Önce siz bir ''ama''sız ''ancak''sız özgürleşin de…

İki hak, özgürlük kelamı duydular ya…

AK Parti''nin "akil"i olarak kafi miktarda sakilliklerine şahit olduğumuz halde, bir kısım muhalefetin de vizyon(!)larında boncuk aradığı tipler yeni çözüm süreçleri mi başlatmadılar…

"Bölge" diye, daha adını bile telaffuzdan aciz oldukları bir coğrafyayı temsil iddiasındaki kimi vekiller ekranlarda KDP açılımı mı yapmadılar! AK Parti gündeme getirince/getirse kızılca kıyamet koparacak mele/medrese köprüleri mi kurmadılar!

*

Dün yazıyı yolladıktan sonra tam içimden "Acaba fazla mı oldu, bu kadar sert bir frene gerek yok muydu, bir tevile mi başvursam" filan diye geçirir gibi oluyordum ki…

Yok arkadaş…

Ben az bile yazmışım!

Yirmi yıllık bir baskı döneminden sonra aslında her birimizin ekmek gibi, su gibi muhtaç olduğu "İktidar keyfiyetine bırakılmayacak hak ve hürriyet söylemi" ancak bu derece kötüye kullanılabilirdi!

*

Verin abi/ablalara turnusol testini:

"Ama"sız, "ancak"sız hürriyet madem bu kadar iyi bir şey, e niye o zaman hop oturup, hop kalkıyorsunuz açıldıkça şu "Kazanacak aday" meselesi?

Ellere var da bize yok mu!

Konunun esasından bağımsız olarak soruyorum; nereden çıkıyor o "yaramazlık" jurnallemeleri?

Neden "yaramazlık" olsun alın dize deve dişi gibi "ama"sız, "ancak"sız "kanaat ve ifade hürriyeti"; bu iklimde tuzunuzun olmasından kıvanç duymanız gerekirken, ağız burun eğmek niye ki!

Konuşmayı bile unutmuş bir ülkede, tartışa tartışa anlaşmak gibi sağlam bir hürriyetleri içselleştirme emsali oluşturmak varken, yakışıyor mu bu tahammül edememe halleri!

*

Demek ki neymiş…

Öyle edebiyatı güzel, kafiyesi de pek meftun edici diye bol keseden sallamamak lazımmış bazı vaatleri!

*

Daha genel bir bakış açısı, daha büyük bir resim lazımsa…

Neden bunca çaba?

Demokratik değerleri neyse o "evrensel seviye çıkarabilmek" değil mi?

*

Çıkaralım:

Ne diyor İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi?

-Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar…

-Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir…

-Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

-Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz…

-Hiç kimseye işkence yapılamaz…

-Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır…

- Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir…

-Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez…

-Herkesin, davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır…

-Herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır…

-Kimsenin; özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz…

-Herkesin; düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır…

-Herkesin, düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır…

-Herkesin, silahsız ve saldırısız toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma özgürlüğü vardır…

Vs.. Vs..

*

AMA…

Madde 29: Herkesin, kişiliğinin serbestçe ve tam gelişmesine olanak veren topluma karşı ödevleri vardır. Herkes, haklarını kullanırken ve özgürlüklerinden yararlanırken, başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ve demokratik bir toplumda genel ahlak ve kamu düzeniyle genel refahın gereklerinin karşılanması amacıyla yalnız yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olur. Bu hak ve özgürlükler hiçbir koşulda Birleşmiş Milletler''in amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.

*

Demek ki neymiş?

Gerçek bir "demokrasi" ancak "hak ve hürriyetler"in kamu düzenini bozmayacak şekilde düzenlenmesi/sınırlandırılmasıyla mümkün olabilirmiş.

*

Üst üste iki gün ve ısrarla dikkat çekmemin sebebi:

BİR:

"Sınırsız özgürlükçü" bir Anayasa yapmaya girişirseniz, kanunlar Anayasa''ya aykırı olamayacağından, hayatın ve bu coğrafyanın olağan akışı içinde ihtiyaç duyabileceğiniz kanuni düzenlemeleri yapmakta güçlük çekersiniz.

İKİ:

"Norveçleşmesi" mümkün olmayan bir ülkede orantısız ve yine hayatın olağan akışı içinde karşılanma ihtimali bulunmayan özgürlük vaatleriyle beklentiyi bu kadar yükseltirseniz; ağır bedeller ödersiniz. Bakınız: Çözüm Süreci.

Yazarın Diğer Yazıları