Onuru için intihar edenler!
Olayları anlayabilmek için iki yöntem kullanılmaktadır: Birincisi parçaları birleştirerek bütünü anlamaya çalışmak (Tümevarım); diğeri ise bütün içerisinden parçaya bakarak (Tümdengelim) olayı anlamaya çalışmak. Yöntemini bilmek kaydıyla her iki bakış açısıyla da olguları kavramak mümkündür. Ancak parçalar çoğu kez bütünü anlamak için yeterli değildir. Bir çiçekle yaz, bir ağaçla da orman tarif edilemez.
Sosyal olaylar çok nedenli ve çok boyutludur. Bu nedenle de sosyal olaylarla ilgili olarak değerlendirme yapılırken ihtiyatı elden bırakmamak gerekir. Kaldıki münferit olaylardan genel sonuçlar çıkarmak da bilimsel bir yaklaşım tarzı değildir. Halk arasında “istisnalar kaideyi bozmaz” sözü bu nedenle söylenir.
Düşene vurmak ahlakı!
Olanlara bir bakalım: Kim olduğu önemli değil. Birisi şu veya bu gerekçe ile tutuklanıyor: Adamın eli/kolu bağlı, içeri tıkılıyor. Özgürlüğü kısıtlanıyor. Henüz şüpheli ya da sanık konumda. Dışarıdaki iddialar ve ithamlara karşı kendini savunma imkanından yoksun. Adam tutuklu bulunduğu cezaevinden mahkemenin görülmesini, adaletin tecelli etmesini bekliyor.
Her türden özgürlüğü kısıtlanmış bu insan için dışarıda içinde profesör titri bulunan sosyal bilim eğitimi almış zatlar bile verip veriştiriyor: Hayali bağlantılar kuruyor, suçlar üretiyor ve yayınlar yapıyor. Televizyon programlarında, gazete köşelerinde ve konferans salonlarında bu tür zatlar adeta yargısız infaz yapıyor. Çoğu hukuki, bilimsel, ahlaki ve insani hassasiyet içermeyen iddialar ve yönlendirilmiş belgeler üzerinden hüküm yürütüyor. Kesin kanaat serdediyor ve suçlama yapıyor. İşin garip tarafı “masunluk karinesi” imiş, mahkeme kararını beklemekmiş gibi bir sorunları da yok. “Düşene bir tekme de sen vur” şehveti içinde itibar, haysiyet ve onur infazı yapılıyor.
PKK’nın kuyruğuna takılanlar!
Darbe planları, suikast ve intiharlarla ilgili olarak yapılan değerlendirmelerin tamamına yakını bu tür “ön yargı”lı tavırlara muhatap olmuştur. Adamlarda, özellikle askerlere yönelik olarak ne ararsan var: Kin, nefret, antipati, saplantı, intikam, ön yargı, peşin hüküm. Bu ekip resmen PKK’nın manipülasyonlarının kuyruğuna takılmış durumdadır. PKK’nın dağda yediği darbenin intikamını onlar adına kentlerde alıyor. PKK silahla başaramadığını satın aldıkları vasıtasıyla başarmaya çalışıyor.
Deniz Kuvvetlerinde intiharlar!
Şu hale bakınız: Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit’e suikast planlamakla suçlanan, bu nedenle de intihar eden albaydan sonra bu defa aile şerefine yönelik olarak medyada yapılan saldırılar sonucu bir başka albay daha intihar etti. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit, intihar eden albayın cenazesinde suskunluğunu şu cümlelerle bozdu: “Bana düzenleneceği söylenen suikast iddiasında ismi geçen 2 albayım, eğer bana bir mermi sıkılırsa, bana bir hücum olursa göğsünü siper edecek arkadaşlardır.”
Komutan gayet nazikçe söyleyecek ne varsa söylemiş ve ilave etmiş “Bu bir onur intiharıdır... Yargılama yapmadan önce herkes kendine sorsun. Aynı şey benim başıma gelse ne yapardım diye.” Komutan doğru söylüyor. Ancak düşene vurmayı ahlak edinen ya da terör örgütüyle işbirliği yapan insanlarda onur da, ahlak da bulunmaz. Bilindiği gibi ahlak, kendisine yapılması istenilmeyen bir şeyi başkası için yapmamaktır. Onlarda eksik olan da budur.