On üç yılın finali...

Eski Bakan Nihat Ergün yazdığı kitabında “İslamcılık yaklaşımıyla dinin ideolojiye dönüştürülmesi ahlak konusunda bazı olumsuz gelişmelere de yol açtı... Partiler bir süre sonra parti olmaktan çıkıyor, siyasi cemaate veya siyasi şirkete dönüşüyorlar...” demiş.

Benzer şeyleri 2003’te İsmet Özel söylemişti: “... İslamcılar, sadece ” Madem bu devlet İslam devleti haline gelecek, öyleyse ben nereyi kapatayım da, güme gitmeyeyim? “ düşüncesiyle hareket ettiler.”

Ergün ve Özel, İslamcı hareketin siyasi ve entelektüel cenahını en üst düzeyde temsil etmiş iki isim. O yüzden tespitleri önemli. Ergün’ün “şirketleşme” tespiti, bir “teori” değil “durum tespiti/itirafı” olması açısından dikkate değer.

İslamcılar muhalefetteyken ahlakın iktidar olmasını istediler lâkin iktidar olunca iktidarda tutunmak için kendilerince “esperanto” bir ahlak geliştirdiler: Eğer bir fiili kendileri dışında biri gerçekleştiriyorsa “tekfir” ve ifşa etme, kendileri yapıyorsa İslami “yorum” getirme ve gözden saklama şeklinde tevil edilebilir bu yaklaşımı. Alıştıkları sefahatı “huzur” içinde devam ettirebilmek için başka da çareleri yoktu.

“Piyasaya” uyumlu bir dini anlayışın bu çevrelere hâkim olduğunu gördük geçtiğimiz on üç yılda: İslam’ı salt “muamelat” tan ibaret bir inanç manzumesi haline dönüştüren bir anlayış bu.

Bunun en kötü örneklerini geçtiğimiz dört yıllık süreçte gördük, Kur’an ayetleri ile dalga geçenleri görmezden gelen dini otorite, yolsuzluğu “ganimet hukuku” ile izah etmeye çalışan ulema, Peygamberle liderlerini yarıştıran “muhafazakâr” siyasetçiler, zinayı yasal hale getiren lider olarak tarihe geçmişken kız-erkek ilişkilerini diline dolamayı dindarlık sanan lider, 28 Şubat günlerinde başörtülü vekile hakaretler saydıranları fonlayan “muhafazakâr” medya, saray ozanları, kadrolu sanatçılar, Çankaya sofraları, havuz medyası, kadrolu müteahhitler vs...

Onüç yılın finali bu...

Şu manzaraya gözlerinizi kısarak baktığınız zaman onüç yıllık AKP iktidarının özellikle son döneminin “şeklen” o çok hazzetmediği İsmet Paşa CHP’sinin “tek parti” dönemine ne kadar benzediğini göreceksiniz.

Seçim kampanyalarının yoğunlaştığı şu dönemde “açılış” kılıflı mitinglere araç tahsis eden, öğrenci görevlendiren Valiler, muhalefet parti otobüslerini şehir girişlerinden geri çeviren, muhalefet parti afişlerini mahkeme kararı olmaksızın indiren kolluk kuvvetleri bize İsmet Paşa’nın Parti Başkanı Valilerini, hukuk tanımaz inzibatlarını hatırlatıyor.

Açılış bahanesi ile “gönlündeki kuşun” daha rahat kanat çırpması için meydan meydan gezen Cumhurreisi ise 1950 seçimlerini hatırlatıyor bize. En son o seçimde bir Cumhurbaşkanı mitingler yapıp bir partiye oy istemişti. Bu kampanya döneminin en ibretlik olayı ise, Cumhurreisi’nin hiç hazzetmediği İsmet Paşa ile birlikte bir siyasi parti için propaganda yapan Cumhurbaşkanı olarak tarihe kaydının düşmesidir.

Bu kafayı oylayacağız

80’li yılların sonunda sağın ilk özgün müzik sanatçılarından olan Hasan Sağındık, “Yusuf Yüzlüler” isimli kasetini çıkartmıştı. Sağındık o kasetteki şarkılarından birinde arka plan müziği üzerine şiir okuyordu. O şiirin bir yerinde de Kelime-i Tevhid söylüyordu.

İşte o Kelime-i Tevhid’in okunması Ülkücülerin ve Hasan Sağındık’ın İslamcılar tarafından “tekfir” edilmesine yetmiş de artmıştı: Kelime-i Tevhid “çalgılarla” bir arada nasıl söylenirdi!..
Sonra ne mi oldu? İslamcılar bu ülkeye “green pop” akımını hediye ettiler.
Arabesk müzik eşliğinde zikir kasetleri memleketin değme sanatçılarının kasetlerinden çok sattı.
İslamcı radyolar önce müziğin haram olmadığına dair fetva aradılar, sonra kadın sesi haram değil diye; kısa bir süre içinde hepsini buldular.
Tesettür defileleri, muhafazakâr tikiler falan derken, sosyoloji ilmi açısından incelemeye değer “dejenere” bir sosyal katmanı ülkeye hediye ettiler.

Muhafazakâr kesimin işi kılıfına uydurmadaki maharetine son örnek ise Yasin Aktay’ın Cumhurbaşkanı’nın ismine getirttiği Salavat. Aktay’ın açıklaması İslamcıların kendi işlediklerini “tevil” etme hususunda ne kadar yaratıcı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Evet...

Türkiye önümüzdeki Pazar bu kafayı oylayacak...

İslami ve ahlaki değerleri yaptığı işe uydururken Allah’tan korkmayan bu kafayı...

Seçim sizin...

Yazarın Diğer Yazıları