Ondan da özür dileyecek misiniz?

Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovannes Kaçaznuni 1923’te Taşnaksutyun Konferası’na sunduğu raporda, “Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote ettik. Kayıtsız şartsız Rusya’ya bağlandık. Tehcir gerekliydi. Türkler’in pişmanlık duymalarını gerektirecek husus bulunmamaktadır” itirafında bulunmuştu.

Ovannes Kaçaznuni bugünkü topraklarında kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı. 1923’te Bükreş’te yapılan Ermeni Konferansı’na bir rapor sundu. Raporda Ermeni tehciri konu alınıyordu. Başlık “Biz ne hata yaptık?”
Bu rapor önce konferans aracılığıyla dünya kamuoyuna açıklanıyor. Daha sonra Sovyet arşivlerine kaldırılıyor. Yıllar sonra ortaya çıkarılan rapor Rusça’dan Türkçe’ye çevriliyor, daha sonra İngilizce ve Fransızca metinleri çeşitli Avrupa ülkelerine gönderiliyor.
Kaçaznuni’nin el yazısıyla kaleme aldığı 128 sayfalık raporda başlattıkları isyanın neden başarıya ulaşamadığını bütün açıklığıyla yazmış. Örneğin şöyle diyor:
“1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya’da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Birkaç hafta içerisinde Taşnaksutyun Partisi hem bu birliklerin kurulmasına hem de Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri askeri operasyonlara aktif biçimde katıldı.

Barışı sabote ettik
Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık. Hepimiz Türklerin düşmanı olan İtilaf Devletleri’nin kampındaydık. Türkiye’den ”denizden denize Ermenistan“ talep etmekteydik. Avrupa ve Amerika’ya resmi çağrılar yaptık. Aralıksız olarak Türkler’le savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?

Gerçekleri göremedik
Askeri operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin milli mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf Devletleri’nin bize vaat ettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Hiçbir zaman devlet olamadık.

Aklımız dumanlanmıştı
Kayıtsız şartsız Rusya’ya yönelmiş durumdaydık. Zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında Çar hükümetinin Ermenistan’ın bağımsızlığını armağan edeceğinden emindik. Aklımız dumanlanmıştı. Kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık .

Türkler doğru yaptı
1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Bu yöntem en kesin ve uygun olanıydı. Siyasal bir parti olarak meselemizin Rusları ilgilendirmediğini ve gerektiğinde cesetlerimizi çiğneyerek geçip gidebileceklerini unutmuştuk.”

Vicdanlara ışık tutsun
Son günlerde yürütülen özür kampanyası ile herkesin kafası karıştırılmak isteniyor. “Vicdan” gibi bir sözcüğün arkasına sığınanlar, hangi belgeye dayanarak vicdan azabı duyduklarını açıklamaktan kaçınıyor. Bu rapor olayları yaşamış ve Ermenilere önderlik etmiş bir ismin itirafıdır aslında. Yaşanan acı olayları ortadan kaldırmaz ama, bir ulusu dünya kamuoyunda küçük düşürmeye çalışanların “vicdanına” ışık tutabilir.
Can Ataklı / Vatan

+++++

Yargıdan sonra sıra TSK’da
Cumhurbaşkanlığı artık AKP’nin elindedir...
YÖK ve üniversitelerde AKP işini bitirmiştir...
Devlet bürokrasisinde AKP iktidarı ortalığı hallaç pamuğu gibi atmıştır ve atıyor...
Belediyeler birer etkin çıkar ve siyaset örgütü olarak çoğunlukla AKP’nin avucundadır...
Ya medya?..
Bu alanda devlet gücünü kullanan AKP’nin medyadaki atılımı öylesine açık seçik, pervasız ve cüretkâr olmuştur ki aklı başında insan parmağını ısırır...
Peki, yargı?..
Yüksek yargı; devletin geçerli laik hukuk kuralları, temelleri, anayasası ve yasalarıyla düşünmek zorunda olduğundan “Amerikanofil Ilımlı İslam Devleti Modeli” önünde bir engel gibi duruyordu... Anayasa Mahkemesi’nin görevi -yasalara göre- AKP’yi kapatmak olmalıydı...
Ne var ki Başsavcı’nın açtığı kapatma davası sonuçlanamadı...
Çünkü emperyalist dış dünya ağırlığını AKP’den yana koydu...
İçerde AKP iktidarının tüm güçleri seferberliğe geçtiler...
Anayasa Mahkemesi “AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağına dönüştüğü” kararını verdi...
Peki, bu durumda AKP ne yapacaktı?..
İlk hedef yargıydı...
Ergenekon davasının savcısı kim?.. Kendi ağzıyla açıkladığına göre AKP Genel Başkanı RTE değil mi!..
Ergenekon sorgulaması bugün de yargının tüm yasal kuralları çiğnenerek yürütülüyor...
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, bilinen kimliğiyle, üstüne düşen görevi yerine getirerek yüksek yargıyı kundakladı...
Yüksek yargı yapısında çelişkiler üretildi...
Geriye ne kalıyor?..
Ordu..
Asker..
TSK..
Yüksek yargının başına gelenler, yakında TSK’nin de yazgısını belirler mi?..
Bugünkü medyaya bakınız...
Daha şimdiden ilk adımlar atılmış, yüksek düzeyde emekli komutanlar arasından kimileri gazetelerde şakır şakır konuşup birbirlerini suçlamaya başlamışlardır...
İlhan Selçuk / Cumhuriyet

+++++

Darısı senin de başına
Dünyanın bütün eşekleri ile elbirliği halinde, sözünü tutup anırsın diye çabaladığımız zat yazıyor: “Namuslu gazeteciliğin temel şartını, gerçeği, yalnızca gerçeği, beğenmesek de, hoşumuza gitmese de, işimize gelmese de gerçeği yazmak gerektiğini öğreniyorlar. Adam olma yolundalar! Ha gayret!” Karakaçan Bey aradı: “Gözüm yaşardı, dilim tutuldu, sözüm tükendi, darısı başına!” diyor... Bilgisine...

+++++

Darısı senin de başına
Dünyanın bütün eşekleri ile elbirliği halinde, sözünü tutup anırsın diye çabaladığımız zat yazıyor: “Namuslu gazeteciliğin temel şartını, gerçeği, yalnızca gerçeği, beğenmesek de, hoşumuza gitmese de, işimize gelmese de gerçeği yazmak gerektiğini öğreniyorlar. Adam olma yolundalar! Ha gayret!” Karakaçan Bey aradı: “Gözüm yaşardı, dilim tutuldu, sözüm tükendi, darısı başına!” diyor... Bilgisine...

***

Hangi halklara özgürlük
Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile yaptıkları görüşmelerde sürekli olarak Kıbrıs’ta tek halk ve tek devlet bulunduğunu savunu-yor... Talat görüşmelerde Hristofyas’a Kıbrıs’ta tek halk olmadığını anlatmaya çalıştığını söylüyor.
İlginçtir... Kürtler söz konusu olduğunda “halklara özgürlük” sloganına eşlik eden bizim enteller Kıbrıs’taki bu tartışmayla hiç ilgili görünmüyor...
Kıbrıs’taki Türk halkı onları acaba neden hiç ilgilendirmiyor?
Kendi halklarına kılıç çekenlerin sözcülüğüyle besleniyorlar da ondan mı?
Melih Aşık / Milliyet

+++++

Tavuk mu? Seçmen mi?
DNA testi yapalım

İktidara siper olacağı için asli kimliği ile yazmayı tercih etmiş Fehmi Amca. “Seçmen tavuklar” haberinin yalan olduğunu söylüyor. ’Bu esef verici iftira!’yı belgelemek için yaptığı olay yeri incelemesinden eli boş dönmüş. Resimdeki tavukları saymış:6, horozları saymış:4. Genel toplamda, seçmen kütüğüneki 10 sayısıyla örtüşüyor. İlla biri sızdırma delil yayınlar diye, çareyi yandaş medya sayfalarında aramış. Bingo! Yaftalamayan gazete, kümesin üzerine dört katlı apartmanı dikip basıvermiş ’yalancı’ mührünü. Fehmi Amca ’doğru haberi gazetesinden tanır’. Hükmü vermiş; kümes yalan, apartman doğru. Tavuk yalan, seçmen doğru. Ben emin değilim. Dört katlı apartman tek daireyse daire başına 2.5, çift daireyse 1.25, dört daire ise 0.62 küsur seçmen düşüyor. Türkiye ortalamasının çok altında.
Bir teklifim var; tavukların kökenini araştıralım. Seceresinde muhalif hareketler varsa tavuk, biatçı ise seçmen!

+++++

Anayasayı bir kere delmekle bu olur...
Avukat, Merkez Bankası Başkanı.
Hemşire, Kuvvet Komutanı.
Biyolog, Diyanet İşleri Başkanı.
Veteriner, MİT Müsteşarı.
Olabilir mi?
Tornacı, Tiyatro Genel Müdürü?
Arkeolog Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı görülmüş müdür dünya tarihinde?
Üç işi canı çeken herkes yapabilir.
Siyasetçilik. Müteahhitlik. Gazetecilik.
O nedenle tarikatçılar basın kartı taşıyor, binalarımız çöküyor, adını bile bilmediğimiz adamlar Meclis’te oturuyor.
Şu an yaşanan kaos budur. YSK Başkanı hukukçu. Danıştay Başkanı hukukçu. Yargıtay Başkanı hukukçu.
Anayasa Mahkemesi Başkanı?
İktisatçı.
Yargımızın aniden allak bullak olup, medyamıza, inşaatlarımıza ve siyasetimze benzeme sebebini başka yerde aramayın. “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” diyen Turgut Özal’ın taa 1990’da yaptığı tercihin sonucudur bu...
Bugün AKP’nin yaptığı tercihlerin, taa 2023’te yaratacağı sonuçları da, varın siz hesap edin artık.
Yılmaz Özdil / Hürriyet

+++++

MİNİ YORUM
İki kelime ile terörü affetmek
DTP’li Sırrı Sakık, ‘kimsenin izlediği yok, izlesenler bizi izlediklerimiz yönetmezlerdi ama’ hadi mübalağa olsun 70 milyonun gözleri önünde TBMM Genel Kurulu’nda CHP’li Mevlüt Aslanoğlu’nu yumrukladı. Yeniçağ’ın dünkü manşeti bir durum tespitiydi: Meclis’te terör! Sonra iki vekil sarıldı, öpüştü, koklaştı. Rezilliği yaşanmamış saydı. Özür müeessesinin çıkmazı bu işte. Yaptım ama üzgünüm. Yine yaparım, üzülmüş gibi yaparım; yine affedilirim. O olay yaşandı ve bir yaptırımı olmalıydı. Meclis ‘teröre’ karşı bu kadar affedici olmamalıydı. Neme lazım, ya alışkanlık yaparsa...

ST

Yazarın Diğer Yazıları