Öcalan’ı memnun eden gelişmeler
Geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosunda “AB, Türkiye ve Kürtler” başlığıyla 7. Kürt Konferansı düzenlenmişti. Konferansın birey sponsorlarından birisi de Güney Afrikalı Rahip Desmond Tutu olmuş. Desmond Tutu’nun konferansa gönderdiği video mesajda Öcalan ile Başbakan Erdoğan adını birlikte anarak, İmralı’da başlatılan diyalog sürecinin başarıya ulaşması için Öcalan’ın serbest bırakılmasının şart olduğunu söylemiş!
Muhatap Öcalan!
Türkiyeli gazeteciler yazılarında Desmond Tutu’nun bu tavrına özellikle vurgu yapmışlar. Konferansta dikkati çeken önemli bir saptamada muhataplık ile ilgili husustaki belirsizliğin ortadan kalkmış olmasıymış. Konferansta bazı devlet yetkililerinin Abdullah Öcalan ile düzenli olarak görüşmesi, Öcalan’ın bu görüşmelerden olumlu olarak söz etmesi ve hükümetin de bunun “çok doğal” olarak nitelemesine özellikle dikkat çekilmiş.
Hatta Ruşen Çakır’ın birkaç gün önce Kandil’e çıkan Cengiz Çandar’dan aktardığına göre “Karayılan, İmralı’daki görüşmeler nedeniyle en önemli şartlarının yerine getirilmiş olduğundan memnuniyetle söz etti” dediğini aktarmış.
Türk’ü Türkiye’ye çevirmek!
AP’deki toplantıya katılan bir takım gazeteci ve siyasetçi dahil bir çok yetkili kişi TSK’nın PKK ile olan mücadelesini “pata durumu” olarak nitelemişlerdir. Özellikle Cengiz Çandar, “Kürt silahlı varlığı kesin bir yenilgiye uğratılamıyorsa da Kürtlerin bundan sonra ‘silahlı mücadele’yle kazanım elde etmeleri neredeyse imkânsız. Silahlı mücadele’yle artık hiç kazanamazlar. Türk devleti, silahlı mücadeleyle yenilmez” türünden bir değerlendirme yapmış. Çandar’a göre “sivil itaatsizlik, sivil direniş yoluyla Türk devleti demokratikleşme yönünde dönüşebilir ve Türkiye devleti halini alabilir” miş. Cengiz Çandar, adeta Öcalan’dan rol çalar gibi “sivil itaatsizlik” ya da “sivil direniş” çağırısı yapıyor.
Öcalan’ın Memnuniyeti!
Bazı gazeteciler ise son gelişmelerin Öcalan’ı fazlaca memnun ettiği yorumunu yapıyorlar. Birkaç hafta öncesine kadar sağlık sorunlarından yakınan, mızmız Öcalan’ın gittiğini onun yerine kendinden emin, sağa sola emir yağdıran bir Öcalan’ın geldiğini yazmışlar. Yine Öcalan’ın daha önce Türkiye ve Dünyada meydana gelen olaylardan haberdar olmadığından şikâyet ettiğini son zamanlarda ise her şeyden haberi olan bir Öcalan’ın ortaya çıktığı saptamasından bulunmuşlardır.
Öcalan’daki bu değişikliğin gerçek nedeninin Fatih Altaylı’nın dile getirdiği protokollerle ilgili olsa gerek. Altaylı’yı göre devlet ile Öcalan arasında -yazılı olup olmadığı belli olmayan- bir protokol söz konusudur. Bu protokol’e göre;
- Asker operasyon yapmayacak, PKK çatışma şartları oluşturmayacak, çatışmaya girmeyecek.
- Yeni Anayasa’da Kürtlerin vatandaşlık hakları yeniden kapsayıcı bir dille tanımlanacak.
- Kürt sorununun çözümü için PKK-KCK ile dolaylı da görüşmeler yapılacak.
- Hakikatleri araştırma komisyonu kurulacak.
- Öcalan’ın cezaevi koşulları seçim sürecine kadar iyileştirilecek. Seçimin ardından silahsızlanma aşamasına geçildiğinde Öcalan’ın İmralı’dan çıkarılarak ev hapsine alınmasına imkân sağlamak için kamuoyu oluşturulacak.
- KCK operasyonlarında tutuklanan belediye başkanları ve BDP’liler, mahkeme tarafından duruşmalar sırasında tahliye edilecek.
Bir yandan devletle tek muhatap olarak kendini kabul ettirmek, diğer yandan da serbest siyaset için İmralı’dan çıkarılarak ev hapsine alınma ihtimali Öcalan’ı iyiden iyiye rahatlatmış olmalıdır. Yalnız Öcalan’ı mı? Elbette değil. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de gelişmelerden hayli memnun. Öyle ki “Türkiye bu meseleden kurtulacak!” diye buyurmuş. Hatırlatalım Sayın Cumhurbaşkanı daha önce de bu konuda “iyi şeyler olacak” demişti. Olan biten halka hiç de “iyi” gelmemişti.