Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Orta Doğu’nun kolpaçinosu

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu birkaç ay evvel CNN Türk’te yaptığı bir konuşmada, “Suriye’de Türkiye’nin dediği oluyor, yakında tüm dünyada Türkiye’nin dediği olacak” demişti.
Ardından Suriye, Türk askerî jetini düşürdü.
Reyhanlı’daki bombalama eyleminde 51 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Davutoğlu “Suriye ile savaş dahil her türlü senaryoya hazırız” diyor.
İki taraflı bir okuma mı yapmamız gerekiyor acaba?
Yani, “Sabırlı olun, bu gördüklerinizin aslı astarı yok, Türkiye için hiçbir tehlike yok, her şey kontrolümüz altında” mı diyor Davutoğlu, yoksa, Suriye’nin kuzeyinde oluşan ve Kamışlı’yı başkent ilan eden Kürt özerk bölgesi, Suriye’de akan oluk oluk kan, Kürt liderlerin, içine Türkiye’nin neredeyse üçte birini de alan Büyük Kürdistan beyânatları, BDP’lilerin Türkiye’de bir iç savaşı ‘istemedikleri’ ama Türkiye, Kuzey Suriye’ye müdahale ederse ‘istemedikleri’ şeylerin muhtemel olduğunu ifade eden aba altından demeçleri, PKK’lıların ellerinde silahları piknik yapa yapa Kandil’e yürüyüşleri, medya üzerinde oluşturulan sansür de mi Davutoğlu’nun kontrolü altında?
Hangi veçhesinden okuyacağız ve anlayacağız Davutoğlu’nun, “Suriye’de Türkiye’nin dediği oluyor, yakında tüm dünyada Türkiye’nin dediği olacak” sözlerini?
Meselâ, Reyhanlı’da olanlar da mı Davutoğlu’nun kontrolü altında?
Hangi veçhesinden anlarsanız anlayınız, Davutoğlu’nun söylediklerinin dış politikada güven veren bir karşılığı yok?
Elinde yanan ateş, Orta Doğu’daki benzinliğin etrafında oyun oynuyor Davutoğlu.
Oynadığı oyunun adı ‘Stratejik Derinlik’.
Yazdığı kitaba Orta Doğu’yu sığdırmaya çalışıyor, “Ben böyle yazdım, böyle olması gerekiyor” diyor.
Oldukça parlak bir akademik kariyere sahip olan Davutoğlu’nun ‘Murphy Kanunları’nı bilmiyor olması imkânsız.
Murphy Kanunları’ndan birisi şöyle der:
“Siperlerinizi derin kazınız, fakat, yeterinden fazla derin kazarsanız da içinde kalırsınız”.
Korkarım ki, Davutoğlu’nun ve AKP hükümetinin Suriye politikaları kazdıkları derin siperlerin içinde kalmakla neticelenecek.
Çünkü, daha da önemli bir hâriciye siyâseti prensibini görmezden geliyorlar:
“Tezleriniz gücünüzle doğru orantılı olmalıdır”.
Davutoğlu’nun ‘Stratejik Derinlik’ isimli kitabına uydurmaya çalıştığı Türkiye’nin tezleriyle dış politikadaki gücü arasındaki makas fazlaca açık. Türkiye’nin Orta Doğu’da Davutoğlu tarafından kazılan derin siperlerin içinde kalma ihtimali işte tam da bu sebeple kuvvetli.
Orta Doğu’daki ‘sözde patronaj’ ile Akdeniz’in derinliklerine gömülen Türk askerî uçağı arasında, Orta Doğu’daki ‘sözde patronaj’ ile Reyhanlı’da patlayan bomba arasında, Orta Doğu’daki ‘sözde patronaj’ ile Davutoğlu’nun hesaba katmadığı Rusya ve Çin faktörü ile ne kadar doğru orantı varsa, ‘Stratejik Derinlik’ ile Orta Doğu arasında da o kadar doğru orantı var.
Askerî uçağınız düşürülecek ve siz bu krizi yalnızca ve yalnızca ‘mugâlata’ ile savacaksınız, bütün iddialarınız havada kalacak ve bu durumda hâlâ Orta Doğu’da bir ‘patronaj’dan söz edeceksiniz.
Kamışlı’ya yürüyen PKK’lılarla alâkalı Suriye’ye ‘rahatsızlığınızı’ bildirmekle iktifâ edeceksiniz ve “her şey kontrolümüz altında” diyeceksiniz.
Bir yandan Halep’teki Türk varlığından haberiniz olmayacak veya görmezden geleceksiniz, diğer yandan Kerkük’e gideceksiniz ve siz Kerkük’e gittiğinizde Irak parlamentosundan bir milletvekili “Davutoğlu bize bilgi vermeden Kerkük’e gitmiştir, tutuklanabilir” diyecek, elçiniz çağırılıp hesap sorulacak ve siz hâlâ Orta Doğu’da dizayner olarak afili, fiyakalı gezeceksiniz.
Reyhanlı’da bomba patlayacak, 51 vatandaşınız parçalanarak ölecek ve siz Hâriciye’nin klasik söylemini can simidi gibi hemen hatırlayarak “teennî” tavsiye edeceksiniz.
Bütün bunlara Orta Doğu’nun bütün kargaları bile güler ve size ‘patron’ değil, ancak ‘Orta Doğu’nun kolpaçinosu’ derler.

Yazarın Diğer Yazıları