Öcalan’ın Erdoğan’ı ölümle tehdit etmesi!
Çok organize çalışıyorlar. Nasıl mı? İşte böyle:
Bir: PKK’nın dağ kadrosunun başında bulunan Karayılan, “Silah bende. Son sözü Öcalan değil ben söylerim” diyor.
İki: Sedat Laçiner’in de söylediği gibi örgüt bütün unsurları ile bütün merkezlerde hızla silahlanıyor.
Üç: BDP sözcüleri, “Bu bir başkaldırıdır” diyor, Ankara’ya tehdit savuruyor.
Dört: KCK Kürt nüfusun ağırlıklı olduğu illerde “öz savunma birlikleri” kuruyor. Kendi yargısını, kendi güvenlik güçlerini oluşturuyor.
Beş: Cümlesini bir şemsiye altında toplayan Demokratik Toplum Kongresi ayrı bayrak, ayrı dil talebinde, yani yarı bağımsız bir Kürdistan talebinde bulunuyor.
Altı: Gazete ve televizyonlar BDP, KCK ve DTK sözcüleri tarafından parselleniyor, yukarıdaki talepler masum ve önüne geçilmez isteklermiş gibi bas bas bağırılıyor; millet köşeye sıkıştırılıyor.
Yedi: Tam bu noktada Öcalan devreye girip, “Kongre de, Parti de demokratik özerkliği çok dar ve basit ele almışlar. (...)Öncelikle Türklerle nasıl bir demokratik bütünleşme sağlayabileceğini açıklayabilirlerdi” ve..
Sekiz: Burada bir deprem neticesi ölsem bile PKK’sından BDP’sine, KCK’sından DTK’sına bunu herkes Türkiye Cumhuriyeti’nden ve tabii onun başındaki Başbakan Erdoğan’dan bilir, onu da öldürürler. Türkiye karışır, karıştırılır diyor. Yani kamuoyuna, “Erdoğan-Öcalan ikilisine mecbursunuz” mesajı enjekte ediyor.
Strateji bu.
Bu tablodan anlaşıldığı üzere Öcalan’ın dışındaki herkes Türkiye’nin bölünmesini istiyor. “Bölünmeyelim” diyen, ayrı bayrakta ve Kürtçe eğitimde ısrar etmeyen bir tek Öcalan var, ötekiler çok tehlikeli..
Yani...
Yani el ele vermişler Türkiye Cumhuriyeti’ni Öcalan’la baş başa bırakmaya, Öcalan’ı muhatap aldırtmaya karar verip bu karara uygun plân program yapmış, uygulamaya da koymuşlar..
Gayet organizeler..
Hükümet de bu tuzağa çoktan düşmüş bulunuyor. Öcalan’la görüşüldüğünü artık inkâr edemez duruma geldiler. Şu anda yapılanlar, PKK’nın kurucusu ve başı Öcalan’ı zaten muhatap almış olan hükümeti kamuoyu önünde mazur göstermek, yani Öcalan muhataplığına Türk halkını ikna etmek..
Tam bir psikolojik operasyon...
Halkı, “Hükümet Öcalan’ı muhatap almasın da ne yapsın? Baksana Karayılan odan beter, BDP, KCK, DTK ise Karayılan’dan beter” kıvamına getirmek...
Maşallah orkestra gibiler.
Oysa aslında Karayılan ne istiyorsa Öcalan da onu istiyor. KCK neyin peşinde ise, Demokratik Toplum Kongresi, Öcalan, Karayılan ve Barış ve Demokrasi Partisi eş başkanları, milletvekilleri, Belediye Başkanları ve Irak’ın kuzeyindeki oluşum da aynı şeyi istiyor.
Bu istekler sırası ile:
Bir: Ayrı bir dil ve bütçesi olan Yerel Yönetimler.
İki: Bu aşama hızla geçildikten sonra sınırları belirlenmiş demokratik özerklik.
Üç: Tam Bağımsızlık
Dört: Suriye, Irak ve İran Kürtleri ile birleşerek Büyük Kürdistan’ın kurulması.
İlk üç aşamaya ulaşmak için on yıllık bir süreç belirlenmiş durumda. Büyük Kürdistan’a geçiş için ise o günün siyasal, ekonomik şartlarına ve konjonktüre bakacaklar. Belki, bütün bunları nereden çıkartıyorsunuz diyenleriniz olacaktır. Biz çıkartmıyoruz, kendileri söylüyor. Anlayan anlıyor. Mesela Altan Tan televizyonda, “On yıl içinde Suriye sınırlarındaki mayınları sökmezseniz biz gidip tırnaklarımızla sökeceğiz” diyor. İşte o “On yıl” Yerel Yönetimler olarak başlayıp, demokratik özerklik olarak devam edecek ve ayrı sınırların belirlenmesinden sonra tam bağımsızlık sürecinin tamamlandığı, Büyük Kürdistan için hazırlıkların başlama dönemi olan, ilk yılların ta kendisidir. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki PKK asla silah bırakmayacak, bilakis gittikçe silahlanacak. KCK adı altında şehirlerde Kürdistan’ın önce polisi ve milisi ve sonunda ordusu haline getirilecek.
Daha neler olacak neler...