’nin dağıttığı yardımlar şeklinde organize ediyor.
Hükümetin Devlet Bütçesini AKP bütçesi olarak kullanması kamu kaynaklarında yolsuzluk anlamına geliyor.
Aslında merkezi yönetim bütçe dengesine bakılırsa, bütçe açıklarının da aynı popülizm kokusunu taşıdığı anlaşılmaktadır. Merkezi yönetin bütçe açığının 2010 yılında 44.2 milyar lira, 2011 yılında ise 33.5 milyar lira olacağı öngörülmektedir. Daha sonra bu açık azalmakta ve 2013 yılında 2010 yılının yarısına düşmektedir. Bütçe açığının seçim yıllarında yüksek olması, doğal olarak aynı yıllarda kamu borçlanma gereğinin de daha yüksek olması sonucunu doğurmaktadır.
Cari açığın, Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı da, yine hükümetin sıcak paraya dayalı, düşük kura dayalı bir “afyonlu refah” politikasını tercih ettiğini göstermektedir. Zira Cari işlemler açığının, GSYH’ya oranı yine 2010 ve 2011 seçim yıllarında daha yüksektir.
Başbakanın bir yandan sıcak parayı teşvik etmesi, öte yandan TL’nin değerli kalacağını açıklaması, kurların daha da düşmesine ve cari dış açığın artmasına neden olmuştur.
Halk kandırılmakta
Cari açık, ithalat fiyatlarının suni olarak düşmesine ve enflasyonla mücadeleyi kolaylaştırmakta ve ithalata dayalı büyümeye yol açmaktadır. Buna karşılık toplumun geleceğini ipotek altına almıştır. Hükümet cari açığın gelecekteki zararları bugün fark edilmediği için, halkı kandırmaktadır.
* Bu yolla sağlanan afyonlu refahın maliyeti, tüm topluma yayılmaktadır. Cari açığın finansmanı için, kamu yatırımları ve bankalar yabancılara satılmakta, yani toplumun varlığı azalmaktadır. Bu yatırımların kârı artık hep dışarıya kaynak olarak çıkacaktır. Ayrıca ülkenin, özel sektör ve devlet dış borcu artmaktadır. Dış borç ve faiz ödeme sırasında dışarıya kaynak çıkışı olmaktadır. Gelecek yıllarda net kaynak çıkışı, fakirleşme demektir.
* İthalata dayalı büyüme, işsizliği artırmış ve işsizliğin çözümsüz kalmasına neden olmuştur.
Dünyada kur savaşlarının olduğu bir süreçte, değerli TL politikası Türkiye’nin cari açık yoluyla sömürülmesi anlamına geliyor. Kur politikasını, ulusal çıkarlarımızı koruyacak şekilde değiştirmemiz gerekir.