Orgeneral Büyükanıt'ın konuşmasının öbür yüzü!
Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasının içeriğinden daha çok, konuşma ihtiyacı duymasının nedenleri üzerinde durulması gerekir. Genelkurmay Başkanı’nın bazı konuları sürekli kamuoyu ve medyayla paylaşmak ihtiyacı duymasının nedenlerini, herkesten önce sorumluların kendi kendisine sorması gerekir. Askerin bu anlamda mesaj verme ihtiyacı duyma nedenlerini çok iyi anlamak gerekir. Kuşkusuz burada rutin yapılan ve yapılması zorunlu konuşmalardan söz etmiyoruz! Rutin konuşmaların dahi bazı ciddi mesajların iletilmesi için fırsat olarak görülmesinden söz ediyoruz.
Daha açıkçası Genelkurmay Başkanı’nın bazı konularda ne konuştuğu değil yalnızca konuşma ihtiyacı duymuş olması bile yeterli ve ciddi bir mesajdır. Bu mesaj ilgili ve yetkililer tarafından yeterince algılanılmamaktadır. Algılansa bile gereği yapılmamaktadır. Bu nedenle konular başından bu yana orta yerde durmakta ve konulara ilişkin hususlar da konuşulmaya devam etmektedir.
Genelkurmay Başkanı’nın bilinen bazı konularda konuşma ihtiyacı duymasının başlıca nedenleri olarak şunları sayabiliriz:
1. TSK’nın Irak, Barzani, DTP ile ilgili görüşleriyle iktidarın görüşleri arasındaki büyük farklılıklar,
2. Türkiye’nin tehdit ve fırsatları konusunda TSK ile iktidar arasındaki görüş ayrılıklarının bulunması,
3. Sorunların çözümlenmesinin değil yalnızca konuşulmasının sorunları içinden çıkılmaz kılması,
4. Devletin standart karar alma mekanizmalarının işlevlerini yitirdiği konusunda askerin ciddi kaygılar yaşıyor olması,
5. Hükümetin terör konusundaki tutumunun kamuoyunda meydana getirdiği hayal kırıklıkları,
6. TSK’yı yıpratmaya yönelik iç ve dış saldırılar karşısında iktidarın sessiz kalması,
7. İktidarın cumhuriyet ve demokrasiyi karşı karşıya getirmeye yönelik tartışmalara yeşil ışık yakması ya da bizzat katılması,
8. İktidar yetkililerinin “Türk kimliği”, “Atatürk Milliyetçiliği”, “laiklik”, “Ne Mutlu Türküm Diyene” ve “Türban” konusunda ulu orta yaptıkları açıklamalar,
9. Her yolu deneyen bazı çevrelerin üniter devlet yapısını, milli devlet ve laik sistemi dönüştürmeye yönelik giderek artan gayretleri,
10. Halkın önemli bir kesiminde ülkenin geleceğiyle ilgili olarak ortaya çıkan korkular,
Yukarıda saydıklarımız Genelkurmay Başkanı’nı konuşmasına ya da konuşmasının içeriğini belirlemesine neden olan faktörlerden yalnızca bir kaçıdır. Hatırlayalım! Yaklaşık iki yıldır asker “terörle mücadele” konusunda bazı yasal düzenlemelere ihtiyaç duyduğunu söylemektedir. İktidar bu konuyu, kitlesel terör eylemleri meydana geldiğinde gündeme almakta sonra da uyutmaya terk etmektedir. Asker Kandil’de üstlenmiş teröristler konusunda “müdahale gereklidir” demiş bunun için siyasi iradenin karar vermesini talep etmiştir ve etmeye de devam etmektedir. Hükümet bu talebi “içerideki, dışarıdaki terörist” sayısından söz ederek geçiştirmiştir ve geçiştirmeye de devam etmektedir.
Demokrasilerde, demokrasiyi yok etmeye yönelik demokratik bir haktan bahsedilebilir mi? Bunun için her demokrasinin kendisini koruma hakkı yok mudur? Aynı şey devlet için söz konusu değil midir? Teröristlere, katliam yapanlara “kardeşlerimiz”, “terörist diyemeyiz” ya da “kendi kendimizi suçlayamayız!” diyenlere hükümet, hoşgörülü görünmek peşindedir. Bunları “yasalarla gelmişlerdir” diyerek sessizce geçiştirmek mümkün müdür? Diğer yandan Hükümet, başlattığı anayasa çalışmalarıyla, tartışmaya açtığı milli devlet, laiklik ve Atatürk tartışmalarıyla toplumda ciddi kaygıların oluşmasına neden olmuştur. Gerçek ya da değil “Mahalle Baskısı!”, “Türkiye Malezya Olur mu?” tartışmaları bu kaygı ve korkuların ürünüdür.
İşte Genelkurmay Başkanı “Türkiye Cumhuriyetini hiçbir güç bölemez”, “Hiçbir güç Cumhuriyeti başka bir şeye dönüştüremez” , “Ülkemizin ve rejimimizin temel direkleri üniter, ulusal ve laik devlet yapısı var olmaya devam edecektir” diyor. Kısacası, korkmayın “sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” diyor. Keşke bunları siyasi iktidarın yetkilileri konuşsa, gereğini yapsa ve yeterli güvence verebilse de, asker de diğer işlerine bakabilse!