ORGANİZE İŞLER BUNLAR..
Yazı tarihlerim nedeniyle yazmakta geç kaldım şu Davos krizini.
Aslında “Yemişim Davos’unuzu” deyip geçmek var. Ama, halk bu şovları beğendiği için, “seçmene yedirilmesin” diye de yazmak gerek.
Başlıktaki söz, bir film adıydı.
Şimdi bu, seçim öncesi siyasette sergileniyor.
YANDI KEBAP!..
Davos’a gitmişsin. Ne için? “Dünya Ekonomi Toplantısı” için. (Yesinler bu toplantıya “Forum” diyen dillerinizi.)
Ne işin var, İsrail Cumhurbaşkanı ile siyasi açıkoturumda? Hani Davos, ekonomi devlerinin geldiği ve ülkemizin ekonomik olarak uçurulacağı büyük bir “fırsatlar ortamı” idi?
Ne oldu?..
Aslında Davos, daha önceden işini bağlamış tuzu kuruların “kebap yapmaya” gittikleri, iki-üç gün şömine başında ayaklarını uzatıp pahalı içki içtikleri bir ortam. Bunu herkes biliyor da telaffuz etmiyor.
Biz Ceviz Kabuğu’na davet ettiğimiz zaman, “sorularınızı fakslayın” diyen Başbakanlık Basın Merkezi, Davos’ta ne sorulacağını ve konuşulacağını önceden araştırmamış olabilir mi?
Geçiniz!..
BU MUDUR?..
Olayın iki yönü var. Ama bilerek birbirine karıştırılıyor ki, yerel seçim öncesi siyasi kazanca dönüşsün.
1- Başbakan Erdoğan’ın toplantıyı terk etmesi,
2- İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e “katil” demesi.
Birinci şıkkın tartışması ayrı. Toplantı nasıl yönetilir, konuğa göre nasıl soru sorulur, konuk nasıl yanıt verir, vücut dili nasıl kullanılır, bulunulan ortam, izleyiciler, toplantının boyutu ve etkisi ayrı bir konudur. Yazmak buraya sığmaz. Başbakan’ın toplantıyı terk etmesi halkın beğendiği nokta olmuştur.
İkinci şık ise, acaba ne kadar şıktır?
Eğer gerçekten çok şık ise, Erdoğan niçin kapıdan çıkar çıkmaz gazetecilere, panikle “Benim tavrım İsrail’e, İsrail Cumhurbaşkanı’na, İsrail halkına değildir, moderatöredir” demek zorunda kalmıştır?
Yani oradaki ifadelerle “insanları öldürmeyi çok iyi bilen”, “plajdaki çocukları öldüren” moderatör müdür?
Bu mudur, Atatürk’ün Çanakkale’deki kahramanlığının Davos’taki kopyası?
Bu mudur, Atatürk’ün “Ben size ölmeyi emrediyorum” sözü? (Bu sözler, sayın Erdoğan’ın Atatürk’ü bile nasıl yanlış anladığını gösteriyor.)
Bu mudur, “dikleşmeden dik durmak?”
Halkımız, sabahın köründe bunu alkışlıyorsa herhalde odur!..
ÜZERİNE SU DÖKÜLEN FOTOĞRAF
Siyaset çoğu zaman bir satranç gibidir. Bir hamle yaparsınız. Ummadığınız bir sonuç çıkar. Çok iyi “fotoğraf hafızanızın” olması gerekir. Bu bile tek başına yetmez.
Şimdi siz, bravoları alırken, öte yandan Yahudi düşmanlığını -istemeden de olsa- körüklemiş olursunuz. Çünkü bu yıllardır çok duyarlı bir konudur.
Sonra, Allah korusun, fanatik katiller türer.
Davos’ta “kendiliğinden oluşan” (!!) bu gelişmeden sonra, nasıl bu kadar hızlı organize olundu? Gece yarısı Başbakan’ı kitleler halinde AKP’lilerin karşılaması, metro seferlerinin açık tutulması, bedava seferler yapılması, televizyon bağlantıları, vs.
Bunları ulusalcılardan biri yapsaydı, anında götürürlerdi. Hem de öyle moderatörün (şuna “oturum yöneticisi” diyelim be kardeşim!) Başbakan’ın omzuna dokunması gibi değil, kafasına bastırarak.
Uluslararası ilişkiler öyle “Ben Hamascıyım” ya da “Ben İsrailciyim” demekle olmaz. Genelkurmay’ın dediği gibi, “millî menfaatler esas alınarak” tutum alınır. Bir ülkenin başbakanı kendisini bu kadar tarafgir yapamaz!.. (Kimse insan öldürülmesini, çocukların plajlarda katledilmesini istemez. Bunu slogan yapanlar, Türkiye’deki bebek katilleri çetesine ve siyasi uzantılarına nasıl davranıyor biliyoruz. İşgal ve Direniş kitabımda midem bulanarak yazmıştım. 1919 işgal yıllarında bebek ve kadınlarımıza tecavüzde bulunanlara bugün benzer ödünlerin verilmeye çalışıldığını da herkes biliyor..)
KIÇ ÜSTÜ OTURTMAK!..
Bu işler çok risklidir.
İşinize geldiği için bir gün “Öfke hitabet sanatıdır” deyip öfkelenmek; başka bir gün ise “diklenmeyeceğiz” diyerek uysal koyun(!) olmakla olmaz. “Öfke kontrolünü” başaramayan liderlerin dünyanın başına ne sorunlar açtığına tarih tanıktır.
Öfke sanatının(!) benzer bir ifadesi “Kıç üstü oturtmak” sözüdür. Bu, eski Başbakan (ve Cumhurbaşkanı) Turgut Özal’a aitti.
Sonra neler yaşandığını hepimiz gördük.
Bugün yaşananlara bakalım. Ermenistan’ın Türkiye’nin toprağında yüzyıldır gözü var. Ama oraya AKP zihniyeti “futbol maçına” giderken; Davos’a ne hikmetse “boks maçı” yapmaya gidiyor!..
Uluslararası ilişkilerde yumruğun nereden geldiğini çoğu zaman göremiyorsunuz.
İşte o yüzden yılların kurt politikacısı Demirel uyarıyor, faturası çıkarılır diye.
Not: Kusura bakmayın, yazı biraz light(!!) olmuş olabilir. Malum, hastalığımın etkisi tam olarak geçmedi.