Onların kimi savunduğunu siz iyi biliyorsunuz
Ermenilerin sınır dışı edilmesi konusunda yapılan tartışmaları dinlerken hayretler içinde kaldım. Başbakan Erdoğan’ın yaptığı açıklamaların benzeri, Almanya’da kaçak çalışan Türk işçilerinin başına gelmedi mi? O zamanlar neredeydi bu bizim ilerici ve insanlık aşığı arkadaşlarımız? Fransa’nın, İtalya’nın, İspanya’nın, Hollanda’nın sınır dışı ettiği kaçak Türk işçilerinin sayılarını bugün hatırlayabiliyor musunuz? Sanmam. Onlar sadece Türkiye’nin aleyhine olabilecek şeyleri bilebilirler.
Bir ülke topraklarına kaçak girmek veya verilen vize ile ilgili kısa süreyi doldurarak kaçak duruma düşüp işe girerek çalışmak, insanlık oluyor da yasaları uygulamak neden insanlık dışı. Onlar benim vatandaşlarımı sınır dışı edecek, ben edince beni eleştirecekler. Düşünün bizi bu konularda eleştiren ABD bile yasaları uygulamak Türkiye’nin hakkıdır deyip işin içinden çıkıverdi.
Nedir bu aşağılık kompleksi. Hele hele bunun bazı kiralık kalemler tarafından savunulması ne kadar acı. Başbakan soruyor, siz kimin avukatısınız diyor. Hâlâ anlayamadınız mı, onlar Türkiye aleyhinde kim ve hangi taraf varsa onun avukatıdırlar. Neden şaşırıyorsunuz ve şaşırıyorum ki, onlar Türkiye’nin onur ve gururu aleyhine yazıp savunmaya o kadar alıştılar ki bunu artık normal gibi satıyorlar. İşin garibi, PKK’yı savunanlar, kendilerini Hırant Dink sayanlar da onlar. Hep aynı isimler. Hep aynı grup. Başbakan açılım açılım diyor ama asıl açılımın Türk basınında başlaması gerektiğine kimse girmiyor.
Gelelim bu kıtadan güncel öteki konulara. ABD Başkanı Obama, seçim kampanyası sırasında söz verdiği önemli bir tasarıyı Kongre’den geçirdi. Böylece 31 milyon yoksul Amerikalı da sağlık sigortası koruması altına girecek. Obama ve ekibi bu reformlara hayatiyet verebilirse, gelecek dönemde başkanlığı da garantilemiş olacak. Başkan bu oylama için dış seyahatlerini bile iptal etti.
Son Ermeni tasarısı konusunda ABD Kongresini eleştiren bizim parlamenterler için de bir notum var. Bu tasarıya başkanın kendi partisi Demokratlardan 33 milletvekili aleyhte oy kullandı. Yani bizde olduğu gibi, “genel başkan emredecek herkes aynı oyu kullanacak” tezgâhı yok. Türkiye’de örneğin yasama ile yürütme iç içe. Yani yasama, yürütmeden bağımsız değil. Hatırlarsanız Başbakan kendi seçtiği Meclis Başkanını bile azarlamıştı zamanı gelince. Başbakanın veya iktidar partisinin istemediği hiçbir yasa kabul edilemez. Şimdide Erdoğan, kendi kontrolü dışında kalan tek güç, yargıyı bir ayak oyunu ve Anayasa çalımı ile kontrolü altına almaya çalışıyor.
Bu arada son günlerde Türk basını içinde yaşanan bir kavgaya da tanık olduğum bir olayla katkıda bulunayım. Fatih Çekirge, Sabah gazetesinin Ankara temsilcisi olduğu dönemde, kendisini ziyaret ettiğim bir arkadaşımla bana, Cengiz Çandar’ın yurt dışında ve özellikle ABD’de katıldığı gizli toplantılarda Türkiye’yi eleştiren konuşmalar yaptığı için resmen uyarıldığını söylemişti. Daha sonra İstanbul’da aynı tarihlerde Sabah’ın Genel Yayın Yönetmeni Zafer Mutlu’nun evinde katıldığımız bir yemek sırasında Cengiz uyarılmıştı. Ancak Zafer’den ziyade Cengiz’e eşinin yanında en çok saldıran ve hakaret eden de Ergun Babahan olmuştu.
Bu tatsız olayı ben, Hasan Cemal ve yemekte hazır bulunan Zülfü Livaneli yatıştırmaya çalışmıştık. Yani Ergun Babahan sütten çıkmış ak kaşık değil. Herkesi suçladığı birçok konuda aslında çok sorumlulukları var. Ayrıca, Washington’da bu gizli toplantılarda Cengiz’in neler anlattığını bildiğim için istihbaratın da doğru olduğunu biliyordum. Şimdi anladınız mı kimlerle dans ettiğinizi.