Operasyonlarla gündem değiştiriliyor!
Türkiye’de son zamanlarda olanın bitenin akıl ve mantık temelinde izahı mümkün değildir. Tek başına iktidar olan bir partinin kapatılması için iddianame hazırlanıyor. Türk milletinin yeniden dirilişinin destanı olan Ergenekon bir terör ve çete operasyonuna ad oluyor. Ermeni’lerin “soykırım” iddialarına karşı İsviçre’de “Ermeni Soykırım iddiaları sahtekârlıktır” diyen bir siyasi parti lideri tutuklanıyor. Adını Cumhuriyet’ten alan bir gazetenin seksen üç yaşındaki başyazarı ve İstanbul Üniversitesi eski rektörü gözaltına alınıyor.
Gazeteci, siyasetçi ve yazarlar gece baskınlarıyla gözaltına alınırken aynı gün Güneydoğu’daki Nevruz kutlamalarından ilginç mesajlar geliyor. Malum partinin bir yetkilisi “Sınır ötesine gitmeye gerek yok. Barışa giden kısa bir yol var. İmralı’dan geçiyor. Sayın Öcalan’dan geçiyor” diyor. Bir başkası da “Ben inanıyorum. Bu irade 2010’da onu aranıza getirecektir. Kürdistan’ın her yerinde bu irade her alanda dile getirildi. Artık yeter dediniz” diyerek İmralı’daki katilin 2010 yılında serbest bırakılacağına işaret ediyor. Çünkü bu söylemin sahibi eski bir hükümlüdür. AB’nin baskısı sonucu Ceza Kanununda bu şahıslara özel yapılan düzenleme sonucu cezasını çekmeden hapisten çıkmıştır!
Bu arada Kıbrıs’ta hiçbir milli hassasiyet sahibi olmayan Mehmet Ali Talat ile ideolojik yol arkadaş Hıristofyas yeni bir anlaşma umuduyla bir araya gelip, görüşme yapıyor. Kıbrıs’tan Türk askerinin daha doğrusu Türklüğün ihracı üzerine mutabakata varılmış gibi bir tavır sergileniyor. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin, koltuğunun altındaki dosyalarla Irak’ın kuzeyinde, Afganistan ve İsrail’de Türkiye’yi de ilgilendiren ciddi pazarlıklar yaptığı basına yansıyor. Türkiye ise gerçek sorunlarıyla değil, üretilmiş ve icat edilmiş sorunlarla meşgul ediliyor. Türkiye Kıbrıs’ı, bölücülüğü ve dış tehditleri bir yana bırakmış göz altına alma biçimi, parti kapatma iddianamesi ve yargıçlarını tartışıyor. Böylece Türkiye iç sorunlarıyla meşgul edilirken birileri Kıbrıs’ta, Diyarbakır’da ve Irak’ın kuzeyinde bir şeylerin üzerine oturma pazarlığı yapıyor. İşin özü, Türkiye’de taraflar birbirlerini “dinci/laikçi” suçlama yarışı içine sokmuşken dünyada ve bölgede yalnız siyasi değil ekonomik haritalar da değişiyor. Sessiz sedasız İran’a yönelik tertiplere Türkiye alet edilmeye ve Afganistan’a muharip güç göndermeye razı edilmeye çalışılıyor. Türkiye bu günlerde her zamankinden daha çok gündeminden ve çıkarlarından kopmuş durumdadır. Bir türlü Türkiye’yi yöneten iktidar ülkenin gerçek gündemini belirlemede etkin olmuyor. Birileri kendi gündemlerini Türkiye’ye dayatabilmek için ülkenin enerjisini ve yoğunluğunu kendi iç çelişkilerine yöneltiyor. Meydana gelen olaylar da devleti ele geçirmeye çalışan gruplar arasında gövde gösterisine dönüşmüş bulunuyor. Bu yüzden bilinçli olarak ülke daha çok kuşku, kaygı ve gerilim içine sokuluyor. Milli devlet, üniter yapı ve Cumhuriyetin kazanımlarından taviz vermeyenler üzerinde baskının yoğunlaşması, yabancı talepler karşısındaki milli direncin kırılması amacına yönelik olduğu açıktır. Türkiye’de bugün insanlar her zamankinden daha gergin, daha bölünmüş ve daha da güvensizlik duygusu içindedir. Türkiye ne böyle bir iktidarı ne de bunca olan biteni hak etmektedir!