Olimpiyatların 'kapanış'ı rekabetin 'açılış'ı
Tayyip Erdoğan’ın 11. Türkçe Olimpiyatları Kapanış Töreni’nde başına gelenleri yazmıştık ya dün... Hani Erdoğan ve “eşi hanımefendi”nin, Olimpiyat Stadı’na “Mağrurlanma padişahım, seni de benim gibi yaradan var...” türküsüyle buyur edilmesi skandalı!
“İlahi(!)” bir tesadüf mü?
Yoksa, “büyük resmin” Zaman gazetesinde son 2.5 yıldır ısrarla yayınlanan “kibir” temalı yazılar, nasihatlar ve Gülen’in bu -mazallah insanı Firavunlaşmaya kadar götüren- “fena huy” üzerine yaptığı sohbetlerden oluşan diğer parçalarıyla birlikte düşünüldüğünde, Erdoğan’a “mesaj vermeye” dönük “organize işler” den biri mi?
***
Gülen cemaatine hayli yakın kaynakların aktardığına göre “o türkü”nün “zamanlaması” tesadüf değildi; hem “mağrurlanma padişahım” mesajı bilinçli bir seçimdi hem de türküyü söyleyen Geylan Tahiri’nin sahne saati “Erdoğan karşılaması”na endekslenmişti. Yani Erdoğan stada bir saat gecikmeyle girse, o türkü de bir saat geç söylenecekti; “akış” buna göre belirlendi.
Olimpiyat Stadı sadece, cemaatin “mağrurlanma”sıyla, Erdoğan’ın “kardeşlik hukuku” arasındaki “taşlama” yarışına sahne olmadı o gece.
Dahası var;
Kalabalıklar!
Hiç öyle söylendiği gibi “Kazlıçeşme’den Olimpiyat’a akın” diye bir şey yoktu. Tam tersine, yine Gülen cemaatine çok yakın kaynakların iddia ettiğine göre, Erdoğan, Kazlıçeşme mitingini sırf Türkçe Olimpiyatları’na katılımı baltalamak için 16 Haziran’a denk getirdi. Öyle ya, AKP’nin İstanbul mitingi Cumartesi, Ankara mitingi Pazar olsaydı ne olurdu!
Niyet okuyuculuğuna lüzum yok gerçek böyle olmayabilir. Ama cemaatte yarattığı algı, Erdoğan’ın “kadrolar”dan sonra şimdi de “taban” yahut “destekçi kitle” üzerinden yeni bir rekabete giriştiği yönünde...
Cemaatin Türkiye’nin her yerinde, muhalefet partilerinin adaylarıyla el sıkıştıkları halde desteklerini AKP’den çekeceklerini -artık fısıltı halinde değil yüksek sesle- dillendirmeye başladıklarına göre;
Demedi demeyin, çok ilginç bir “yerel seçim yarışı” bekliyor ülkeyi...
+++
Başlığı atmadan önce
gazetenizi okusaydınız keşke
Tam bir “bahçıvansın biberin yok” hikayesi.
Yeni Şafak dün birinci sayfasından duyurduğu “Kaybedenler Kulübü” başlıklı haberinde, “derdi Gezi Parkı olmayan” ünlüleri fişlemiş.
Gazeteci, sanatçı ve akademisyenlerin twitter hesaplarını takip eden gazete, “Mehmet Ali Alabora, Hüseyin Aygün, Can Dündar, Okan Bayülgen, Erol Köse, Nihat Doğan, Ceyda Karan, İhsan Eliaçık, Cem Boyner, Ertuğrul Günay, Cengiz Çandar, İhsan Dağı, Ece Temelkuran diye sıralamış “kaybedenleri”.
Kaybetme nedenleri yaşadıkları “hayal kırıklığı”ymış.
İyi de “ölçü” buysa;
Aylardır “en büyük hayal kırıklığı”nı Ali Bayramoğlu yaşamıyor mu? “Biz hiç böyle hayal etmemiştik” tonunda “kendim ettim kendim buldum” türküsünü söylemiyor mu, üstelik de Yeni Şafak’taki sütununda?
Bu başlığı atanlar kendi gazetelerini mi okumuyorlar yoksa Bayramoğlu’nu mu umursamıyorlar?
+++
Duran adam’lara yapılan gözaltıların “gerekçesi”ni
anlamakta güçlük çekenler var.
Basit halbuki:
“Durmak yok yola devam” fermanına uymadılar!