"Örgüt"te neler oluyor?..
"Masaya yumruğunu vurdu" diyebilirsiniz... "Parti içinde aykırı seslere kapıyı gösterdi..." O da olabilir... Ama ben, dün, CHP'nin tüzük kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı oldukça sert konuşmayı farklı bir gözle değerlendiririm. Tam bir öfke patlamasıydı... Aynı zamanda uzun süredir derinden giden bir sıkıntı ve parti içinde çeşitli mahfillerde konuşulan "yeni senaryoların" yarattığı gerginliğin aniden patlayan yanardağı gibiydi. R. Erdoğan bile bu kadar sert eleştirmemişti CHP'yi!..
Tüm enerjisini parti içi çekişmelere, kavgalara, hizipleşmelere harcayan kongreler partisi CHP'nin neden gerçek manada ana muhalefet, etkin muhalefet olamadığının fotoğrafını bir kez daha gördük. Kemal Kılıçdaroğlu, kendi söylemi ile çok kullanışlı malzeme verdi R.Erdoğan'ın eline. "Çift kişilikli delege" tanımlaması, sık sık yaptığı "örgüt" ve "militanlık" vurgulamaları... "Al bizi rahat rahat HDP ile aynı kefeye koy" der gibiydi. O baştan beri takdirle takip ettiğimiz CHP'nin toplumun her kesimine açılma stratejisine ters düştü. Anlaşılıyor ki, CHP bundan sonra daha da içine kapanacak. "Örgüt" ve "militanlık" kavramları bizim toplumumuzun ağırlıklı çoğunluğunu irrite eder. Hele hele bugünlerde!.. Tamam!.. Geçirdiği rahatsızlık yüzünden "aile içinde Kemal Bey'e çok baskı var. Her an Genel Başkanlıktan çekilebilir" diyenlere bir "aha buradayım sonuna kadar görevime devam edeceğim" cevabı verilmiş olabilir. Ancak söylem kötüydü. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının gizli kodlarına baktığımda Erdoğan'ın kamplaştırma tuzağına düştüğünü söyleyebilirim. Çok şaşırdığımı da...
Aslında CHP'de bir süredir cereyan eden gelişmeler bugünün ve de yarının göstergeleriydi;
Olağan kurultay sürecinde yaşanan tartışmalar özellikle 3 büyükşehir kongresinde yaşananlarla başladı. İzmir, Ankara ve İstanbul'un ardından Muharrem İnce cephesiyle, genel merkez yapısı arasındaki tartışmalar bir yana parti içinde klikleşen ekipler dikkat çekti. 2 gün süren kurultay süreci bir hayli sıkıntılı geçti. Mükerrer imza, delegelere baskı tartışmaları kurultaya damga vurdu. İnce'nin iddialarıyla huzursuzluk daha da arttı. Kılıçdaroğlu'nun kongreyi kazanmasının ardından, kongrede gözler MYK'ya çevrildi. MYK'da yaşanan sert tüzük taslağı tartışmasının ardından CHP kulislerinde "beklenen sonuç" yorumları yapıldı. Ardından Kılıçdaroğlu'nun MYK tercihleri de tartışma yarattı. CHP kulislerinde Kılıçdaroğlu'nun genel başkan yardımcılıkları ve alanları ile ilgili tercihlerine "huzursuz güzellik" ve "huzursuz verimlilik" adları verildi. Tüzük kurultayı tartışmaları MYK'daki tartışmayı geri plana itti. Ayrıca MYK'daki isimlerin belirlenmesinde yerel yönetimlerde (bazı belediye başkanlarına) yer alan bazı isimlerin etkisini kırmak olduğu yorumları bile yapıldı.
CHP'de son huzursuzluk ise tüzük tartışmaları konusu oldu. Olağan kurultay ve MYK seçiminin ardından oluşan tüzük tartışmaları partide herkesi bunalttı. Bir çok milletvekili bu tartışmaların artık bitmesi gerektiği, sahaya inilmekte geç kalındığı yönünde yorumlar yaptı. Milletvekilleri arasında "48'li misin" esprileri yapıldı. Cumhurbaşkanı adayının üyelerle belirlenmesi sistemi... Ön seçim konusu... CHP gündemden düştü. Sorgulanan muhalefetinin etkinsizliği bile aranır hale geldi!..
Referandumda kabul edilen anayasa değişikliğinin ardından parlamenter demokratik sisteminin jübilesi olacak, dikta rejiminin gayrimeşruluklarına hukuki kılıf geçirecek yeni seçim yasa teklifi gündeme geldi. Bir de baktık ki, CHP yine hoş ama boş işlerle uğraşıyor. "Seçim güvenliği önerileri"ni gündeme getirdiler!.. Partileri ziyaret ettiler. Hani derler ya ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!.. 30 Mart mahalli seçimlerinde sandıklara sahip çıkamayan, Ankara'yı göz göre göre kazandığı halde AKP'ye kaptıran, 16 Nisan referandumunda teşkilatlardan gelen "sandıklarda hile yapılıyor" mesajları karşısında etkisiz kalan, taktik hatalar yapan CHP, 11 maddelik öneri sunmuş. Meclis Anayasa Komisyonu'nda teklifin görüşme tutanaklarına bakıyorum, CHP'den tek etkin muhalefet tepkisi yok. Laf olsun torba dolsun diye muhalefet edilip, konuşmalar yapılmış. Her maddesi gayrimeşruluğun hukukileştirilmesi olan, demokrasiye ve özgür seçimlere, halkın gerçek iradesine veda anlamına gelen yasa teklifi Meclis'ten geçtikten sonra ne olacak?.. Sandık sadece bir formalite olacak. Seçim günü malum sonuçlar saat 12.00'de ilan edilmeye başlanacak!.. Her seçimde daha açılmadan, sandıkları terk eden "ne olacak bu memleketin hali" masaları kuran CHP de sandık güvenliği sağlayacak!.. Öyle mi?..
Ha!.. CHP de bu seçim yasası ile kendi payına düşeni kabul ediyorsa ve 2 partili rejim bana yeter de artar diyorsa... Milletvekilleri sadece ve sadece büyükşehir belediye başkanlığı adaylıklarını kapmaktan başka bir şeyle uğraşmıyorsa... Daha fazla diyecek bir şeyimiz kalmaz!.. Eğer iyi niyetli bu eleştirilerimiz geçersiz ise CHP'den bu diktatörlük yasasının Meclis Genel Kurulu'ndan geçmemesi için cansiperane bir mücadele beklememiz de en doğal vatandaşlık hakkımız. Bu teklif yasalaşırsa iş işten çoktan geçer. Kılıçdaroğlu'nun "haramilerin saltanatına son vereceğiz" söylemleri de hikaye olur!.. Abdullah Gül'ün ayak oyunlarıyla da yeni tehlikeli mecralara doğru yelken açarız... Ha R. Erdoğan, ha Abdullah Gül!.. Sizce ne farkı olur?..