Ordu, teşekkürü hak ediyor!
Hayır, “Balyoz” hayalleri gören, Ertuğrul Özkök’ün ifadesi ile, “..böylesine aptal, pespaye, manyakça planlar yapan” zavallılara değil, onların aklına uyup da, mensubu oldukları mukaddes kurumu milletin gözünde telafisi imkânsız bir şer ocağı haline düşürmekten kurtaran ve savunmakla mükellef oldukları Türk vatan, devlet ve milletini bir uçuruma silah zoruyla itmekten kurtaran kurumsal sağduyuya, bu teşekkür.
Bu zihniyet bir şekilde ülkenin yönetimine el koysaydı işte o zaman Türkiye kesin olarak paramparça olurdu.
Anlatılan senaryo PKK’nın ekmeğine yağ sürmek bir yana, dünya dengelerini altüst edecek, İsrail’i bölgede tek hakîm güç yapıp Ermenistan ile Kürdistan’ı Türkiye’den daha geniş topraklara sahip ülkeler haline getirecek, Türkiye’yi Haiti’leştirecek bir senaryo; dikkatle okunduğunda, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağının ta kendisi...
Bakar mısınız..
Laiklik için milletin tamamı Alevileştirilecekmiş, ezan Türkçe olacakmış, bu fırsatı yakalayabilmek için camiler bombalanacakmış, masonlardan bir hükümet kurulacakmış, bunun adı da, Atatürkçülük olacakmış.
Aman Allah’ım... Başımızda bir “Türk-Kürt” çorabı örülmeye çalışılıyorken sen tut buna bir de “Alevi-Sünni” çuvalı ekle, yetmesin, peşine “Ezan Türkçe okunacak” diye milletin kahir ekseriyetini ordudan buz gibi soğut, sonra tut buna, Atatürkçülük de.
Yani milleti hem Atatürk’e düşman et, hem orduya düşman et, hem Alevi’yi Sünni’yle Sünni’yi Alevi’yle tokuştur; bütün bunlar seni kesmesin, şu çetin dünya şartlarında millete iş ve aş verenlerin servetine el koyarak iş dünyasını ordu ve devlet düşmanı haline getir..
“Ne yapıyorsun?” dediklerinde de, “Laiklik elden gidiyor, sahip çıkıyorum” de, kendinle gurur duy, öyle mi?
Ben buna “ayı aklı” derim..
Hani “severken öldüren” akıl..
Adamla ayı dost olmuş, ayı adamı öyle sevmiş, öyle sevmiş ki, adam uyurken yüzüne konan sinekten dostunu kurtarmak için yerden kapmış koca bir kaya, sineğe indirmiş, sinek sizlere ömür, adam da tabii..
AKP icraatlarının yüzde 90’ından rahatsız olan biri olarak diyorum ki, milletimize büyük geçmiş olsun.
Kim ne derse desin, Türk Ordusu, bu millet için “Peygamber Ocağı” dır. Birileri “Ben Peygamber ocağı değil, laik cumhuriyetin ordusuyum” dese de, bunu millete anlatamaz. Sen, ordunun Peygamber ocağı olmadığına milleti ikna ettiğin gün, milleti de kaybedersin, ordunu da...
Ben inanıyorum ki Atatürk 1940’lara kadar yaşasaydı, Güneş Dil Teorisinden ve radyoda Türk Sanat Musikisi yayınının yasaklanmasından vazgeçtiği gibi ezanın Türkçe olmasından da, “Çocuk, biz milleti üzdük galiba” diyerek vazgeçecekti.
Bir asra yakın Komünist Rusya dini yasakladı, bir arpa boyu yol alabildi mi?
Rejim dağılır dağılmaz mantar biter gibi her yerden kiliseler bitmeye başladı, en güvendikleri General Cevher Dudayev bir İslâm mücahidi olarak Moskova’nın emdiği sütü burnundan getirdi.
Tekrar geçmiş olsun..
Gün, cahilce senaryoları ile bu ocağa kin duyan mihrakları sevindirenlerin tuzağına düşme günü değil, aksine gün, O’nu yaralı bir evlat gibi bağrımıza basma günüdür.
Bence, Genelkurmay Başkanı Başbuğ’u şunu açıkla, bunu açıkla, artık bir şeyler yap diye sıkıştırmak da bugünün işi değil.
Belli ki üst kademe ya ameliyat yapabilecek zamanlama veya araç gereçlerden mahrum ya da bünyenin sıhhate kavuşması için bir cerrahi müdahaleye ihtiyaç kalmadığı, iyileşmenin kendiliğinden olacağı kanaatinde..
Orduyu rahat bırakalım.
Ama asla yalnız bırakmayalım.
Güçsüz bir ordu ne demek, Irak’tan ibret alalım.