Okula sızan karanlık!!!

Atatürk var ya; o yüksek öngörüsü ve sınırsız vizyonuyla yalnızca ülkenin içinde bulunduğu koşulları değiştirmemiş, aydınlanmaya direnen bağnazlığın gelecek açısından nasıl bir tehdit yarattığını da görmüş ve önlemini alıvermiş...

Bakmış ki Atatürk; Osmanlı'nın son yıllarında devlet emperyalizmle savaşırken bile, Kurtuluş Savaşı'nı arkadan hançerlemek isteyen gerici zihniyetler işte tam da oralarda, karanlığın o zavallı dehlizlerinde icraata devam etmiş ve beyin yıkamak için var güçleriyle mücadeleye girişmiş...

Gazi'nin katli için fetva vermeleri yalnızca kendi bağnaz çarklarının devam etmesi için değil, aynı zamanda ülkeyi işgale gelen emperyalizmin uşaklarına meydan açmak ve tabii ki bu sırada istedikleri gibi at koşturmak içinmiş...

Tekke ve zaviyeleri işte bu yüzden kapatmış Atatürk...

Şeyh-mürit, molla-medrese zihniyetinin Osmanlı'yı nasıl geride bıraktığını çok iyi tespit etmiş ve cumhuriyeti kurarken de, bu yapılanmaların "muasır medeniyet" hedefi önünde büyük engel olduğunu görmüş ve neşteri vurmuş Atatürk...

Eyvah ki, laiklik, cumhuriyet ve aydınlama devriminin önündeki en büyük engel olan medreseler - mollalar - tarikat ve cemaatler - din simsarları ile bağnazlık tüccarları, Gazi'nin ölümünün ardından, özellikle 1946'dan itibaren devletle haşır neşir olmaya başladı, siyasetin açtığı yollarda cumhuriyeti kuşatmaya devam etti...

12 Eylül 1980 darbesi sonrası, sözde "anarşizm"le mücadele iddiasıyla dayatılan "Yeşil Kuşak projesi"nin palazlandırdığı tarikat ve cemaatler de devlet içerisinde at koşturdu...

İşte o dönemler yalnızca kendini "cemaat" olarak nitelendiren Hizbullah gibi örgütleri ortaya çıkartmadı, aynı zamanda "hoşgörü - hizmet" temalarını kullanarak 40 yıl önceden itibaren devletin derinliklerine sızan Fethullahçılar gibi tarikat ve cemaatleri de palazlandırdı...

Sivil toplum kisvesi!..

Cumhuriyeti kuşatan tehlike yalnızca Fethullahçıların 40 yıllık sinsi mücadelenin ardından holdingleşmesi ve AKP döneminde iktidarı ele geçirmek için "darbe"ye yönelmesi değil elbette...

Fethullahçıların enterne edilmesiyle birlikte, hücrelerinden çıkarak devletin başka kademelerine sızmaya çalışan başka tarikat ve cemaatlerin yol açtığı rezaletler de var... İşte onlar yalnızca laik cumhuriyetin altını oymaya hizmet etmediler...

Oralarda, o kadar ahlaksızca olaylar dışa vurdu ki, tarikat ve cemaat yurtlarında, din adına yapılan örgütlenme toplumun dini duygularına dinamit yerleştirmek gibi utanç verici rezaletleri de gözler önüne serdi...

Falaka - dayak - taciz - tecavüz ve hatta toplu tecavüz gibi, "Ensar" örneği rezaletler tek başına vukuatlar değil...

Tarikat ve cemaatler içerisinde; Bursa'dan Konya'ya, İstanbul'dan Orta Anadolu kentlerine kadar "şehvetiye"den "badem"cilere kadar, tarikat ve cemaatlerden çamur gibi dökülen iğrenç ilişkiler topluma büyük şoklar yaşatırken, ne devlet ne de çocuklarını hiçbir çekince göstermeden dinci hücrelere teslim eden aileler ders aldı...

Ve ne tuhaf ki, Ensar örneğinden sonra, tarikat ve cemaatlerin bulaştığı onlarca taciz- tecavüz rezaleti ortaya çıktı...

Ancak deşifre olan her rezalete rağmen ne devlet uyandı, ne aileler önlem aldı, ne de zavallı çocukları bağnazlığın çukurunda sömürenler geri adım attı...

Ne yazık ki, tarikat ve cemaatler üzerinden dayatılan tehdit sadece çocukları vuran "tecavüz" rezaletleri değil...

Aynı zamanda Fethullahçılardan sonra ortaya çıkan boşluğu doldurmaya çalışan tarikat - cemaat kılığındaki karanlık hücrelerin devlet içerisindeki örgütlenmesi devam ederken, bırakın FETÖ darbesinden ders alınarak bunların durdurulmasını, tam aksine ülkenin geleceği olan çocukların kuşatılması için her türlü başıboşluk büyütülüyor, her türlü olanak tanınıyor...

İşte son rezalet de devletin FETÖ'den de, tarikat ve cemaatlerine bulaştığı rezaletlerden de ders almadığını ortaya koyuyor... Çünkü zaten 10 bin özel okulun üçte birinin tarikat ve cemaatlerin denetiminde olduğu Türkiye'de, din simsarlarının gözü şimdi de devlet okullarında!!!

Muhalefet el atmalı...

Dünkü YENİÇAĞ; ülkenin geleceği olan çocukların tarikat ve cemaat hücreleri dışında, devlet okullarında da kuşatılmaya başlayacağını şu başlıkla duyurmuştu;

"Milli Eğitim Bakanlığı, tarikatların okullara girmesinin önünü açan bir değişikliğe imza attı..."

Önceki gün yayımlanan haberde şöyle deniliyordu;

"Değiştirilen yönetmeliğin ilgili maddelerine göre, 'kapsamındaki sosyal' ibaresinden sonra gelmek üzere, 'etkinlikler ile kamu kurum ve kuruluşları, uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından eğitim kurumlarında yapılacak' ibaresi eklendi. Uzmanlar, sosyal etkinlikler adı altında değiştirilen maddeye eklenen 'uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından eğitim kurumlarında yapılacak' ibaresinin vakıflaşan ve dernekleşen tarikatların, imzalanacak yeni protokollerle eğitim sistemine doğrudan müdahil olabileceği uyarısında bulunuyor."

Tam da "12 Eylül" tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan bu yönetmelik değişiliği yalnızca laik eğitime bir darbe değil, çocukların geleceğine karanlık bir örtü çekilecek olması bakımından da dehşet verici bir tehlikeyi gündeme getiriyor...

Ne yapmaya çalışıyor acaba Milli Eğitim Bakanlığı?..

Tarikat ve cemaatlerle birlikte, medrese - molla kılığındaki din simsarlığı "sivil toplum örgütü" adı altında okullarda cirit atsın mı isteniyor?..

Tarikat ve cemaat yurtları yetmemiş gibi, devletin okullarında da mı çocukların beyni yıkansın isteniyor?..

Ne yapacak acaba tarikat ve cemaatler?.. Molla - şeyh propagandası dışında, dergah-medrese ya da bağnazlık hücrelerine yeni öğrenci müritler devşirmelerine olanak mı tanınacak?..

CHP ve İYİ Parti bu rezaleti izleyecek mi, yoksa bu yönetmelik değişikliğinin iptal edilmesi için harekete mi geçecek?..

Yazarın Diğer Yazıları