Okumayın, mideniz bulanabilir!
İsrail vahşetinden bahsedeceğim.
Hani 2009 ağustosunda İsveç’in en çok satan günlük gazetelerinden Aftonbladet’ta Batı Şeria ve Gazze’de katliam gerçekleştiren İsrail askerlerinin tutukladıkları Filistinli gençlerin cesetlerini, ailelerine organları eksik olarak teslim ettiğine dair haber üzerine, “Bu konuda yazmayacağım, bu kadar da olamaz çünkü” demiştim ya, özür diliyorum, meğer olmuş da, daha neler olmuş!
İsrail aynı şeyi depremin yerle bir ettiği Somali’de de yapıyormuş şu günlerde, hayır ben söylemiyorum, bunu söyleyen Müslüman biri de değil, İngiltere Liberal Demokrat Parti milletvekili, gölge Sağlık Bakanı Jenn Tonge.
Meğer o bunu hep yapmış.
İsrail’in Kanal 2 Televizyonu 1990’lı yıllarda İsrail Adli Tıp Kurumu uzmanlarının İsrailli asker ve sivillere Filistinlilerin ve yabancı işçilerin cesetlerinden deri parçaları, kornealar, kalp kapakçıkları ve kemik topladıklarına dair bir program yayınlamış.
Iraklı Müslüman Âlimler Heyeti (IMAH)’ın da, Iraklı hasta çocukların, tedavi ettireceğiz diyerek Tel Aviv şehrindeki hastanelere götürüldüğünü, asıl amacın çocukların organlarının alınması olduğuna dair bir feryadı olmuş; Amerikalı ve Iraklı doktorlardan oluşan Irak Sağlık Yardım Merkezi’nde çalışan bir doktoru da şahit göstermiş.
Yine geçtiğimiz yıl Ukrayna’nın başkenti Kiev’de düzenlenen akademik bir konferansta, Ukrayna’dan İsrail’e evlatlık olarak verilen on beş çocuğun organ mafyası tarafından buharlaştırıldığı konuşulmuş.
Bir Hahamın bir ucu İsrail’e, diğer ucu Türkiye’ye de uzanan bir organ mafyasının lideri olarak Amerikan mahkemelerinde hesap verdiğini de hatırlarsak, görülüyor ki, İsrail, bu işin göbeğinde ve insanlık da seyirci maalesef.
Bu ne demektir biliyor musunuz?
Bu, İsrail’in sonu demektir.
Teknolojisi ne olursa olsun, maddi imkânları ve dünya ölçeğinde dayısı ne kadar çok olursa olsun, insanın göğsünü yarıp organlarını alan bir devlet yok olmaya, silinmeye mahkûmdur ve tarihte bunun pek çok örneği vardır.
İsrail bulut olup göğe mi çekilecek demeyin.
Hani nerde Aztekler, Mayalar?
Onlar ki yüzyıllar öncesinde bugünkü teknoloji ile evler, tapınaklar yapmışlardı. Ellerinde teleskop, hesap makineleri olmadan uzayın bütün sırlarını çözmüş, bugünün imkânları ile bile sır olan o kadar çok şeyi açığa çıkarmışlardı ki, hiç kimse böyle bir medeniyetin yeryüzünden silineceğine inanmazdı, inanamazdı.
“Bilgi” ve “teknoloji” her şey diyenlerin kulağına küpe olmalıdır; Aztek ve Maya’lar ve en çok da onların yolundan giden İsrail’in kulağına küpe olmalıdır.
Sakın ola ki öyle şeyler geçmişte olur demeyiniz, Mayalar M.Ö. falan silinmedi tarihten, onlar Kanuni devrinde bütün ihtişamları ile Meksika’nın güneydoğusundan El Salvador’a kadar, “Burada biz varız!” diyorlardı, ama artık yoklar, hem de 10-15 sene gibi bir zaman diliminde adeta buharlaşıverdiler. Niye? Tabii ki birinci sebep sapkınlıkları. Konumuzla ilgisi olanını ise Said Alpsoy’un “Tarih Kaderi İspat Ederse” kitabından nakledelim:
“Yağmur tanrısı ’Yum Şaak’a adanan genç kız, özenle giydirilip süslenir ve dört kuvvetli erkek tarafından tapınağın sunağına yatırılıp sıkıca bağlanır. Sonra, tıpkı Aztek’lerde olduğu gibi göğüs kafesi parçalanarak kalbi çıkarılır ve havaya kaldırılarak tanrılara sunulmuş olur.”
Mayalar bunu “ibadet” için yaptı, tarihten silindi.
İsrail ise ticaret için yapıyor, yanına kalır mı hiç?