Olmayan hükümete darbe teşebbüsü
Balyoz Davası’nda cezalandırılan en küçük rütbeli deniz subayı Ayhan Üstbaş, “Türk yargısının dünya hukuk literatürüne girecek emsalsiz başarısı” nı paylaşmış Mamak’tan yolladığı mektupta.
Darbeye teşebbüs ettiği iddia edilen tarihte üsteğmenmiş; 30 ay önce tutuklandığında binbaşı. Aziz Nesin’e rahmet okutan türden yaşadıkları:
“Tarih 23-24 Ekim 2002, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 3 Kasım 2002 tarihinde girdiği ilk seçimi kazanmasından 10 gün önce; ortada henüz seçim yokken, ortada henüz kazanan yokken, ortada henüz hükümet yokken, henüz kurulmamış hükümeti yıkmaya teşebbüs etmişim! Daha sözde darbe planlarının hiçbiri yokken, seçimlerden önce ben müneccimlik yapmışım! Ve biliyor musunuz, bu, bana yöneltilen tek suçlama!
Başka birisinin evinde ele geçirilen bir flash diskteki dijital verinin, herkesin kolayca değiştirebileceği üst verisinden başka hiçbir suçlama yok! Aleyhimde tanık yok, imzam yok, görüntü-iletişim kaydı yok! Somut hiçbir şey yok!
(...)
Ne kudretli bir üsteğmenmişim ki amirallerle, generallerle kol kola girmiş, onlarla darbe planlamışım. Nereden mi anlıyorum bunu? Onların büyük çoğuyla aynı cezayı aldım da ondan!
Türkiye gerçeğini bilen herkes buna güler değil mi?
Sizin güldüğünüz bu olaylar maalesef benim ve ailemin kabusu oldu!
30 ay yattığım yetmiyormuş gibi, yaklaşık 10 yıl daha hapis yatacağım. Dile kolay mesleğim bitti. 2018 yılına kadar emekli maaşı alamayacağım. Eşim ve kızım lojmandan çıkarılacak. Ne yapacağımı bilmiyorum. Yaşadığımız bu süreçte 67 yaşındaki annem Alzheimer oldu, artık bazen beni de tanıyamıyor ve en acısı da en son 15 aylıkken uyuttuğum kızımı bir daha ne zaman uyutabileceğimi, doyasıya sarılıp oynayabileceğimi de bilmiyorum.
(...)
Bunları savcıya anlattım, tutuklayan hakime anlattım, defalarca mahkemeye anlattım, Yargıtay’da da anlatıldı, olmadı.
Çünkü hukuk bize hiç uğramadı!
Ne mahkeme, ne de Yargıtay bunları bir hukuki gerekçeye bağlamadı, bağlayamadı!
(...)
Bu muameleye uğrayanlar bu milletin öz çocukları, kendi subayları!
Darbe geçmişimizle yüzleşmek içinmiş! Askeri vesayetin bitmesi içinmiş! Ben size benim gerçeğimi söyleyeyim: Bunlar o günün üsteğmen, yüzbaşı, binbaşılarını davanın sosu yaparak onları ve ailelerini sersefil etmek içinmiş. Evet bir darbe yapıldı, o darbe asıl bize yapıldı ve asıl balyoz masum Türk subayına indirildi.
Sadece adalet ve vicdan sahibi yetkililer arıyorum!”
***
Mektubu okurken önceki gece televizyonda denk geldiğim diyaloğu hatırladım. Zaman yazarı Mümtaz’er Türköne, rahat olunması gerektiğini, Başbakan’ın “öğrenci evleri” konusunda yapılacağını söylediği hiçbir şeyin yapılamayacağını çünkü Türkiye’nin bir “hukuk devleti” olduğunu söyledi.
Yazarımız Ümit Özdağ, şaşkınlık içerisinde karşılık verdi:
“Öyle mi!”
?
En örümcek kafalı sanılanı, başyandaşı, takla rekortmeni, yanakası, yalakası; iktidar ve nimetleri etrafında pervane olanların tamamına yakını “özel hayatın gizliliği” dedi, “konut dokunulmazlığı” dedi eleştirdi “öğrenci evleri müdahale” meselesini. Destek ise gele gele bir akademisyenden; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’den geldi! Hadi “devlet”, “hükümet”, “iktidar” kızlı-erkekli evlerden korudu(!) diyelim; peki “Laçiner”lerin zihniyetinden kim koruyacak öğrencileri?