Olmuyor sayın Başbakan olmuyor
Lise öğrencisiydim, merhum Prof. Şemsettin Günaltay Başbakan oldu. Sakin, ağırbaşlı ve çok ölçülü kimliğiyle İsmet Paşa’nın demokrasiye geçişine en büyük desteği o verdi. Bu sebeple sizin Başbakan olmanızı, Dışişleri Bakanıyken bana göre yanlış olan pek çok icraatınıza rağmen ümitle karşıladım. Çünkü ilmi bir kimliğiniz vardı. Son derece hırçın, kırıcı üslubu ile tozu dumana katarak Başbakanlık yapan selefiniz Erdoğan’ın siyasi hayatımıza yapıcılık manasında kazandırdığı hiçbir şey yoktur. Öfke, alay, sinir üçgenine dayanan politika ile ne yazık ki çok şey kaybettik. Siz de, Başbakan olduğunuzdan beri adeta kutsal bir emanetmiş gibi Sayın Erdoğan’ın üslubuna sarıldınız. Üstelik daha hırçın ve daha kırıcı olarak. Sahip olduğunuz ilmi birikimin, politikada peşin hükümlülüğü reddettiğini siz de biliyorsunuz. İlim, peşin hükmü kabul etmez, edemez. Esad düşmanlığınız öylesine kemikleşmiş ki, Türkiye’nin menfaati nedir, Rusya ile yapıcı bir işbirliği üslubu nasıl sağlanabilir gibi konulara eğilmeden sadece öfkeli beyanlarda bulunuyorsunuz. Rusların Kafkasya bakanı, “Biz Kürtlerin Akdeniz koridorundan geçmesine ve Akdeniz’e açılmalarına kesinlikle karşıyız” diyor. Jeopolitiğin alfabesinde olan bir kimse bu demeci değerlendirirse Türkiye’nin menfaatleri için en doğru tezin bu beyan olduğunu anlar. Ama heyhat tam bir savaş psikolojisi ile Esad’ı yakma uğruna Türkiye’nin menfaatlerini kavuruyorsunuz. MGK ve Yüksek Askeri Şura iç ve dış savaş tehdidini dile getiriyor.
Bu sizin ayıbınız
İç savaş, dış savaş derken vatanımız ciddi tehdit ve tehlikeler karşısındadır. Bu tehditler ortasında bir Başbakan’a yakışan birleştirici bir üslupla ülkedeki bütün siyasi partileri milli hedefler doğrultusunda bir araya getirmek değil midir? Siz Sayın Bahçeli’ye “Yüreğin varsa bu sözleri git Tunceli’de söyle” diye meydan okudunuz. O da gitti, hükümet meydanındaki kürsüden Tuncelili vatandaşlarımıza seslenerek; Ankara’da ne söylediyse aynen tekrar etti. Devlete isyan edenlerin karşılığını gördüklerini ve daima göreceklerini belirtti. Bana göre Sayın Bahçeli yapması gerekeni yapmıştır. Siz çok yukarılardan bakan bir üslupla “sözümü dinledi ve gitti” diyorsunuz. Diğer parti genel başkanları da bu aşağılama gayretinizden demeçlerinizle nasip alıyor. Sayın Başbakan bu üslupla hiçbir yere varamazsınız. Siz bir buhran halinde bu siyasi kadroları yanınıza almadan ne yapabilirsiniz? Siyasette, iktidar ve yüksek mevkiler gelip geçicidir. Bunları mülkiyet zannetmek çok hicranlı bir aldanış olur. Ayrıca bu vatanın bazı illerini sayarak buralara girebilir misin diye meydan okumak çok ayıptır. Zira değil bir parti liderinin sıradan bir yurttaşın vatanın herhangi bir köşesine gidememesi iktidarın ayıbıdır. Sizin ayıbınızdır. Seyahat özgürlüğünü sağlamakta aciz kalan bir hükümet meydan okuyarak neyi kurtarıyor.
Mezhepçiliğe dayanan bir dış politika anlayışı ile Türkiye’yi akıbeti meçhul bir felakete götürdüğünüzü ne zaman göreceksiniz? Dış basında çıkan yazıları görüyorsunuz. Ekonomist 12 yıllık iktidar döneminizde iş kazalarında ölen memleket evlatlarının bilançosunu çıkarmış, iktidarınızı tenkit ediyor. Dış âlem bütünüyle Türkiye’nin eksen değiştirdiğinden, AKP iktidarında Vahabi zihniyetine kaydığını, IŞİD’i bizim desteklediğimizi yazıyor. IŞİD konusu dış ilişkilerde Türkiye’nin zayıf karnı olmuştur.
Barış süreci PKK’ya hizmet
Siz ve bakanlarınız barış sürecini dilinizden düşürmüyorsunuz. Alâeddin’in sihirli lambası gibi barış süreci kandilinden çıkanlara bakarsak terörist başının istekleri taşıp dökülüyor. Dünyanın neresinde terör örgütü böyle cirit atabiliyor. PKK yakıyor, yıkıyor, her gün artan sayıda insanımızı öldürüyor. Kobani bahanesiyle ayağa kalkanların yaktıkları evler, yıktıkları binalar, kaybedilen canlar herhalde unutulmadı. Barış sürecinin PKK’ya hizmetten başka ne faydası olmuştur? İspanya’da, İngiltere’de, Fransa’da terör ile yapılan mücadelede hangisi sekretarya kurdu. Örgütüyle haberleşme imkânı sağladı ve hangisi terör örgütü silah bırakmadan, teslim olmadan müzakere masasına oturdu...
Diğer taraftan Cumhuriyetle kavgalısınız. Mazinin kabuk bağlamış yaralarını devamlı kanatırken emperyalist gayretleri görmüyorsunuz. O olaylar Cumhuriyet’in kendini koruma ve kabul ettirme iradesinin ifadesidir. Demeçlerinizde Kürt isyancıların başlarına gelenleri anlatıyor ve bu zulümdür diyorsunuz. İsyancıların bastıkları karakollardan, şehit ettikleri askerlerden, yaktıkları köy ve köprülerden hiç bahsetmiyorsunuz. Sayın Başbakan, Cumhuriyet kendi insanına asla düşman olmadı, daima dost kaldı. Dostluğun gereğini de hizmet olarak olanca cömertliğiyle verdi.
Bugüne gelelim. Ülkemizde 15 milyon insanımız açlık sınırının altında, diplomalı işsizlik %15’i, düz işsizlik ise %10’u aşmıştır. Siz inşaatı esas alan kalkınma anlayışınızla AVM ve gökdelenler dikiyor, vatandaşın çilesine ilgisiz kalıyorsunuz.
Sayın Başbakan dileğim; “Mağrurlanma Padişahım, senden büyük Allah var!” hitabını can evinizde duyarak hakikatle mağlup olmanız ve bu çıkmaz sokak politikasından birliği, dirliği sağlayacak, memlekete güven verecek huzur politikasına yönelmenizdir. Yoksa size de bize de; ama en acı ve acıklısı bu aziz Türk vatanına ve Türk milletine “Vah ki vah!!!!...”