Okunması gereken bir kitap
Tarih konusunda yazılan kitapların yeni konseptler geliştirmesi zordur. Kısa bir süre önce bu zorluğu aşan bir kitap çıktı. Necdet Bayraktaroğlu’nun “Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar”ı (Hayat Yayın Grubu, İstanbul 2012) böyle bir kitap. Bayraktaroğlu eski bir askeri savcı. Sonra avukat olarak çalışmış. Bir gün her şeyi bırakmış ve Osmanlı arşivine girerek çalışmaya başlamış. Mete’den Atatürk’e 2200 senelik bir tarih diliminden bulduğu mektupları 460 sayfada bir araya getirmiş. Bu tarih hazinesine böyle bir kitapta bir araya gelmese ulaşmanız ve okumanız olası değil. Ancak okuyunca, bu kitaplar olmadan tarih bilginizde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyorsunuz.
Mete’nin Çin İmparatoru Kao-TSu’nun ölmesi üzerine onun karısı Kraliçe Lu’ya evlenme teklif ettiği mektup ile başlıyor kitap. Hun imparatoru İşbara Han’ın, Çin İmparatoru Çiçi Yabgu, 70 bin kişilik Çin ordusuna karşı 1518 kişilik birliği ile kalınca teslim olması istendiğinde “Boyun eğmeyeceğiz. Bu şan ve şerefle yaşamış olan ecdadımıza karşı yapılması mümkün hakaretlerin en büyüğüdür. ...korumakla yükümlü olduğumuz bu emanetleri adi bir ömür uğruna feda edemeyiz. Hepimizin bildiği gibi savaşta erlerin kaderi ölümdür. Biz ölsek de kahramanlığımızın şanı yaşayacak; çocuklarımız ve torunlarımız diğer kavimlerin efendisi olacaktır” dediği satırları okuyorsunuz.
Tuğrul Bey’in Abbasi halifesine 1043’de yazdığı mektupta “Gazneliler, halifenin bazı ülkelerini yöneten köleler idi. Ben ise hür insanların evladıyım ve Hun hükümdarlarının uruğundan geliyorum. Onlar kadar saygı görmeye hakkım olduğu gibi, daha fazla itibar görmek isterim” dediğini buluyorsunuz sayfalar arasında. Tuğrul Bey’in ölümü üzerine Veziri Amidü’l Mülk Kanduri’nin Alparslan’a yazdığı mektupta Çağrı Bey’in oğlu Süleyman’ın tahta geçtiğini kendisinin de Süleyman Şah’a itaat etmesi gerektiği çağrısı yaptığını görüyorsunuz. Sultan Sencer’in Bizans İmparatoruna mektubu da sayfalar arasında yerini alıyor. Harezm Valisi iken Sultan Sencer’e karşı ayaklanan Atsız’ın yenildikten sonra 1141’de nasıl bir bağlılık yemini ettiğini mektubunda okuyorsunuz.
Murat Hüdavendigar’ın üç oğlu var. Yıldırım Beyazıt, Yakup ve Savcı beyler. Üç Türk tegini. Üçü de savaşçı, yiğit genç adamlar. Savcı Bey ve Yakup Bey’in ayaklanma niyetlerinden Beyazıt’a bir mektup ile bahseden ve uyaran Sultan Murat’a yazdığı mektupta. Savcı Bey’in isyana hazırlandığını, Yakup Bey’in ise herhangi bir hazırlık içinde olmadığı haberini veriyor. Sultan Murat 1385’de oğlu Savcı Bey’in önce gözlerini kör ettiriyor, daha sonra da öldürtüyor. Peki Yakup Bey’e ne oldu? Kitapta bu sorunun cevabı yok. Oysa, 1389’da Kosova’da savaş meydanında muzaffer bir şekilde dolaşan Sultan Murat, Sırp Miloş tarafından şehit edildi. O sırada Yakup Bey, birlikleri ile düşmanın kaçan birliklerini kovalıyordu. Babasının şehit olduğunu öğrenen Beyazıt Bey, Yakup Bey’in peşinden gitti, yakaladı ve artık taht için tek rakibi olan kardeşini öldürdü.
Sonra Timur ile Yıldırım Beyazıt arasındaki mektuplaşmaları ve Ankara savaşının adım adım yaklaşmasını okuyacaksınız. II. Murad’ın Şehzade Mehmet’e (Fatih) mektubu ve oğlun babaya cevabını okuyacaksınız. Fatih’in Akşemseddin’e mektuplarını göreceksiniz. Beyazıt ile Cem arasındaki yazışmalarda iki kardeşin kavgalarına şahit olacaksınız. Yavuz ile Şah İsmail arasındaki mektuplar sizi bir başka aleme götürecek. Barbaros’un İspanya Kralına mektuplarını okuyacaksınız. Kanuni’nin mektupları ile devam edeceksiniz. Bir çok çağın mektuplarını okuyarak 1915’e geleceksiniz. Yarbay Mustafa Kemal’in başkomutan Enver Paşa’ya mektubunu okuyacaksınız. Sonra bazı asker/subay mektuplarında Birinci Dünya Savaşını yaşayacaksınız. Nihayetinde mektuplar, Atatürk’ün 29 Ekim 1938’de Türk Ordusu’na son mesajı ile bitiyor.
Kısanın kısası bir özet ile bu kitabı bu köşenin bütün okurlarının neden okuması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Yüzlerce kitap ve binlerce belgeden süzülmüş bir “tarih balı” . Necdet Bayraktaroğlu, 50 sene sonra tekrar baskısı yapılacak bir kitap yazmış.