Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Öğretmenler Günü

24 Kasım Öğretmenler Günüdür. Üç gün sonra kutlayacağımız bu güzel günü tebrik ediyor, bütün öğretmenlerimize mutluluk diliyorum. Öbür aleme göçmüş olan değerli hocalarıma rahmet niyâz ediyorum. Bu vesileyle gönül çerçevemde yer almış öğretmenlerimden bahsetmek istiyorum. Şahsiyet temelime sağlam taşlar koyan ilkokul hocam Hüsniye Gündüzalp Hanımefendiyi rahmetle yâd ediyorum. Konya Kız Tatbikat İlkokulu’nun eski bir konak olan binasında aziz hocamın bize kazandırdıklarını düşündükçe hayranlığım artıyor. Bu güzel insan öylesine sıcak bir hava içerisinde ders anlatırdı ki onun etkileyici gücü içinde adeta erirdik. Taze ruhlarımızı bayrak, vatan, Türklük sevgisi ile işleyen oydu. Yalan söylememeyi, kimsenin hakkını çiğnememeyi öğretirdi. Milletimizin gizli düşmanlarını bize o yaşta, o kadar güzel işledi ki zaman bu temel bilgiyi sadece geliştirdi. O’nu kırmamak, incitmemek için asla tembellik yapmamak dikkati, gönüllerimizi fetheden sihirli muhabbetinden geliyordu.
Konya Ereğli Ortaokulu’ndaki Türkçe öğretmenim Sadi Cunbul Bey’e de bana kazandırdığı dil şuuru ve okuma alışkanlığı sebebiyle minnettarım. Dersini mükemmel anlatan ve sonra kitap okuyan bu güzel insan okurken ses tonu, konuşurken seçtiği kelimelerin sihirli ahengi ile Türkçeyi bir bülbülün şakımasıyla karşısındakine sunan o güzel hitabetini dinler ve içimden: “Allah’ım bana çok para ver, Sadi Bey hocamın maaşını ben ödeyeyim, O da bana kitap okusun” diye dua ederdim. Hitabet sanatına sevgimde, okuma şevkimde bu hocamın çok hakkı vardır.
Öğretmenler hiçbir şey beklemeden herkesi aydınlatmak ister ve bu uğurda da mum gibi erirler. A.Ü. Hukuk Fakültesi’nde kendilerini tanımak bahtiyarlığına erdiğim merhum Profesörlerim Şakir Berki ve Hâmide Topçuoğlu hocalarım bu ahlakın sahipleriydi. Her birisi bir abide insan olan Tahsin Demiray, Nihat Sami Banarlı, Nazik Erik, Samiha Ayverdi yetişmemde daima minnetle, şükranla yâd ettiğim çok değerli emeklerini, himmetlerini esirgemediler.
Öğretmenlik mesleği, sadece bilgiyle yapılabilecek bir meslek değildir. Aynı zamanda fazilet, feragat, muhabbetle beslenen bir şahsiyet yapısı da ister. Bu sebeple öğretmenliği 1980 öncesinde olduğu gibi onu yetiştirecek okullara terk etmek lazımdır. Öğretmenlik en başarılı mensuplarını Öğretmen Okulları ve Yüksek Öğretmen Okulları açıkken verdi. Bu okullar sayesinde dar imkânlı halk çocukları meslek sahibi oldular. Öğretmen okullarının öğretim kadrosu başarılı gençleri Yüksek Öğretmen Okuluna aday olarak seçer ve gençler, öğrenimlerine burada devam ederdi. Diğer fakültelerden mezun olmuş şahsiyetleri öğretmen yapmak, bizi bugün geldiğimiz çıkmaz sokağa mahkûm etmiştir. Öğretmenlikle, öğretmenliğin manevi iklimiyle, üslubuyla ilgisiz, insanların yetiştirdiği gençlerin üniversite giriş imtihanlarında nasıl hezimete uğradığını hep beraber görüyoruz. Bu büyük yanlışlığa artık son verilmelidir. Öğretmenlik başlı başına bir meslek ve adeta bir sanat dalıdır. Bunu görmek, anlamak ve tedbirlerini almak zorundayız.
Ne yazık ki toplum olarak öğretmenlerden beklediklerimizin karşılığında öğretmenlere vermemiz gerekenleri yeterince yapamadık. Öğretmenler hayat pahalılığı karşısında kendi kaderine terk edilmiş zümrelerin başında geliyor. Evinin kirasını, çocuğunun süt parasını temin edemeyen öğretmenler ikinci bir işte çalışmak zorunda kalıyor. Böylece yorulmuş ve yıpranmış olarak derse giriyorlar. Bu acı gerçeğe yıllardır çare bulunamadı. Hâlbuki ciddi bir planla öğretmenlerin önce maddi şartları, sonra manevi gelişmeleri ele alınarak bu güzide insanların çileleri saadete çevrilebilirdi. Eğitimin sıkıntılarını kendi içerisinde, kendi şartlarında çözmek zorundayız. Bunu başarmak ülke gençliğine sahip olmanın birinci şartıdır.
Türkiye bütün bunları ciddi, ülke gerçeklerine dayanan bir planla aşabilir. Ülkemiz öncelikle insan gücü planlaması yapmak zorundadır. Böyle bir plan olmadığı için YÖK, üniversitelerde yeni bölümler açarken dengeleri alt üst ediyor. Memleketin ihtiyacından fazla diplomalısı olan alanlara yükleniyor ve gerçek ihtiyaç sahaları ihmal ediliyor. Bu eksiklik sebebiyle Türkiye’de yaklaşık 60 bin civarında mühendis fazlası ve ne yazık ki bir o kadar da hemşire ve doktor açığı var. Şu anda Türkiye tam bir eğitim israfı içindedir. Yöneticiler gözlerini yummuş, kulaklarını tıkamış bir halde öğretmen adaylarının feryadını duymuyor. Yıllardır tayin bekleyen bu talihsiz vatan evlatlarından bazıları çareyi intihar etmekte buluyor. Bu intiharlar karşısında utanmadan, “ne yapalım kadro yok” demek, en hafif tabiriyle vicdansızlıktır. Eğer sağlıklı bir insan gücü planlaması olsa gençler yolun başında ihtiyaç duyulan branşlara göre eğitim alır heder olmazdı. Mantıksız, manasız kavgalı siyaset üslubuyla iktidar bu acılı tabloyu acaba
görecek mi?
Hiç olmazsa adlarına bir gün ayırdığımız öğretmenlerimize; sağlık, huzur, verimli mesai diliyor, saygılarımı sunuyorum.

Yazarın Diğer Yazıları