Ölmeyi iyi biliriz!
Çocuklara sarkıntılık eden sapıklara tepki gösterir, o sözde insanları affedecek yasaya isyan edersin, "Sen Müslüman değil misin, sorunların önüne geçeceğiz" diye hamasete başvururlar.
Soma'da, madenin altında kalırsın "Aylar önce Meclis'e araştırma önergesi verilmiş neden görmezden geldin, üzerini kapadın, bu canların hesabını kim verecek" diye sorarsın, daha enkaz altındaki yüzlerce bedene ulaşılamadan "Ölmek bu işin fıtratında var" der, madenci yakınlarını yerlerde tekmeler, üzerine bir de hapis cezası verirler.
Vakıf adı altında onlarca çocuğa istismar ederler; bir ilçe susar, bir il susar, aileler çekinir, çocukları dinleyip istismarı ortaya çıkaran "kral çıplak" diye bağırınca skandal patlar. Hemen harekete geçerler "Ensar üzerinden iktidarı eleştiriyorlar, Ensar'ın hizmetleri ortadadır" diyerek işin üstünü örtmeye çalışırlar.
Terör olur, çözüm süreci olur, evlerin içine kadar bomba yerleştirilir, teröristler kameradan izlenir müdahale yapılmaz, "PKK'yı muhatap alarak, teröristleri görmezden gelerek terörü azdırırsınız" dersiniz; "Sen terörü mü besliyorsun, bunlar terörden nemalanan odaklar" sözleriyle sizi bir anda hedef tahtasına oturturlar.
Konya'da 2008 yılında 3 katlı Kur'an kursu çöker, 18 kişi hayatını kaybeder; "Denetlenmeyen, sağlık koşullarına uygun olmayan kurslar kapatılsın, çocuklarımız ölmesin" denilir, "Sen Kur'an kursuna karşı mısın, din düşmanı mısın" diyerek hedef gösterilirsin, ihmaller zincirinin ayan beyan ortada olduğu yurdun davasını 8 yıldır bitiremezler.
Deniz Feneri'nde yapılan yüz milyonlarca liralık vurgun, Almanya'da belgeleriyle, kayıtlarıyla ortaya çıkar, "Türkiye'dekine işlem yapmayacak mısınız, faaliyetler denetlenmeyecek mi" diye sorarsın, "Sen paralelci misin" diyerek, dava açılmasının önüne geçerler.
Türkiye'nin dört bir yanında bombalar patlar, bombacıların çoğunun üniversitelerin devşirildiği ortaya çıkar. "Üniversitelerdeki teröre müdahale edin, daha çok canımız yanmasın" yorumları yapılır, "Dış güçlere teslim olmayacağız, mücadelemiz kararlılıkla sürecek" diyerek üniversitelerdeki terör gerçeği görmezden gelinir, bombacılar devşirilmeye aynen devam eder.
ABD'nin uzun yıllardır aktif bir şekilde uyguladığı Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir bir uygulandığına dikkat çekilir, "BOP'un eş başkanı olmakla gurur duyuyorum" derler, bunu eleştirdiğinizde "Kendi kabuğuna çekilmiş bir ülke olmayacağız, Orta Doğu'da taşlar yerinden oynarken ecdadın yaptığı gibi süreçleri biz belirleyeceğiz" derler. Sonra bir bakmışsınız ki, amacı belli olmayan operasyonlarda askeriniz IŞİD'e esir düşer, Süleyman Şah Türbesi bir gecede kaçırılır, Türkmenler yine sahipsiz kalır.
FETÖ devletin kurumlarını ele geçirirken, "Cemaat her yere sızdı, orduyu tasfiye ediyor, siyaset dizayn ediliyor" yorumlarıyla riske dikkat çekersiniz, "Ben bu davanın savcısıyım, özel değil, genel genel" der, 15 Temmuz'dan sonra ise "Saftık, kandırıldık" açıklaması yaparlar.
Daha onlarca, yüzlerce hesabı verilmemiş, skandallar, ölümler, trajediler...
***
Önce Halep sonrasında da Adana... Olağanlaşan acılarımızın son 2 günlük gündemi!
Rusya, PKK ve ESAD açıktan Türkmenleri hedef alıyor, yerle bir olmuş Halep'in üzerinden geçiyor, Türkiye'den doğru düzgün bir açıklama bile gelemiyor.
Adana'da kime, neye ve nereye ait olduğu belli olmayan bir yurtta facia yaşandı. Sorumluları sorgulamanıza bile izin vermeden "Tarikat ve cemaatleri suçlu çıkarmaya kalkışmayın" diyerek aba altından sopa göstermeye başladılar.
Anlaşılan o ki; Türkiye'de vatandaşların başlarına gelebilecek bir olayda kesin surette herhangi bir yorum, eleştiri veya sorumlu arayışı yapılmaması gerekiyor.
Aksi halde, "Yarası olan gocunur" misali hemen sizi boğmaya, baskılamaya çalışıyor, çoğu zaman da başarılı oluyorlar.
Eğer tüm bu yaşananlara kendi adınıza tek bir yorum yapmak istiyorsanız, "Şükür, bugün de ölmedik" diyerek susun, oturun ve televizyonlarınızı açın...
Evlendirme programları ve aynı siyasi figürlerle mankurtlaşın. Ancak öyle rahat edersiniz!
Galiba, "Yeni Türkiye'de" bize biçilen tek hak "Ölmeyi iyi biliriz"den ibaret!