On yüz bin milyonuncu sarı öküz meselesi...

Ankara 2. İdare Mahkemesi, RTÜK''ün TELE1 hakkında verdiği 3 günlük ekran karartma cezasında yürütmeyi durdurdu.

En azından "yargı" adına ümit-var sayalım.

Ve fakat, ortada "kazanılmış bir zafer" hele de "demokrasiye dönüş" filan var sanmayalım.

Fena halde yanılırız.

*

Tele 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ''ın yaptığı şu vurgu önemli:

- TELE1''i kapatmak Türkiye''yi karartmak demektir. Arkasından diğer bağımsız kanallar, yani Halk TV, KRT gibi medya kuruluşları gelecektir. Amaçları, o karanlıkta bir iş çevirmek, seçmen iradesini bir kez daha çalmaya çalışmaktır…

*

Hikaye malum da çabuk unuttuğumuz için tekrarlayalım:

Aslan sürüsünün göz koyduğu ama bir türlü de ele geçiremediği bir öküz sürüsü varmış.

Aslanlar ne zaman sürüden bir öküzü avlamaya kalksalar sürünün bütün öküzleri bir araya gelir, aslanlara asla geçit vermezmiş.

Gel zaman git zaman, öküzleri avlayamayan aslanlar zayıf düşmeye başlamışlar.

Öyle olunca da hemen bir semirme planı yapmışlar.

*

Buna göre;

Topal aslan, yanına iki arkadaşını daha almış ve elindeki beyaz bayrağı sallayarak elçi olarak öküzlerle konuşmaya gitmiş.

Öküzlere, ziyaretinin nedeninin "Özür dilemek" olduğunu, bundan sonra "Barış içinde" yaşamak istediklerini, ancak sürüdeki "Sarı Öküz"ün akıllarını başlarından alan renginin buna mani olduğunu anlattıktan sonra demiş ki;

- Verin kurtulun. Yine barış içinde yaşayalım.

*

Benekli Öküz, bunun bir tuzak olduğunu söylese de kimseye dinletememiş; öküzler, "kurtulma" umuduyla Sarı Öküz''ü arslan sürüsüne vermişler.

*

Aradan biraz zaman geçtikten sonra aslanlar bir kere daha ziyaret etmişler öküzleri.

Bu defa "Sarı Öküz"ün verilmesine razı gelen "Uzun Kuyruklu Öküz"müş hedefleri:

- Siz hepiniz normal kuyruklusunuz. Ama şu uzun kuyruklu arkadaşınız var ya… Ne zaman kuyruğunu sallasa gözümüze batıyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Onu da verin de barışımız bozulmasın.

*

Benekli Öküz yine karşı çıkmış ama nafile…

Öküzler, böyle yaparlarsa kendilerini kurtarabileceklerini zannederek Uzun Kuyruk''u da feda etmişler aslan sürüsüne.

*

Yetmemiş tabii…

Aslanlar, karınları acıktıkça başka bir gerekçeyle istedikleri öküzleri "yemeye" devam etmişler sürüden…

Sonunda öküz sürüsü zayıflamış; artık saldırılara karşı bir araya gelseler bile aslanları durduracak güçleri kalmamış. Aslanlar da küstahlaşmış. Hiçbir mazerete sığınmadan, tehditle almaya başlamışlar iştahlarını kabartan öküzleri.

*

Ancak, sürüden geriye kalan birkaç öküz kalınca… "Biz güçlü bir sürüydük… Ne oldu da bu hale geldik" diye ağlamaya başladıklarında Benekli Öküz''ün uyarısını hatırlamış sürünün lideri.

"Biz" demiş;

"Sarı Öküz''ü verdiğimiz gün kaybettik."

*

Aynı kulvarda yayın yapan, dolayısıyla rakip de olan televizyon kanalları, diğer medya kuruluşları, Yanardağ''ın "TELE1''i kapatmak Türkiye''yi karartmak demektir" ifadesine içten içe ağız burun eğiyor olabilirler…

Olmasınlar.

"Sarı Öküz"ü vermemek önemli.

"Sarı Öküz"lerini vermemek her mahallenin, sektörün en birincil görevi.

Zira…

Onu verince, çorap söküğü gibi geliyor gerisi.

Bakınız:

Silivri kumpaslarına karşı "darbeye karşı olmak", "ileri demokratiklik", "aman tadımız kaçmasın"cılık veya başka envai çeşit bahaneyle "sarı öküz"üne sahip çıkamamanın uzatmalı bedelleri nasıl ödetiliyor hâlâ hepimize!

O gün oluşturulan ve usulsüzlüğü esas alan yeni hukuk usulü, nasıl bumerang gibi vuruyor o kumpasların "müdahili", "şakşakçısı", "destekçisi", "jurnalcisi" olanları sıra sıra…

TÜRK HEKİMLERİ FİNCANCI''YLA GURUR DUYABİLİR Mİ?

Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı''nın gözaltına alınması olayı usul açısından tartışmaya değer;

Pekala mevcutlu götürülmeden de ifadesine başvurulabilirdi.

Tutuklama tedbirinin gerekip gerekmediğine, isnat edilen suça göre ve eldeki somut duruma bakılarak karar verilebilirdi.

Yırt dışından dönüp, ifade vermek üzere kendisi başvuruda bulunmuş birine "kaçma şüphesi" atfetmek ciddi bir meşruiyet sorunu oluşturur zira…

*

Gelelim esasa:

İftira "düşünce özgürlüğü"ne dahil midir acaba?

Ya "bilimsel değerlendirme"ye?

Fincancı''nın, PKK''lı teröristlerin kimyasal etkisi altında olduğu yönündeki "bilimsel değerlendirmesi"ni paylaştığı kanal belli…

Kanalın bu haberden muradı belli…

Kaldı ki…

Velev ki, kimyasal etkisinde sahiden de görüntülerdeki teröristler; sebebin "TSK" olduğuna kim/neye göre karar verdi?

Öyle ya, başka birçok şeyle birlikte türlü uyuşturucunun da dünya üzerindeki en kıdemli dağıtıcılarından olan terör örgütünün mensuplarının, "bir sebeple/niyetle" kimyasal kaynaklı nöbet geçirmesi olmayacak/şaşılacak/altında "dış fail" aranacak bir hal mi?

Yeri gelmişken…

PKK''nın metropollere saldığı o intihar bombacıları ne etkisi altındadır acaba; keşke Fincancı buna dair de bir bilimsel değerlendirme yapsa!

*

Keza, Fincancı''nın kullandığı terminoloji; baştan aşağı "tıp hekimliği"nin gereği mi?

Misal, "tıp bilimi", bir ülkenin terör saldırısı altındaki topraklarını "savaş bölgesi" olarak nitelemeyi tanımlayan bir prensibi mi var?

Hangi savaş?

*

Usul esastan üstündür; dolayısıyla başta vurguladığım gibi "gözaltı işlemi"nin gerekliliği tartışılabilir.

Bu vesileyle, birilerinin TTB''yi kapatma fırsatçılığı tartışılabilir. Tartışılmalıdır da…

Ve fakat, Fincancı''nın sözleri hiç de öyle TTB''nin yaptığı açıklamada iddia ettiği gibi Türk hekimlerinin "gurur duyacağı" sözler de değildir.

Bu özeleştiri de elzemdir.

Yazarın Diğer Yazıları