Olasıdan o yana
Bir sözcük hem “muhtemel” hem “mümkün” yerine nasıl kullanılabilir?
Kullanılıyor efendim, en ünlü yazarlar bile yapıyor bunu, Türk Dil Kurumu da cevaz veriyor. TDK internet sitesindeki Güncel Türkçe Sözlükte “olası” nın anlamı şöyle açıklanıyor:
1- Görünüşe göre olacağı sanılan, muhtemel.
2- Mümkün.
Yıllar önce Büyük Kurultay Gazetesi’nde Ecevit’in Milli Eğitim Bakanı’na yazmıştım “Yanlış kullanıyorsunuz sayın bakan, ’olası değil’, ’mümkün değil’in karşılığı değildir, ’olanaklı değil’diyeceksiniz, inanmazsanız Sayın Ecevit’e sorun” demiştim. Şimdi bakıyorum TDK “olanaklı” nın karşılığını “mümkün” olarak görmüyor. TDK, sözlüğünden olanaklının karşılığını “Olma ihtimali bulunan, kabil” olarak geçiyor.
Yazarlar da -hem de en ünlüleri- TDK’nın bu yanlışını eserlerine yansıtmışlardır. Attila İlhan bile... “Ben Sana Mecburum” adlı kitabının “Meraklısına Notlar” bölümünde şu tümce var: “Türkiye’de önemli yapıcı güç soyut olarak değil somut olarak halktır, kuvayı milliye bu halkı harekete geçirmiştir, onu harekete geçirebilmek ise ancak ’üretimde ve kültürde’onunla bir ve beraber olmakla olasıdır.”
Öztürkçe sözcüklere karşı olmadığımı ve kullandığımı okurlarım iyi bilirler, gelgelelim bu “olası” yı ve ondan türeme “olasılık” ı (ihtimalin yerini asla tutamadı) ben hiç sevmedim ve kullanmadım. Bu olası’dan o yana kaçmak gerektiği kanısındayım. Mümkün ve muhtemeli kullanmak daha doğru geliyor bana. Kullanacaksak da, Derviş Yunus gibi kullanalım: “Mânâ eri bu yolda melül olası değil/ Mânâ duyan gönüller hergiz ölesi değil/ Ten fânidir can ölmez, gidenler gine gelmez / Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.”
“Olası’dan o yana” dedik ya, o yana gidince “alaka” ya rastlıyoruz. Dinci taife önce ilgi ve alakayı, eş anlamlı olmasına bakmadan, hatta bilmeden “ilgi alaka” diye birlikte kullandı. Sonra ilgi düştü, alakaya sarıldılar, şimdi onu kullanıyorlar ballandıra ballandıra. Hele bir Enerji Bakanımız var ki, alâkalısız tümcesi yok adamın neredeyse. Bazı uymaca eğilimliler de ilgili ilgisiz her sözün arasına alaka’yı sokmaya başladılar. Sanki “ilgi” deseler, dillerini arı sokacak mübareklerin. İlgi beyler ilgi, ilgi sizden ilgi bekliyor, Türkçe bu sözcük, anamızın ak sütü gibi de helal ve katışıksız, bizim yani.
Türkülerdeki sözcüklere gösterilen özensizlik ve cehaletler var bir de. İşte ilk örnek: Sözleri Azerbaycan’ın ünlü şairi Samed Vurgun’a ait olan bir mahnı var “Eziz dostum menden küsüp incidi” diye başlar “Nece nağme goşum nece dillenim/Dost gedip özüme gelebilmirem” nakaratı ile sürer. Bu nakarattaki “nece” sözcüğünü, çoğu sanatçımız “neçe” diye telaffuz ediyorlar. Nece ile neçe arasında dağlar kadar fark var oysa. Nece, “nasıl” demek, neçe ise “kaç” anlamına geliyor. Mahnının ikinci dörtlüğünde “Çaldığı sazını getirin mene/Görsün ki çalmakta nece mahirem” deniyor, bu da benim haklılığımı pekiştiriyor, dikkat edelim.
Sözleri Ercişli Emrah’ın olan “Tutam Yar Elinden Tutam” dizesi ile başlayan o türkünün son dörtlüğünün uyaklarında da hata ediliyor, doğrusu şöyledir: “Emrah der ki bu ünümdür /Arşa çıkan tütünümdür /Yare gidecek günümdür /Düşem yollara yollara”. Aysun Gültekin gibi çok değerli sanatçılar bile ilk dizenin uyağını da “günümdür” diye söylüyorlar. Olmaz, düzeltmek gerek.