Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Ordumuza saygılı olalım

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sosyal Devlettir. 16 yıl süren savaşların maddi ve manevi çilesini omuzlayan halkın devleti başka türlü olabilir miydi? Kazım Karabekir Paşa, Erzincan'da şehit çocukları için ilk, orta ve lise kademesinde klasik okullar açmış, bu okulları istemeyen öğrenciler için meslek ve sanat okulları kurmuştu. Sakarya Savaşı'nın en çetin günlerinde Mustafa Kemal Paşa Ankara'da I. Maarif Şurası'nı topluyordu. Cumhuriyet devleti kuran ve bu uğurda her şeyini feda eden vatandaşın geride bıraktıklarıyla meşgul olmayı varlık sebebi bilmiş; aileyi, kimsesiz yavruları devletin şefkatli himayesine almıştır. Devletin parasız yatılı sınavlarıyla meslek okullarına öğrenci aldığını görüyoruz. Sağlık memuru, veteriner teknisyeni, ziraat memuru, maliyeci hep o okullardan yetişiyor. Öğretmen Okulları maddi imkanı olmayan ailelerin çocukları için bir büyük ümit kapısı olmuştur.

Eğitim devletin elindeyken eğitimin felsefesi devleti kuran irade ile asla çatışmıyordu, buna çok dikkat ediliyordu. Çok partili sisteme geçtikten sonra bazı siyasi partilerin demokratik sistemin getirmiş olduğu geniş hürriyetleri kendi siyasi ve ideolojik menfaatleri için kullanabildikleri görüldü. Devlet buna karşı da sert tedbirler almakta gecikmedi. 1980 darbesinden sonra Türkiye'nin yurt dışındaki bazı kamu personeli İslamcı olduklarını iddia eden bazı derneklerden veya cemaatlerden maaş aldı. Evren Paşa bütün bunların bilgisine sahip, izin veren adam olarak devlet kadrolarının yozlaşmasına müsaade etti.

***

15 Temmuz darbe teşebbüsünün bastırılmasından sonra olağanüstü hal uygulaması sayesinde hükümet bütün kamu kurum ve kuruluşlarında binlerce insanı işten attı. Büyük bir kısmının da yargıya sevk edildiğini gördük. Bu tırpanın en ağırı TSK'ya vuruldu. Hiç şüphesiz deliller toplanıp olaylar yargıya intikal ettiğinde adaletin kararına saygı duyulur. Ancak burada öfkeyle, kızgınlıkla bir büyük hakikatin layık olduğu şekilde değerlendirilmediğini görüyoruz. Nedir bu büyük hakikat? Silahlı Kuvvetler içerisinden beyinleri yıkanarak darbeye yönlendirilmiş olan sınırlı bir hareket, ordunun bütünü tarafından tepelenmiştir. Allah korusun ordunun bütünü darbeyi destekleseydi belediyelerin çöp kamyonları bu işi önlemeye yeter miydi? Ordu kendi içinden çıkanları ezmesine rağmen akıl almaz bir biçimde bir hakaret sağanağına maruz kalmıştır. Devamlı bir biçimde tank ve vatandaş örneği vermek yerine bu tanklara destek vermeyen binlerce tanka ve onlara komuta eden subay kadrosuna teşekkür etmek lazımdır. Orduyu yıpratıcı söz, demeç, yazı son bulmalıdır. Rejimi koruduğu, millî birliğe sahip çıktığı için silahlı kuvvetlere her vesileyle saygı ve sevgi ifade edilmelidir. ABD'nin desteğindeki Yunanistan adım adım bizi Ege Denizi'ne hapsediyor. Yunanistan'ın deniz sınırlarını 12 mile çıkardığı ve bunun Türkiye tarafından kabul edildiği yolundaki iddialar doğruysa hıyanet derecesindeki bu gafleti kimler hangi cesaretle kabullenmiştir? Yunanistan sahillerimizdeki adaları işgal ederken susmanın manası nedir?

***

Beyler doğruları örtmekle bir yere varamayız. Onun için inandığım gerçekleri apaçık yazacağım. TSK'nın İstanbul ve Ankara'yı boşaltmaları çok yanlış bir karardır. Askeri birliklerin başkentte, İstanbul'da ve İzmir'de yerleştirilmeleri çok ciddi araştırmaların ve planların ürünüdür. 2000 yılı aşkın tarihi olan bir kurum hırslı ve öfkeli demeçlerle şekillendirilemez. Asker hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devri de çok yanlış olmuştur. Ankara'daki Rehabilitasyon Merkezi'nde Gazilerimizin bu yüzden tedavilerini aksatmak olacak şey midir? Yapılacak iş bütün askeri okulları oldukları yerde tutmaktır. Hiç şüphesiz tespit edilmiş bir kısım hatalar, eksiklikler varsa bunlar düzeltilir. Astsubay Okulları, Askeri Liseler, Harp Okulları silahlı kuvvetlerin insan yetiştiren kaynaklarıdır. Yoksul halk çocuklarının okuma ve umut kapısıdır. Bunları kurutursanız ordu kalmaz. Ordunun kalmadığı yerde devlet de biter. Hele Türkiye'nin bulunduğu coğrafya dünyanın en çetrefil bölgesidir. ABD kontrolünde ikinci İsrail, Kürdistan adıyla kurulmak istenirken Türkiye'nin buna karşı sessiz kalması ve mevcut gücünü kendi eliyle yıkması affedilmez. Millî bir cinayet olur. TSK ile ilgili ilim adamlarının katılacağı tecrübeli askerlerin iştirak edeceği toplantılar yapılmalı ve silahlı kuvvetler için günümüzün gerektirdiği ciddi stratejiler tespit edilmelidir. Geçit töreninde kurşun işlemez camların arkasına çekilmek bir tedbirdir. Ancak bütün millî sınırları bu camlarla çevirmek mümkün değildir.

Yazarın Diğer Yazıları