Ölmeyi bekliyoruz -2-
Biliyorsunuz Sayıştay''ın yaptığı doğal afet denetim raporlarını inceleyip aktaracağımı aktarmıştım. Bir önceki yazımda da tespit edilen devasa eksikliklerin bir bölümünü köşeme taşımıştım.
O eksikliklere bakacak olursak son 5 yıl içerisinde DSİ tarafından hazırlanan 709 dere ıslah projesi, mahalli idareler tarafından yer teslimi yapılamadığından yatırım programına alınamamış veya alındığı halde tamamlanamamış.
Canımız Allah''a emanet. Bir değil iki değil, taşkın riski taşıyan bölgelerdeki 709 proje arazi rantı nedeniyle tamamlanmamış.
Rapordan devam edelim.
Sel felaketleri olmaması ve önceden tespit ve önlemler için Su Yönetimi Koordinasyon Kurulu (SYKK) kurulmuş.
2013 yılındaki 2. toplantısında taşkın yönetimi konusunda ilgili bakanlıkların katılımıyla ortak çalışma grubu kurulması, bu kurul tarafından taşkın yönetim stratejisi ve merkezi bir Taşkın Yönetimi Kurulu konusunda çalışma yapılarak, sonuçların bir sonraki SYKK''ye sunulması kararı alınmış. Ancak bugüne kadar Taşkın Yönetimi Kurulu konusunda herhangi bir çalışma yapılmamış!
Bir de SYKK''dan sonra gelen ikinci üst düzey yapılanma olan Havza Yönetim Merkez Kurulları''nın (HYMK) var.
Bunlar da 2015 yılındaki tebliğ gereğince 6 ayda bir toplanması öngörülmüş ancak 2019 yılında tebliğde yapılan değişiklikle yılda en az bir defa toplanacağı düzenlenmiş.
Geçen süre içinde bugüne kadar kurul 3 defa toplanmış!
2019 yılı itibarıyla Havza Yönetim Heyetlerinden (HYH) HYMK''ya taşkın konusunda çözüme bağlanmak üzere iletilen yalnızca iki konu var. Ancak 2018 yılındaki HYMK toplantısında iletilen bu konularla ilgili herhangi bir karar alınmamış.
Bir sorun da şu…
Artan nüfus nedeniyle artan yapılaşma sonrasında şehir içlerinde kalan dere yataklarının üzeri kapatılıyor. Bu işlem taşkın riskini artırıyor. Sayıştay da raporda bunu üzerine basa basa hatırlatıyor.
Aslında dere yataklarının üzerinin kapatılması kötü koku, çevre kirliliği, böcek ve sinek oluşumlarına karşı kentleri koruyan yararlı bir önlem ama Türkiye''de her konuda olduğu gibi bu konuda da yanlış yaptığınız zaman yararlı önlem zararlı bir hale geliyor.
Bakın raporda dereler üzerine kurulmuş uygunsuz köprü sayıları verilmiş. Basit ama çok şey anlatan bir veri.
Bunlar taşkın ve selleri tetikleyen hatta büyüten yapılar. Bunların en baştan yıkılıp yapılması gerekiyorken tabii ki bu konuda bir hamle bugüne kadar yapılmadı.
Öyle ki büyükşehir belediyeleri tarafından 2015''ten bu yana yapılan 2053 köprü ve menfez projesi DSİ''den onay alınmaksızın uygulamaya konuldu.
Sadece bu da değil şehirlerde dere yataklarına dökülen kontrolsüz hafriyatlar sellere neden oluyor. Mesela Trabzon Araklı''da 18 Haziran 2019 tarihinde meydana gelen ve 10 kişinin ölümüne yol açan taşkın afetine ilişkin Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi tarafından hazırlanan Teknik İnceleme Raporunda dere yatağına kontrolsüz şekilde dökülen hafriyat taşkına sebep olan faktörler arasında gösterilmiş.
Çoğunuz bu olayı hatırlamıyordur bile.
Benzer şekilde özellikle Karadeniz Bölgesi''nde gerçekleşen taşkın afetlerini tetikleyen sebepler arasında dere yataklarına kontrolsüz hafriyat dökümü önemli yer tutuyor. Kastamonu''da 82 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketinde hafriyatın yerini bu kez tomruklar almıştı. İşte bu da plansız bir yapılaşmanın eseriydi. Ölümlerin büyük çoğunluğu tomrukların tıkadığı köprü altlarında suyun birikip şehri basması sonucu yaşanmıştı. Yoksa akıp gelen suyun denize ulaşmasına 200 metre kalmıştı.
Tüm bu tespitleri değerli buluyorum.
Savaşın ortasında böyle bir konunun ne kadar ilgi çekeceğini tahmin etmek zor değil. Ancak biraz da olsa tarihe not düşmek istiyorum.
Bu felaketler maalesef yine yaşanacak. Bu tedbirsizlikleri de o zaman yöneticilerin yüzüne çarpacağım.
Küresel ısınmayı hissettiğimiz iklimsel felaketlere bodoslama dalmaya başladığımız dönemlere giriyoruz. Fakat bizim ne bir su planımız ne de uzun vadeli stratejimiz var.
Hazırlanmak yerine felaketi bekliyoruz.