Önce vatan gitti ve PKK geldi
Bu başlık Yalçın Doğan’ın 25 Haziran 2013’te Hürriyet’teki köşesinin başlığıdır. Bu kısa başlık PKK ile müzakere ve mütareke yani ateşkes sonrasında Güneydoğu Anadolu’nun durumunu anlatmak için yeterlidir. Öcalan ile başlatılan son mütareke ve kirli barış süreci sonrasında PKK büyük bir moral üstünlük kazanmış durumdadır.
Türkiye’nin bu duruma sürüklenmesinin fikir mimarlarından birisi olan Mehmet Altan, Güneydoğu Anadolu gezisi sonrasında şöyle demektedir: “Orada fiili bir durum doğmuş. Hükümetle İmralı arasında, BDP’nin de dahil olduğu süreç, şimdi tek başına kalmış, kendi kendine işliyor. ‘Buraları bizim’ eğilimi ağır basıyor. Sanki, Ankara orayı bırakmış.”
Başbakan Erdoğan’ın terör ile müzakere ve mütareke politikasının Türkiye’yi getirdiği nokta budur. PKK’ya katılımlar patlamıştır. Örgüt, Güneydoğu Anadolu’da yönetimi devralacağı havası içine girmiştir. Bu atmosfer halka da yansımıştır. Yıllardan buyana devletin yanında PKK’ya karşı mücadele eden insanlar, bundan sonra ne olacak, başımıza ne gelecek endişesi içindedirler. Bir korucubaşı şimdi şöyle dert yanmaktadır: “Ne olacak şimdi, PKK’lıların babalarından özür mü dileyeceğim?”
AKP milletvekili İdris Bal, “Ümit ve Korku İkliminde İmralı Süreci: Barış mı, Kürdistan mı?” başlıklı bir rapor hazırlayarak Cumhurbaşkanı A. Gül ve Erdoğan’a sunmuştur. Bal raporunda PKK’ya, BDP’ye Öcalan’a karşı olan, tereddütle bakan, ortada olan kesimler adeta PKK’nın kucağına itilmektedir demektedir. Bal, bu insanların yalnız bırakılmakta olduğunu, onlara adres olarak örgütün gösterilmekte olduğunu ifade etmektedir.
Bal’a göre halen devam eden süreç iki senaryo ile bitebilir. İyi senaryoya göre PKK ile devam eden mütareke süreci istendiği gibi devam ederse (Bal, PKK’nın hangi isteklerinin tatmin edilmesinin ne sonuçlar doğuracağını tartışsa iyi olurdu. Örneğin; Öcalan Diyarbakır’a dönecek, Kandil’dekiler kırmıza halıdan geçerek TBMM’ye girecekler, Güneydoğu ve Doğu Anadolu özerk bölge olarak PKK kontrolünde vs.) barışın geleceğini, Türkiye’nin federasyon veya konfederasyon ile Barzani bölgesi ile birleşeceğini ve böylece Musul sorununun anavatana entegrasyon ile çözüleceğini ileri sürüyor. Tabii, sormak lazım, Musul bizden ayrıldığında federasyon mu idi ki federasyon ile dönsün? İyi senaryo bu imiş.
Kötü senaryo ise PKK’nı geri çekilmesi, Suriye’de bir PKK devletçiğinin kurulmasına güç sağlamak ihtiyacından yapılmıştır. PKK bir aşamada ilerleyen süreçte, Suriye’de PKK devletçiğini kurduktan sonra geri dönecek ve Türkiye’de terör eylemlerini tekrar başlatacaktır. Üstelik bu sefer daha güçlü bir dış kamuoyu desteği alacaktır. Sonunda Kürdistan kurulacak, ABD ve İsrail’in müttefiki olacaktır. Öcalan ve PKK her halükarda kazançlı çıkacaklardır.
Bal, “Eğer kötü senaryo gerçekleşir ise AKP bundan sonraki ilk seçimlerde tek başına iktidar olamaz. Bu da ülkenin istikrarını, gelişimini olumsuz yönde etkileyecektir” demektedir. Doğrusu bir ülkeyi bölen bir iktidarın sağladığı istikrarın ne olduğunu çok merak ettim. Siyasette istikrar içinde bölünme veya çok istikralı idik ancak bölündük diyen bir şeyi hiç okumadım.
Aslında İdris Bal’ın iyi senaryosu da kötü senaryosu da Türkiye’nin nasıl bir sürece girdiğini göstermektedir. Önemli olan, İdris Bal gibi muhtemel senaryoları düşünen AKP milletvekillerinin, bu senaryolarda oynamayı daha ne kadar kabul edecekleridir.