Operasyonel gazeteciler
Ümraniye Soruşturması kapsamında ‘medyayı hedef alan bir operasyon’ beklentisini dile getirenler, “at izi, it izine karıştı” diye tanımlanan bu belirsizlik ortamında, kendi akıbetleri konusunda nasıl böyle rahat olabiliyorlar?
Biri tutmuş, biri pişirmiş, biri yemiş, biri de hani bana hani bana demiş... Ümraniye Soruşturması kapsamındaki gelişmelerle ilgili yorumlar medyanın bir bölümünün, soruşturmayı yürütenlere ’şimdi de bizim gözümüzü doyurun’ çağrısı gibi.
Madem, yeni ’dalga’nın medyaya vurmasını isteyen bunca meslektaşımız var, bizim de ’Mergenekon’ çorbasında tuzumuz olsun. İşte son operasyon üzerinden medya ile Ümraniye soruşturması arasındaki garip etkileşim!
TRT’den öğrendi
Evi aranan Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, bunu ilk nereden öğrendi?
TRT 2’den...
’TRT Haber dairesinin titiz değerlendirmesinden sonra oluşturulan’ TRT 2 Sabah Haberleri’nde “Sabih Kanadoğlu gözaltına alındı” diye haber yapılmış, evinde oturan Kanadoğlu da, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, hele bunu devletin televizyonu TRT veriyorsa” diyerek traş olmuş, giyinmiş ve polisi beklemeye başlamıştı. Lakin çok geçmeden ’beklenen konukları’kapıdaydı.
Fehmi Koru, 10 Ocak günü yayımlanan yazısında Hürriyet Gazetesi’nin adını da vererek “Demokrasiden beslenen siyasiler ile demokrasiyi desteklemesi gereken gazeteci ve yazarların darbe çizgisinde saf tutmaları örgütsel bağlar yüzünden midir? Bakarsınız bu sorunun cevabını da savcılardan ve mahkemeden öğreniriz, neden olmasın?” demişti.
Aynı gün Hürriyet Gazetesi, garip bir haberi sürmanşete çıkardı.“Zekeriya Öz’ün, Kanada’dan yaşayan Tuncay Güney’e yolladığı 37 soru yanlış adrese gitmiş”ti. Yanlış adreste oturan doğru isim, ne garip tesadüf ki, Yenişafak Muhabiri Beyhan Yalçınkaya’nın kardeşi’ çıktı.
Hedef gösteriyorlar
Star’da Şamil Tayyar “Rövanş duygusu olsaydı; İ.Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Teoman Koman, Çetin Doğan, Necdet Timur ve Erol Özkasnak gibi paşaların kapısı çalınırdı” diyerek ’unutulmaması’gereken isimleri yazdı.
Taraf’ın cemaatte sevilen polisleri Önder Aytaç ve Emrullah Uslu’nun ’ETÖ (Ergenekon Terör Örgütü) üyesi’ dediği Yalçın Küçük
tutuklandı.
Mahmut Övür, Taraf’ta Neşe Düzel’e verdiği röportajda “medyadaki Ergenekoncuların temizleneceği”ni duyurdu. Övür’e göre “Medyada da darbeci damarla ilgili büyük bir tasfiye olacak.” Övür ’örgüt şeması’na dikkat çekti, alınacakların medyada etkin isimler olduğunu söyledi.
Mehmet Altan dünkü Star’da Övür’ün sözlerini tamamlar gibiydi; “Ergenekon Tablosu’nun dehşetini yok saymanın nedeni nedir? Galiba bunu ’Medyadaki Ergenekon’ çözülünce anlayacağız... Öyle ki... Bakarsınız, bu da tahminlerden önce gerçekleşebilir...”
Övür ve Altan meslektaşlarınıza ’hazırlanıp kapınızın çalınmasını bekleyin’ mesajı mı
veriyor?
Bu mesaj mı? Hedef gösterme mi? Gözdağı mı?
Meslektaşları üzerinde böyle bir psikolojik baskı oluşturma hakkı ve gücü bulanlar, ’medyayı vuracak dalga’dan etkilenmeyeceklerinden nasıl emin olabiliyorlar? Öyle ya, bu soruşturmanın en çok eleştirilen yanı ’at izinin it izine karıştırıldığı’ değil mi? Yoksa ellerinde gözaltına alınacakların listesi mi var? Varsa nasıl? Daha üç gün önce, Aydınlık’a belge sızdıranların araştırıldığı haberini kendileri yapmadı mı?
Son tahlilde; Başbakan ’Savcısı benim ama hukukun işine karışmayın’dediğinde herşey yolunda... Adalet Bakanı, ’Üç kuruş tazminat veren hakime dava açın ama benim çizgimdeki savcıma dokundurmam yargı bağımsızdır’ deyince durmak yok , operasyona devam... Enis Berberoğlu “Ergenekon davasına kimse karışmamalı. Hukukun yanlışı varsa yine hukuk içinde, adalet yara almadan düzeltilmeli. Yargıtay var, Hákim ve Savcılar Yüksek Kurulu var.” yazınca ’Savcılara yönelik hareketi ima eden derin yazar’ oluyor... Peşin peşin iddianame, sanık, tutuklu, suç listesi ifşa eden yazarlar ne oluyor? Çukur yazar mı? Bu ortamda Mümtaz’er Türköne, Nazlı Ilıcak, Fehmi Koru, Cengiz Çandar, Oral Çalışlar’larla zaten ancak “rüyalarda buluşursun” Ahmet Hakan!
Medyadaki ‘yeni dalga medyaya’ kehaneti gerçek olursa hedef gösteren, bilgi ve belge sızdıran, ‘yanlışlıkla’ belgeler evine postalanan gazetecilerle Ümraniye soruşturması arasında ne gibi bir ilişki olduğu da soruşturulacak mı?
++++++
Gölgelerin gücü adına!
Tayyip Erdoğan’ın Durmak Yok Hizmete Devam konuşmasını dinlerken kendimi Arşimet gibi hisettim. Allah keşif gücümüzü benzetir, sonumuzu benzetmez inşallah!
Şöyle diyordu Erdoğan: Karanlık dehlizlerde yol almaya alışanlar, gölgelerin gücüyle ayakta kalmaya çalışanlar büyük bir tedirginlik yaşıyor.
Evimin salonunu istemsiz biçimde atmış bulunduğum çığlığım kapladı: Buldum... Buldum... 1 Numara’yı buldum!
Medya, İbrahim Şahin’e ait olduğu iddia edilen belgelerden kripto çözerken, ben Erdoğan’ın elindeki belgenin kriptosunu çözmüştüm işte: 1 Numara ‘gölgelerin gücü adına’ dedikten sonra ‘atılgan’ kod adıyla kahramanlıklar yapan, sarışın, göçmen görünümlü He-Man’di! Demek ki Eternia ve şatosunu İskeletor’un kötü emellerinden korumaya çalışırken, illegaliteye alet edilmişti! Yazık!
Zaten eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de “Bu işte mutlaka bir yabancı parmağı var” demiyor muydu?
Koskoca bir çocukluğu bu konuda uzmanlaşmaya ayırmış olan ben, bunu nasıl oldu da, Tayyip Erdoğan işaret etmeden çözemedim, çok hayıflandım. Neyse haftasonu ve saat de epey geç olduğu için, resmi makamlara bu konuda ihbarımı yapamadım. Ama zannederim bu yazı da, 1 Numara’nın peşine düşenler için ihbar niteliği yaşıyacaktır(!)
++++++
TRT’nİn personel alImI mülakatInda İlgİnç soru:
Hangi gazeteyi okuyorsun bakiim?
TRT’nin 3 Kasım-3 Aralık 2008 tarihleri arasında kamera asistanı, sesçi, ışıkçı, mühendis, prodüktör, stajyer montajcı, stajyer muhabir ve spiker kadroları için yapılan mülakat sınavları tartışmaları da beraberinde getirdi. Örneğin kamera asistanlığı mülakatına katılan adaylar arasında iletişim fakültesinin radyo televizyon sinema bölümünden mezun olanların sayısı yok denecek kadar az oldu. Adayların verdikleri bilgilere göre, sınava katılan her adaya 5-10 dakika süre tanındı. Bu süre içerisinde adaylara, isimlerinin ne anlama geldiğinden, hangi okullarda okuduğuna; imam hatip lisesindeki öğretmenlerinin isimlerinden, hangi gazete ve köşe yazarlarını okuduklarına kadar birçok ilginç soru soruldu.
Yargıya başvurdular
Haber-Sen sınavların iptali için yargıya başvurdu. Haber-Sen Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Osman Köse, ” Dava dilekçemizde internet üzerinden başvuruların sakıncalı olduğunu söylemiştik. “ dedi. Mülakata çağrılacak adaylardan bazılarının tam sınav öncesinde branş değişikliği yaptığına işaret eden Köse, mağdur adayların yargıya başvurduklarını söyledi.
* Fırat Kozok / Cumhuriyet
++++++
Allah, Cumhuriyet’i aratmasın
Emine Erdoğan Hanım Batılı ve Arap başkan eşlerini Gazze’ye yardım amacıyla Türkiye’ye davet etmiş. “Bir şeyi yapar gibi görünmeyin, mühim olan yapmak ve sonuç almaktır.” Arap liderlerden ne fayda görüldü ki Gazze’de fosfor bombaları atılırken, eşlerinden bir şey çıkabilsin!
Namaza Ambargo: Bu başlık Yeniçağ’dan. Kudüs’te Haberi okuyalım: “Batı Şeria’yı da tam abluka altına alan İsrail, bölgedeki Filistinlilere namaz ambargosu getirdi.Gazze ve Doğu Kudüs’teki insanlık dışı uygulamaya göre, namaz için camiye giden erkeklerin 50 yaşın üzerinde ve İsrail kimliğine sahip olmaları gerekiyor.”
Şimdi aklıma TV’den izlediğim, Taraf gazetesinin şu başlığı geliyor: “Altı Ergenekon, üstü Cumhuriyet.”
Vefasızlık, haksızlık, hepsi bir arada. Gazze ateşler içinde yanarken, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın eşi bir mülakatta eşinin yakışıklılığından bahsedebiliyor. Her gün başka bir kıyafet giyiyor ve tam kadro olarak, ekipleri ve yandaşlarıyla birlikte büyük bir lüks ve rahatlık içinde yaşıyorlar. Sadaka adı altında devlet kesesinden israfın bini bir para. Allah bize, değerini bilmediğimiz Cumhuriyeti aratmasın!
* Afet Ilgaz / Milli Gazete
++++++
GÜNÜN SÖZÜ
Gene OR-gene-konan operasyon, 12 Eylül gibi somut bir darbeyi gerçekleştirip Bodrum’da boya-badana yapan, Evrene-kon madığı sürece Türkiye yarı sömürge olduğu günleri de arayacaktır!
* Engin Balım
++++++
MİNİ YORUM
TRT 6’yı sadece teröristler mi istemiyor
Star’ın sürmanşetindeki ‘başlık uygulaması’ toplumda nasıl bilinçaltı yaratıldığına dair iyi bir örnek. Başlık şu: “TRT Şeş’e ADD ve PKK tepkisi” Genel Başkanı Ümraniye soruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra, cezaevindeki tuhaf kaza sonrası ölümle-yaşam arasındaki ince çizgide gidip gelen emekli Orgeneral Şener Eruygur ile terör örgütü PKK’yı aynı çizgide göstermeye çalışmak değil mi bu? Mahkeme sonuçlanmadan yapılan “Ergenekon Terör Örgütü” yakıştırması düşünüldüğünde, “ikisi de terörist” algısı yaratmak değil mi? TRT 6’yı kamu vicdnaında meşrulaştırmak için ‘bakın bir tek teröristler istemiyor’ demenin zemini değil mi bu çaba?