Okula El Salla
“Günümüz dünyasında, okul eğitiminde yaratıcılığa verilen önem artarken, yaratıcılığın neleri kapsadığı soru işaret olarak kalmaktadır. Okullarda çoğu zaman büyüklerin çizdiği kalıplar çerçevesinde yaratıcılık beklenmekte, çizilen kalıba uymayanlar ise disiplin vb. gerekçelerle yontularak gerçek yaratıcılık yok edilmektedir. Oysa çocukların yaratıcılığı sınır tanımaz! Çocuklar bütün kalıpları, sınırları aşarak, safça, zekice, kurnazca, büyüklerin çizdiği kalıpları ti’ye alarak hayal dünyalarının sınır tanımazlığında yol alırlar” diyor yazar Ahmet Gülüm.
“Okula El Salla” adlı kitap (Kora Yayınları), çocuk yaratıcılığının gülmecesel ve şaşırtıcı yanlarını yansıtan örneklerle dolu.
İşte o örneklerden, örnekler:
“Soru: Hacim nedir? Cümle içinde kullanınız.
Yanıt: Hacca giden kişiye hacim denir.
Cümle: Nassın Hacim?”
“Soru: Yumuşakçalardan hangilerini tanıyorsunuz?
Yanıt: Hiçbirini tanımıyorum. (Yumuşakçalarla işim olmaz hocam.)”
“Soru: Cennete girmek için gereken şartlar nelerdir?
Yanıt: Ölmek gerekir.”
“Soru: Fatih Sultan Mehmet’in bıraktığı eserler nelerdir?
Yanıt: Fatih Sultan Mehmet Köprüsü.”
Bireysel Genetik+Toplam
Genetik
Eski Bakanlarımızdan ve senatörlerimizden özü ve sözüyle tam bir dadaş olan Selahattin Babüroğlu büyüğüm (yaşı doksan, hâla okuyor, yazıyor, üretiyor) bir CD yaptırmış, adı “Bireysel Genetik+Toplam Genetik” . Rahmetli dostu Dr. Hasan Horto’nun bir çalışmasına (teorisine) yer veriyor bu CD’de, özü şu: “Anadolu toprağı üzerinde yaşayanların GEN yapılarında; 1990 yılında (genom bilgileriyle) yapılan incelemelerde şaşırtıcı sonuçlar fark edildi. Anadolu’nun değişik yörelerinin katmanlarında gömülmüş insanların kemiklerinin gen yapısının tamamen=tıpa tıp birbirinin aynı olduğu anlaşıldı. Gen bilimcilerine göre on bin yıl, beş bin yıl, iki yüz yıl ve yüz yıl öncesi Anadolu ve Mezopotamya’da heyecan verici, renkli benzerlikler, ortak noktalar olduğu belirlendi.”
“Gelenek görenek, alışkanlık, dini ahlaki sporların verdiği güzellikler, bireylere, toplumlara kromozomlar ve genler halinde, intikal ediyor” savını alaşımlıyor Horto dostunun çalışmasına Babüroğlu ve Erzurum gelenek, görenek ve folklorundan örnekler veriyor. Kutlu olsun, tarikat/cemaat ağına ve karanlığına düşmüş bugünkü Erzurum, senin aydın izine düşsün Dadaşım.
Görmeden yürüdüğümüz
bildik yollar vardır
Bu başlık Nalan Çelik’in imzalayıp bana verdiği “Yalınayak” adlı şiir kitabının (Sone Yayınlar) ithaf tümcesidir.
Her dem, kendi deyişiyle “Sinsi bir şiir hazırlığındadır” Nalan Çelik.
“Sınırlarını bilmeden, sınırlara sınır olmak” şaşırtmacasından neler çıkacağının merakını uyandırıyor ustalıkla. “sesler/en çok da sesler/duyulmaz/kentin demir parmaklıklı sitelerinde” diyerek, “bahar düşleri” olarak gördüğü seslerin acısını sunuyor okura. Sesine ses istiyor, boğulunca sesi, ıssızlığı özlüyor protest bir biçimde.
Nalan Çelik, aşk’a değin çok yazmış bu kitabında. “Aşk ders çalışmakmış sürekli” dizesi, aşkı, asrın idrakine söyletmek gibi.
“Yenildikçe” şiiri, büyük düşünmenin şiirsel dersi:
“insan kendi yaratır adını/kendi yaratır gözlerini/sesinin aklını/konuşan ellerini/yaratır yalınayak gideceği/arka sokakları/kaldırımları/kent meydanlarını/yeniden/yenildikçe/gülümseyerek yeniden”