Ordular ilk hedefiniz Ankara!
Herhangi bir kişiyi, herhangi bir kurumu, herhangi bir makamı muhatap alarak yazdığımız her satır, sanki “duvar”larmış gibi çarpıp çarpıp geri dönüyor; bir türlü, o “kalıp beton” halini almış duyularından süzülüp de vicdanlarına ulaşamıyor ya...
Ben artık vazgeçtim.
Anlatmak, aktarmak, algılatmak değil derdim.
Okuyacaklarınız sadece;
Beynime baskı yapıp duran hisler içimde kök salıp, bütün vücudumu saran bir hastalığa dönüşmesin diye; yani bencilce, yani sırf kendimi korumak, kendimi kurtarmak, kendimi “arındırmak” için -her akşam kapının önüne bıraktığınız çöp torbası farz edin- dışarı “döktüklerim”den ibaret.
Üzerine alınmak isteyen olursa alınabilir elbet, esirgeyecek değilim sözcüklerimi... Ama ben bu yazıyı yolu kesilmesin diye uçsuz bucaksız bir boşluğa yazıyorum!
Çoğu zaman -yazık ki- aslında “herkes”ten daha kalabalık, daha güçlü, daha etkin olan “hiç kimse”ye!
“Mevzubahis vatan olduğunda” , üzerine sorumluluk düşme ihtimali bulunan “herkes” çil yavrusu gibi dağılıp gittiğinde geride kalan “hiç kimse”ye!
Dolayısıyla;
“Mevzubahis vatan olduğunda” dahi koltuğunu, maaş bordrosunu, konforunu teferruat saymayacağını, sayamayacağını bildiğim “herkes” rahat olsun; gücenecek bir şey yok; ne açık ne gizli adresi siz değilsiniz ifadelerimin...
***
Dün baktım, Başbakan’la yaptıkları toplantıda, “şehit haberlerini görmeyen, göstermeyen bir ortak yayın politikası” belirleyen “çok sesli!” medyaya mensup bazı haber kanalları, baştan sona canlı yayınladılar 17 şehidimizin Diyarbakır’dan uğurlanışını!
PKK vurunca, terör örgütü şımarmasın diye bu tip görüntüleri yayınlamak yasaktı ya; yasak kalktı demek ki “kim vurdu” meçhul olunca!
Ben de biliyorum canım görünürde “kaza”!
Kaza da...
İktidar diliyle tarif etmek gerekirse “kandan beslenmek” serbest demek ki “ihmalkarlara”, “sorumsuzlara”, “beceriksizlere”, “basiretsizlere”!
PKK vurunca “cesaretlenmesin” diye örtbas ettiğiniz görüntüleri, yan yana dizilmiş 17 tabutun karşısındaki acizliğinizi, suskunluğunuzu, boyun eğişinizi, rıza gösterişinizi şimdi niye izletiyorsunuz ki? Niye izletip de, “bakın ölen öldüğüyle kalıyor, ateş düştüğü yeri yakıyor, zaten kırkı çıkmadan da unutuluyor, “azap” olması gereken sebep olanın yanına “kâr” kalıyor” iklimi yaratıp, yeni 17 canların, 25 canların katline yol veriyorsunuz ki?
Bu “normalleştirilmiş” görüntüleri izleyenler yeni “kaza”lara yol açmaktan çekinir mi?
***
Dün baktım...
Gazeteler “arkadaş uğruna” diye özetliyorlar bütün hikayeyi;
“Arkadaşlarına yardıma giderken kaza yaptılar.”
Sanırsın arkadaşları Giresun’da fındık toplamaya çağırmışlar; o masumlar da “bir el atmak” için helikoptere doluşmuşlar! Sonra “nasip” işte; onların mücadelesi de bizimki gibi bu “duvar”a rastlamış;
Boooom!
***
Diyarbakır’daki törende şehitlerimizin özgeçmişlerini okuyan albay söyledi “ne uğruna” can verdiklerini:
“Kutsal Türk vatanı ve al bayrağı!”
İzlerken uğursuz bir soru geldi, içime saplandı:
- Madem bu ölümüne mücadele “kutsal Türk vatanı ve al bayrağı” uğruna, ne işi var çocuklarımızın Siirt’te, Şemdinli’de, Şırnak’ta?
Günlerdir izliyoruz işte hep birlikte;
Cop, gaz, tazyikli su; milleti azim ve kararlılığından “yıldırıcı” her türlü girişim, “terör” yani, Ankara’da!
Evlatlarımızın “böldürtmeyiz” diyerek göğüs göğse çarpıştığı teröristlerin emellerini “yasalaştıran” lar; teoride kimin ne dediğini koyun bir kenara, bu işi fiiliyata dökenler; bölenler Ankara’da!
İllegal yollarla, tüzükleri, yönetmelikleri, usulleri çiğneyerek “Anayasal düzeni” değiştirmeye girişenler, Ankara’da!
Kimseyi muhatap almadan, sadece bu “uğursuz” sorudan kurtulmak için haykırıyorum boşluğa:
Niye bu çocuklar “terörle mücadele” tiyatrosu adı altında Güneydoğu’da ölüyorlar ki hâlâ?
Cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz bir soru daha:
Atatürk yaşıyor olsa bu koşullar altında, “Bütün ordular Ankara’ya” der miydi acaba?
Bana kalırsa “biraz namus, biraz haysiyet, biraz onur, biraz şeref” sahibi olan her “Türk” için kazanılması gereken tek cephe var;
Ankara!
Çünkü Ankara “ileri demokrasi”nin işgali altında!
Çocuklarımızı dağlardan, sınır boylarından, sarp kayalıklardan, mayın tarlalarından geri çağırın; Ankara’daki işgalcilere karşı “vekaletimizi” verdiklerimiz askerlik yapacak, çarpışacak bundan sonra! Bu tarihi görev onların omuzlarında!