Ölüme atanan öğretmenler…
Tek tasası ''Kuzey Işıkları''nı izleyip-izleyememek olan bir hayat tasarımının boşunalığının elbette farkındayız.
"Çıtır çıtır yanan şöminesine karşı piyanosunu çalan veya klasik müzik eşliğinde sıcak şarabını yudumlayan çiftçi" profili gibi bir kalkınmışlık/gelişmişlik ölçüsünün abukluğunun da…
Hiçbirimiz, memleketi İzlanda konforuna kavuşturmasını beklemiyoruz yönetenlerden; en "anti-militarist" olanımız bile gayet idrakinde ki, imkânsız!
*
Biz, bir kaos coğrafyasında bulunuyoruz.
"Fıtratında";
İşgal olan…
Savaş olan…
Terör olan…
Ceset ve barut kokan…
Kan ve gözyaşıyla sulanan…
Güvenlik/güvendelik garantisi bulunmayan…
"Hep tetikte" olmayı mecbur kılan…
"Yurtta sulh, cihanda sulh" düsturunun dahi ortasında kaldığımız ateş çemberlerini bir yere kadar frenleyebileceği, hiçbir gün dikensiz gül bahçesi olamayacak çetin bir coğrafya.
*
Buraya kadar tamamız da…
O bombalar, roketler de gökten yağmıyor başımıza!
Onu sıkan bir el var her kurşunun arkasında.
Hiçbir şey, öyle şiirdeki gibi "birden bire" olmuyor; illa ki şartları olgunlaştıran birileri, bir şeyler var…
*
Soru hak, cevap helal;
Kim/ne onlar?
*
Eskiden, hani şu geçenlerde İYİ Parti lideri Meral Akşener''i de ağlatan Öğretmen Marşı söylenirdi 24 Kasım''larda…
Daha küçük yaşta olanlar, bıcır bıcır bir edayla, "Öğretmenim canım benim, canım benim, seni ben pek çok, pek çok severim…" diye şenlendirirlerdi öğretmenlerinin günlerini…
Dün baktım, hemen her platformda "Mağusa Limanı";
"Mağusa Liman''ı limandır, liman aman amman
Beni öldürende yoktur din iman.."
*
Çünkü hanidir bu ülkede marşlar yerlerini ağıtlara bıraktı…
Çünkü, Batman Kozluk''ta, öğrencilerine karnelerini dağıttıktan sadece dakikalar sonra, arkadaşlarıyla bindiği araç, PKK''lı teröristlerce taranan Aybike öğretmen, kaldırıldığı Kozluk Devlet Hastanesi''nde son nefesini verdikten sonra onun o içli sesiyle özdeşleşen bu türkü, bu ülkede, silahların, bombaların, roketlerin gölgesinde görev yapmaya çalışan bütün öğretmenlerin marşı, Neşe Alten''den daha birkaç gün önce katledilen Ayşenur öğretmene kadar bütün eğitim şehitlerinin de ağıdı oldu.
*
Dün gün boyu benim bilgisayarımda da Mağusa Limanı çalıyordu;
Her "Uyan Alim" nidasında benim de gözümün frenleri boşaldı.
*
Soru hak, cevap helal;
Neden?
Neden ölüyor bu pırıl pırıl; vatanın her karışında göreve koşacak kadar mert olan gençler?
Çocuklar neden ölüyor?
Hemşehrim, Tekirdağlı Neşe öğretmenin öldüğü iklimi az buçuk biliyoruz da…
Aybike neden öldü?
Necmettin öğretmen neden?..
Ayşenur öğretmen neden?..
*
2002''de, siyasi iktidar el değiştirirken Türkiye''de "terör eylemi" var mıydı; kalmış mıydı?
Terör eylemini bırakın, PKK kalmış mıydı?
Kendi kendini feshetmemiş, adını değiştirmemiş miydi?
2004 yılına kadar Türkiye''de eylem yapamayan terör örgütünün, hem yeniden eski adı PKK''yı alıp hem de 2005''te Kuşadası saldırısından başlayarak sivilleri de hedef alan şehir eylemlerine başlamasıyla, 2005''te Diyarbakır''da ortaya konan "Kürt sorunu benim sorunumdur. Her sorunun çözümünün adresi biziz" anlayışı ve onun üzerine inşa edilen "açılım süreci" arasındaki paralellik sadece tesadüf mü yani; kimseye bir sorumluluk yüklemez mi?
*
Ayşenur Öğretmen doğduğunda YPG, PYD, SGD, ÖSO vesair mi vardı Suriye''de?
Suriye sınırımızın hemen ötesinden başına düşen roketle, "Şam''da Cuma namazı kılma" sevdası arasında en ufak bir ilgi, ilişki yok mu?
Yok mu "olmasaydı olmazdı" dedirten hiçbir siyasi hata, yanlış, vebal, inat, ısrar?