Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Orams Davası KKTC'nin tasfiyesi için yeni bir adım mı?

Kıbrıs milli siyasetimiz için çok önemli olan Orams Davası üzerinde yeterince durulmadı. Bu bakımdan özetlenmesinde yarar var. Bilindiği gibi İngiliz Orams çifti KKTC’de aldığı arsa üzerine bir ev yapıyor. Arsanın eski sahibi olduğunu iddia eden Apostolides, Rum Mahkemesi’nde dava açıyor. Mahkeme Oramsların savunmasını bile almadan, binanın yıkılmasına ve Apostolides’e yüklü bir tazminat ödenmesine karar veriyor.
KKTC’nin tapusunu geçersiz sayan, egemenliğine, ekonomisine ağır bir darbe indiren bu karara karşı hiçbir tepki gösterilmiyor, tedbir düşünülmüyor. Mesela, Rum bölgesindeki Türklerin arsalarına ev inşa edenler aleyhine KKTC mahkemelerinde dava açıp misilleme yapılabilirdi. Ama sessizlik tercih edilmiştir.
Apostolides, Rum mahkemesinde kazandığı tazminatı tahsil için İngiltere’de icraya başvuruyor. İşin bu safhasında KKTC uyanıyor ve avukat aracılığıyla Oramslara destek veriyor. İngiltere Yüksek Mahkemesi, 10. Protokol’e dayanarak “anlaşma oluncaya kadar AB yasalarının Kuzey Kıbrıs’ta uygulanmayacağı” na karar verip, Rum talebini reddediyor. Buna karşı Apostolides ve Rum Yönetimi, kararın bozulması için İstinaf Mahkemesi’ne başvuruyor.
Ancak davayı İngiltere’de kazanamayacaklarını anlayan Rumlar, 10’uncu Protokolü İngiliz Mahkemeleri yorumlayamaz iddiasıyla, dosyanın AB Adalet Divanı’na (ABAD) havalesini istiyorlar. Tam bu sırada, anlaşılmaz bir şekilde Talat ve CTP’li danışmanlarının, Oramsların avukatı, eski İngiliz Başbakan’ı Tony Bileir’in eşi Cherie Booth Blair’e, Rumların bu talebine itiraz etmemesi talimatı üzerine dosya ABAD’a gidiyor. Rumlar zafer çığlıkları atıyorlar.
Duruşmaları 1 Eylül 2008’de ABAD’da başlayan davaya, Apostolides, Avrupa Birliği Komisyonu, Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve Polonya taraf olarak katılıp görüş bildiriyor. KKTC ise davadan çekildiğinden, Oramslar yalnız, meydan ise Rumlara bırakılmıştır.
ABAD’da bir başka ilginç (!) gelişme daha oluyor. Bu da, mahkeme başkanının Yunanlı Yargıç Vassilios Skouris, görevli yargıçın ise Yorgos Arestis olmasıdır. Yorgos, AİHM’de Türkiye’yi tazminata mahkûm eden bayan Arestis’in eşidir. Tuzak dediğin böyle olmalı.
Bu hazin gelişmelere karşı Mehmet Ali Talat, “Oramslar adına en iyi savunma yapılmış ve dava çok iyi gitmektedir” diyebilmiştir.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun “10. Protokol” le ilgili görüşü özetle şöyledir. Güney Mahkemeler Kuzeydeki mallarla ilgili karar vermeye yetkilidir. Rum Mahkeme kararlarının tüm AB ülkelerinde icra edilmesi gerekir. Bu görüş temelden sakattır. Çünkü, 2002 Aralık ayında Kopenhag’da AB zirvesi Rumların üyeliğine karar verirken, KKTC için “AB müktesebatının geçerli olmadığı bölge” demedi mi? O tarihte geçerli olmayan AB hukuku, şimdi nasıl oluyor da geçerli hale geliyor? Bu saldırgan siyasete karşı Türkiye ve KKTC yetkilileri niçin susuyor?
ABAD, AB Komisyonu’nun bu yorumuna göre karar verirse; Kıbrıs, Londra veya AB ülkelerinde yaşayan Kıbrıslı Türklerin varlıklarına da, Rum Mahkemeleri kanalıyla el konulabilecek, aynı işlem KKTC de yatırım yapan yabancılara da uygulanabilecektir. Rum Mahkemelerinin yetkisi sadece taşınmazlarla sınırlı kalmayıp, Kuzeydeki tüm sivil ve ticari konuları da kapsayacaktır.
Kısaca: Rum Yönetimi ve mahkemelerinin eliyle KKTC’nin tasfiyesi yolu açılmaktadır.
Buraya nasıl geldik? Belli değil mi? “Asrın medeniyet projesi” AB’ye üye olma uğruna, KKTC’den vazgeçileceği açıkça söylenmedi mi? 2002 Aralık Zirvesi’nde Kopenhag’da Rumların AB’ye girmesine onay verilmedi mi? Annan Planı’na niçin evet denilmedi mi? Rumları, adanın bütününün meşru hükümeti yapacak olan Ek Protokol 29 Eylül 2005’te imzalanmadı mı? KKTC’nin tanınmasına hep karşı çıkılmadı mı?
Evet gerçekler böyle. Orams Davası dahil bu tehlikeli siyaset, Türkiye yönetiminden habersiz yapılabilir mi? Açıktır ki, yapılamaz. Bilinmeli ki, Kıbrıs mevzii düşerse sıra bir diğerine gelecektir. Zaten, Ermeni, Barzani, etnik bölücülük, Ege, Patrikhane gibi hayati derecede önemli konular, gizli-kapaklı bir şekilde ve eşzamanlı olarak geliştirilmiyor mu?
Millet uyanırsa, her şey düzelir. Bu iyi bilinmeli.

Yazarın Diğer Yazıları